banner564

2016 Yılı ve Türk Lirası

Türkiye Ekonominisine baktığımızda yılın ilk üç ayında her şeyin iyi geçtiğini söyleyebiliriz. 2015’in son çeyreğinde yıllık büyüme % 5,7 ile beklenenin üzerinde büyüme geldi. Böylece Türkiye 2015 yılı toplamında % 4’lük bir büyüme yakalamış oldu. Son çeyrek büyümesinin detaylarına baktığımızda en büyük katkının 3.2 puan ile özel tüketimden geldiğini söyeleyebiliriz. Ayrıca ulaştırma grubu da büyümeyi tetikleyerek sanayi üretiminin arttığını söyleyebiliriz.
2016 yılında ise Türkiye yurt içi kaynaklı ve yatırımsız bir büyümenin olabileceğini öngörmek yersiz olmayacaktır. Rusya ile yaşanan siyasi kriz nedeniyle 2016 yılı Turizm gelilerinde inanılmaz bir düşüş olacağı beklentisi yüksek seviyededir. Bu da Türkiye’nin 2016 yılı sonu büyümesinin yüzde 3.5-4 arası olması demektir. KKTC ekonomisinde ise büyüme beklentisi %5 civarındadır. Tabii ki KKTC ekonomisinin büyüyebilmesinin  en önemli unsuru “TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’”’dür. 2015 yılının son çeyreğinde ve 2016 yılının ilk çeyreğinde protokolün imzalanmamasından ötürü hem reel sektör hem de kamu sektörü Türkiyeden gelecek olan hibe ve kredilerden KKTC Ekonomisi yararlanamamıştır. Bu kaynakdan yararlanamayan KKTC ekonomisi nerde ise 2016 yılının ilk çeyreğinde durağan bir yapıya ulaşmıştır. 
Ayrıca konu protokle gelmişken biraz değinmekte fayda var. KKTC halkının her bireyi hızlı bir şekilde ekonomik ve mali istikrar istemektedir. Nedir bu ekonomik ve mali istikrar nasıl sağlanabilir. Ekonomik ve mali istikrar sağlamanın en önemli halkası TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolü’nün müzakere edilerek, hızlı bir şekilde yürürlüğe konmasıdır. Geçtiğimiz günlerde basın aracılığı ile öğrendiğimiz Ekonomik İşbirliği protokolü bazı kesimlerin dediği gibi “ÖCÜ”  değildir. Gündemde olan 2016-2018 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği protokolü aslında yılların vermiş olduğu idari-yapısal-ekonomik sorunlarımızın çoğuna çözüm üretir pozisyonundadır. Ayrıca bilinmesi gereken en önemli unsur; bu Protokoldeki çoğu eylem planı yani yapılacak işler aslında 2013-2015 TC-KKTC Ekonomik İşbirliği Protokolünde yer almış fakat hayat bulmamış olmasıdır. Yani KKTC yönetimi olarak 2013-2015 yılında yerine getirmemiş olduğumuz tüm sorumluluklarımız yine önümüze çıkmıştır. Bu sorumluluklar yukarıda da bahsettiğim gibi idari-yapısal ve ekonomik sorunlar olup artık ötelenemeyecek derecededir. Ötelenmesi demek halkın tüm kesimlerinin bir umutsuzluğa bir karamsarlığa sürüklenmesi demektir. Ayrıca sö konusu işbirliği protokolü KKTC ekonomisi derinden etkileyecektir…..
2016 yılında Türkiye’de Şubat ve Mart aylarında yaşanan enflasyon düşüşü TC Merkez Bankası’nın faiz de 25 baz puan indirim yaparak enflasyondaki düşüşün devam edeceğini ve normalleşmeye devam olacağının sinyalini verdi. Fakat enflasyondaki bu düşüş aslında gıda fiyatlarından kaynaklandığını söylememiz gerçekçi olacaktır. Bu düşüşün gıda ürünlerinden olması ileriki dönemlerde artmayacağı anlamını taşımamaktadır. Ayrıca kurdaki yani dövizdeki bir yükseliş atağı enflayonunun yeniden yükselmesini tetikleyecektir. Kurdaki yani dövizdeki yükseliş iç dinamiklerden daha çok uluslararası dinamiklere bağlı olduğunu da belirtmekte fayda vardır.....
Gelelim TL’nin yabancı paralar karşısındaki pozisyonuna. 2016 yılının başından günümüze değin bakacak olursak TL’nin yabancı paralar karşısında aslında değerlendiğini söyleyebiliriz. Fakat gelişmekte olan diğer ülkelere göre ise TL’nin geride kaldığını söyleyebiliriz. Nisan ayı içerisinde TL’nin dış piyasaların etkisi ile bilakiz de Fed’in (Amerikan Merkez Bankası) en çok dikkat ettiği gösterglerin enflasyon ve küresel riskler olduğunu düşündüğümüzde, Çin’den gelecek olumlu verilerin FED’in Fazi artışı ihtimalinin olacağıdır. Bu da TL’nin yabancı paralar karşısında değer kaybedeceğini söylememiz yersiz olmaz. Ama en kötü senaryo ile 2016 yılı ikinci çeyreğinde benim dolara karşılık TL kur beklentim 3.00 TL’dir. Yıl sonu beklentim ise dolara karşılık TL kurunun 3,15-3,20 TL olacağıdır.
YORUM EKLE

banner471

banner473