banner564

1.Bölüm: “Kalbinde âyet bulunmayan kimse haraphane gibidir.”

“Allah zar atmaz, her şeyin bir sebebi vardır ama ben şu anda idrak edemiyorum.” Albert Einstein.
Ne kadar büyük, hadsiz hudutsuz bir stüdyo yaratmışsın Allah’ım, Senin örtüne bürünürek dolaştığım bu dünya, bu evren ne kadar da küçük gelir bana; herşeyin ile, her yerin Allahu Azîmüşşan’ı... Bir mürşit buldum tamamen Ümmî, bana öğretecektir en ekmel şekilde Hak’kı; zâtını, sonsuz birliğini ve ehadiyetini... Peygamber’in aynadaki aksi gibi olmak istiyorum; dışıyla halkın, içiyle Hak’kın; dışıyla kesretin, içiyle vahdetin... Her yerde Allah’ı okumalı, O bir cem kitabı, cem eder insanları; âyetleriyle cemaatı camide birleştiren, evlerinde insanları darda ve sıkıntıda iken hakîkatlarıyla acılardan kurtuluşa kavuşturan-erdiren, vicdanlarmızı ve ahlâkımızı tazeleyen, yegâne hiç değiştirilmemiş tek kutsal kitaptır.
 Gündelik sağlık reçetemde yazıyor tüm benliğimin yokluğuyla, tüm silsile-siluetimle Kur’ân’ın koruyucusu İslâm ve benim, “Kur’ân gelin gibidir, yüz görümlülüğü vermeyene yüzünü açmaz.” Mevlânâ. Nefsin hırslarını, nefretlerini, kinlerini, kibirlerini, kıskançlıklarını, tüm kötü düşüncelerini, düşüncesizliklerini, insanları küçük görmesini, zorbalığını, zalimliğini, hoşgörüsüzlüğünü, sabırsızlığını, vs... Yenemedikçe insan, Kur’ân, iç mânâsını hiç kimseye açmaz-açmıyor. Kimse aleyhinde bir şey söylemedim ve küçük görmedim başkaları gibi insanları ve de hiçbir zaman kul hakkı yemedim. Biliyorum ki; “İslâm tümevarım değil, tümdengelimdir.” Bunu salt tasımlarla uslamlanarak öğrendim. Allah’a, Allah’ın zâtî ilmine ve gayba îmanla geçirdim yaşamımı, analitik çalışmalardaki teoremlere girmeden, diyalektik huzur ve güvenle ruhumu epikleştirdim. 
Hikmetine uydum ve inandım, şerîatına uydum ve inandım; hareketlerimi ve davranışlarımı değiştirerek, Allah’ım ben seni sözümde, fiilimde her gün kullandım. Sen’le söyledim, Sen’le gördüm, Sen’le yaptım. Allah’ım inşallah beni mânâsından yolundan ayırmasın, O’nun sistematiğiyle hâl edip kendimi, medhini tüm dünyaya duyurayım. Ashabındanım, rivâyetlere boyun eğmem, ilim ve amelinle; âyetlerinin mânâlarını öğrendim ve uyguluyorum. ‘Zulümle mücadele verdim zâlimle değil’. Ben asıl nefsimle mücadele verdim, kalbimle öğrendim tereddütsüz, gecenin yalnızlığında kalbime geldi, salavat getirdim ölmüşlere, ben kendimden geçtim, sevdiğim kişiden sevdiği kişiye sayfalarca; ahlâkım Kur’an’dı. Yaşayan Kur’an’ım; organik bir incir gibi içinde, -içime akıyor yerken faydaları, kanlı canlı yaşayan Kur’an’dır içimde, her nefeste gülsuyu kokladığım, dilerim kırıpta lezzetine varmayı nasip eder bana Allah’ım. 
Müzemmil’im, yüklendim yükümü çoktan, büyümekte olan sadık bir fidan gibi; şifâ veren, teskin edici, rebabımla lütfediyorum zevk içinde ilaç gibi cennetin zerrelerini; -Ahmediyet bahçesinde Mim bülbülünün şakıdığı... Mühürlenmiş gibi gözlerim, sözlerim ve kalbim; estağfurullah Seni dinliyorum, mîrâcına çıkmış tebliğ edilenleri dinliyorum...  “En zor şey anlamayana anlatmak.” Hz. İsa. Peçesini kaldırmalı negatif ve pozitif duyguların, gerçek duygular konuşmalı, gerçekliğin tozunun rahmetiyle konuşmalı, şikâyetçi değilim çünkü tefekkür etmeliyim, herkesin kalbini bilemem ama mutlaka bilmeliyim. Rıdvan ya da Mâlik bekliyor beni kapıda, hangisinden geçeceğim bilinmez, bir Allah biliyor.
