banner564

Avrupa’nın uyanma zamanı

   Yıl 1988...
   Denktaş ile Vasiliu; Cenevre’de bir araya geliyor...
   Vasiliu; diğer Rum liderlerine nazaran daha hareketli, daha güler yüzlü ve daha etkileyici biriydi...
   Ayrıca Kıbrıslı Türklerle ilişkilere büyük önem verirdi...
   Türk basınından kaçmayan ve her fırsatta özel demeç verebilen tek Rum lideri olduğunu söyleyebiliriz...
   Cenevre görüşmelerini Günaydın Gazetesi adına izlemiştim...
   Zirve sonrasında ‘Kıbrıs basınına’ verdiği yemeğe beni de davet etmişti...
   Yemek sırasında, Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ‘çok iyi bir müzakereci’ olduğunu itiraf ettikten sonra, şunları söylemişti:
   “Ama biz de propaganda sanatını çok iyi beceriyoruz. Dünya kamuoyunu ikna edebiliyoruz ve bu konuda çok çalışıyoruz. Mesela benim eşim şu anda Londra’da İngiliz milletvekilleri ile yemek yiyor... Bizde propaganda için her türlü fedakarlığı yapma anlayışı vardır...”
Herkesi kandırdılar
   Vasiliu, Başkanlık görevi bittikten sonra iş hayatına döndü...
   Ancak, ulusal davalarına hizmetten vazgeçmedi...
   Tassos Papadolulos gibi, uzlaşmaz, fanatik bir lidere ‘Avrupa Birliği’ konusunda danışmanlık yaptı...
   Bir taraftan Annan Planı’nın hazırlanması çalışmalarına katılırken, diğer yandan planın reddedilmesi halinde AB’yi  kazıklama planında başrolü oynadı...
   Ve bu oyunu başarıyla sonuçlandırdı...
   Avrupa Birliği, Annan Planı’nı reddeden tarafı tam üye yaptı...
   Kıbrıslı Türklere verilen sözleri yerine getirmedi...
   Kıbrıslı Türklere yönelik ambargolar devam ederken, iflas eden Rum ve Yunan ekonomilerini kurtarmak için çok büyük paralar akıttı...
   Buna karşın, Yunanistan son seçimle birlikte AB’ye en sert tepkiyi gösterdi...
   Syriza, AB’den alınan borçları sileceği iddiasıyla Yunan halkından büyük destek alarak iktidara geldi...
   Bakalım bundan sonra ne olacak?..
   AB’nin o müthiş hukuku, borcunu reddedenlere karşı nasıl önlem alacak?..
   Ve tüm bu gelişmeler karşısında Türkiye ile KKTC’ye yapılan haksızlıklar konusunda ne tür adımlar atılacak?..
Başımızı kaldırmalıyız
   Yunanistan’da yaşananlar, AB’ye ‘baş kaldırış’ açısından önemli gelişmelerdir...
   Ekonomik açıdan iflas eden insanlar son çare olarak Syriza’yı iktidara taşıdılar...
   Peki bizler ne yapıyoruz.?..
   Ambargo kılıcını hala sırtımızdan indirmeyen AB’ye karşı ne tür mesajlar veriyoruz?..
   Gelmiş, geçmiş tüm BM Genel Sekreterlerini ‘istenmeyen adam’ ilan eden Rum siyasetini teşhir etmek için, Brüksel, Londra, New York ve Washington’da ne tür faaliyetler yürütüyoruz?..
   Koca bir hiç...
   Londra’dan söz ederken, aklım bir anda Asil Nadir’e gitti...
   Ambargoları kırmak için Kuzey Kıbrıs’a yatırım yaptı diye, ağır saldırılara uğrayan, en sonunda cezaevine gönderilen ‘Ekonomi Komutanı’ için de hiçbir şey yapmadık...
   Asil Nadir’in başına gelenlerin ana sorumlusu da Rumlardır...
   Rum Dışişleri eski bakanlarından ve eski müzakerecilerinden Yorgo Yakovu’nun, İngiliz polisine yaptığı açıklamalar ibret vericidir...
   “Özellikle Del Monte’yi satın aldıktan sonra Amerikan Borsası’na da gireceğini görünce düğmeye basmak zorunda kaldık” demişti...
   Rum tarafı düğmeye bastıktan sonra Asil Nadir’in şirketi Polly Peck iflasa sürüklendi...
   Kendisi de haksız bir şekilde yargılandı...
   Ne var ki; KKTC devleti olarak Asil Nadir’e sahip çıkılmadı...
   Binlerce Türk, Londra ve Brüksel sokaklarında yürümeliydi...
   Yapılmadı...
   Hiç olmazsa bundan sonra Kıbrıslı Türklere yönelik haksızlıkları yüksek bir sesle dile getirmeliyiz...
   Haklarımıza sahip çıkarak, hem AB’den, hem de İngiltere ve diğer dünya ülkelerinden ‘eşit muamele’ talep etmeliyiz...
   Nisan seçimlerinden hemen sonra çok güçlü bir şekilde herekete geçmeliyiz...
   Çünkü haklı olan bizleriz...
   Birleşmiş Milletler’in çözüm planına onay veren de bizleriz...
   Son 50 yılın 6 Genel Sekreteri’ni ‘istenmeyen adam’ ilan edenleri teşhir etmeliyiz...
   Daha güzel bir gelecek için, güçlü Türkiye’nin desteğini de alarak haklarımıza sahip çıkmalıyız...         
YORUM EKLE

banner608

banner473