Bana ait değildi irtibata geçtiğim herşey ve hiçbir şey dahil değildi yalnız bal yemiştim tevhidiyle dağlanarak, tokat etkisiyle menfaatlerden uyandım o zamanlar yattığım yerden; meğer, küfre ve gaflete dalmıştım. Sıkıntı ve belâdaydım, bir cezbe bir kıvılcım bekliyordum yarın endişesi taşımadan tam teslimiyetle ben O’na bağlandım. Maddiyata önem vermeden yaşadım, gıpta etmeden, kıskanmadan kimseyi, bir çıkar içinde herhangi bir kimseyi ve haset etmedim Allah yolunda giden mü’minlere... 
Nâfile ibâdetimde çok olmalı, Allah için feci gidiyordum; salih bir kişi olarak tatlı-tuzluyla karışık tesir etmek için tüm insanlığa; hafızamda bulunan Kur’an’la mescidte namaz kılmaya, kalbimde mushafımla ahlâkımı giyinerek Allah’ın ahlâkıyla...  Helâk oldum, iradem berzahta sıkışıp kaldı, bir evliyâ gibi nâçizâne, O’nun beni seyrettiğini hissedebilmeliyim yaptığım her harekette ve davranışta, O’nun ihsanıyla; enteresan, sonsuz bir meşrulukla; Allah’da kalbimin cebine duâlarını koydu ki yalnız kalmayım hiç boşlukta... Ünsiyetin bozuksa nefsin uğraşları Hayy’dan Hû’ya gidiyor. “Allah’ın hakikati renksizlik gibidir.” Nil yeşili, Haki yeşili ne fayda eğer vazgeçmediysen herşeyden O’ndan başka?. 
Her besmelede günahkârlığımı temizler, sana kulluk ederim; Senin karşında ne kadar da acizim, -herşeyi bilmiyorum ki; Sen emrettiğin için gayret ederek, Sana daha yakın olmaya çalışıyorum; Bismillah derim hakîkatin içinde ve içimde, selâm ederim Sana ümitle korkularım arasından; hani insân-ı kâmil alnımdan; Fâtihayla her gün pır pır duâ ederim ben aciz bir noktayım sadece beş vakit namazında, Allah’ın tüm isimleri üzerime yazılı (“ismullah”). İndinde Seninle düşünür, Senle düşerim, Senle kalkarım; nefsimi bildiğimden beri Rabbimi bilirim, affını bilirim; secde ederek, rükûa vararak; yokluk hâlimle alnımdan belli olmuyor mu?... İdrak edemedim daha; en garip ben değilim miyim? kan pıhtısından dökülen tüm o gizemli Kur’an’ı hatmederim; muazzam bir özgüvenle –tanışmadan önce ben bir hiçtim; ölmeden önce daha ölmemiştim; ve yine dirilişin kucağında daha değildim, bekliyordum ne zaman kıyâmetlerim kopacak... Bir anneden doğdum idraksiz, lâ’da kayboldum yükseklere çıkıp vechini görebilmek için “sen de eğer padişah huzurunda yok olmayı becerebilen bir köle bulursan, ondan ayrılma o seni padişaha götürür.” 
Elif, Lâm, Mim.


Haftanın Şiiri:

Buharın Dudağımı Öptüğü Gibi Öpüyorum Seni
Buharın dudağımı öptüğü gibi öpüyorum seni,
kımıldanır uzanır azalır duyabilirsin öpüşlerimi;
denizlerin dalgaların köpüklerin günlüğüdür kalbim,
çiziktirir ıslak resimlerini dudaklarıma öpüşlerinin. 
Siner çocuksu sevdaların esvapları özbenliğimden; 
durmagit mesâfeler var aramızda epengin, sevgilim,
ağaç uğaç gölgesini koyarız kumbarasına sevgimizin.
Buharın dudaklarımı öptüğü gibi öpüyorum seni;
düşlerin kucağında soluk alıyorken derin maviliğin,
kemiriyor havayı nemli havanın çizilen denklemi; 
kımıldanır uzanır azalır duyabilirsin öpüşlerimi.
YORUM EKLE

banner608

banner474