banner564

Barış Harekatı’nın Gerçek Öyküsü (4)

İngiltere 1974’teki bu süreçte sessiz kalmayı ve yaşananları uzaktan izlemeyi tercih etmiştir. Bu sessizlik akıllara tüm bu sürecin yaşanacağının önceden planlandığını ve bu plandan İngiltere’nin de bilgisi olduğunu getirmektedir. Peki İngiltere’nin bu şekilde planlı bir sessizlik içerisinde olmasını gerektirecek durum neydi? Neden İngiltere garantörlük haklarını kullanmaktan geri durmuş ve Türkiye’nin adaya askeri birliklerini çıkartmasına hiçbir karşı duruş sergilememiştir?
İngiltere’nin bu tavrı gelinen aşamada ciddi bir planlamanın olduğunu akıllara getirmektedir. 20 Temmuz 1974’e kadar gelişen olayları sırasıyla analiz edersek hiçbir şeyin tesadüfi veya an itibariyle yaşanmış gelişmeler olmadığını daha iyi anlayabileceğiz, şöyle ki:
1) Yunan Cuntası Makarios’a darbe yapmaları halinde ABD’nin Türkiye’ye Kıbrıs’a müdahale için onay vermeyeceğine inanıyordu. Çünkü daha önce ABD tam yedi kez Türkiye’yi bu şekilde engellemişti. Bu yüzden Faşist Cunta CIA ile olan işbirliğine inanarak Kıbrıs’taki bağlantılarının Makarios’u devirip yönetime el koymalarına herhangi bir dış müdahalenin olmayacağı yönünde rahattılar.
2) ABD, gizli istihbarat servisi olan CIA’i kullanarak Yunan Cuntası üzerinden Makarios karşıtı EOKA B örgütünü parasal olarak desteklemekteydi. CIA dünyanın hemen her yerinde ABD menfaatlerine aykırı gördüğü iktidarları ortadan kaldırmak için zaten benzeri icraatlar uygulamaktaydı. CIA Kıbrıs’ta bu desteği EOKA B için sağlarken güttüğü yegane amaç, Makarios’tan bir an önce kurtulmak ve yerine ABD’nin politik menfaatlerine uygun birinin getirilmesini sağlamaktı. EOKA B’ye sağlanan ve zamanla güçlenmelerine yardım eden ABD onların günü geldiğinde darbe yapmalarına imkan yaratmayı düşünmekteydi. Bu düşünceyi bilen Yunan Cuntası, olası bir darbe karşısında ABD’nin bu işin arka planındaki destekleyici ve kollayıcı aktör olacağını ve bu nedenle yapılacak darbenin akamete uğramayacağı yönünde mantıklı bir inanca sahiptiler. 
3) Ancak Yunan Cuntası’ın bilmediği bir şey vardı. CIA, bir taraftan Makarios’a darbe yapılıp devrilmesi için kendileriyle birlikte EOKA B’yi palazlandırıp cesaretlendirirken, ayni zamanda Türkiye’ye de Kıbrıs’ta Yunan Cuntası’nın bir  darbe planladığı ve bunu gerçekleştirmek için gün saydığı yönünde gizlice istihbarat vermekteydi. ABD, hem Yunanistan’a Kıbrıs’ta darbe yapmaları için parasal ve siyasi destek verirken diğer taraftan da Türkiye’ye adada darbe olacağını ve buna müdahale etmek için hazırlık yapması gerektiği noktasında işaret vermekteydi. CIA, Türkiye ve Yunanistan’a çift taraflı istihbarat yaparak bu anlamda “Tavşana kaç, Tazıya tut” diyerek ikili bir oyun oynamaktaydı. Bu nedenledir ki, söylendiği gibi Türk Ordusu askeri harekat için öyle 3-5 günlük acil bir hazırlık neticesinde değil, aylar öncesinde başlayan çıkartma hazırlıkları sonucunda 20 Temmuz 1974’te adaya müdahale etmiştir. Türk Ordusu, 25.000 askeri, savaş uçakları, donanma gemileri, tankları ve bilumum araçlarıyla bu çıkartmaya çok önceden hazır hale getirilmişti.
4) ABD her ne kadar adada yardım ettiği Makarios karşıtı faşistlerin kendisiyle işbirliği içerisinde olduğunu bilse de, darbe sonrası işin nereye gideceğini çok iyi bilmekteydi. Nikos Sampson’un Makarios’u devirdikten sonra adayı Yunanistan’a bağlamaktan başka bir düşüncesi (ENOSİS) yoktu; ve zaten Yunan Cuntası’nın darbe sonrası tek hedefi de buydu. ENOSİS hedefi adadaki İngiliz Üsleri ile askeri tesislerin varlığını ileride tehlikeye atabilecek bir durum yaratmaktaydı. Çünkü adanın tümünün Yunan toprağı olmasıyla gelecekte ABD çıkarlarına ters düşecek bir iktidarın tek taraflı kararıyla üsler kapatılabilecek veya kullanımı kısıtlanabilecektir. Bu durum ise ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik pozisyonuna ve İsrail’in güvenliğine karşı indirilmiş büyük bir darbe demekti. Kısaca ENOSİS düşüncesinin varlığı ve bunun hedeflenmiş olması, Anglo-Amerikan menfaatleri için her zaman bir tehlikenin varlığını gündemde tutacak sakıncalı bir durumdu.
5) ABD, ENOSİS tehlikesini bertaraf edebilmek ve arzuladığı bölünmeyi de gerçekleştirebilmek için diğer garantör ülke Türkiye’nin adaya askeri müdahalede bulunmasına onay vermiştir. Zaman ve şartların gerekliliği açısından ABD bu sefer müdahaleye karşı bir politika yürütmemiş, önce Sampson’un darbesine ardından da Türkiye’nin bu darbeyi kullanarak adaya askeri müdahalede bulunmasına onay vermiştir. ABD bu şekilde, baş belası olarak gördüğü Makarios’tan kurtulmuş, adanın tümden Yunanistan’a bağlanmasını engellemiş ve Kıbrıs’ta arzu ettiği bölünmeyi de gerçekleştirmiştir. Türkiye eğer adanın tümünü işgal etmek veya kendisine bağlamak düşüncesinde olsaydı ve bu amacını deklare etseydi, çok açıktır ki adaya herhangi bir müdahalede bulunmasına ABD tarafından kesinlikle izin verilmeyecekti.  
6) Adadaki İngiliz Üsleri’nde bulunan ileri teknolojiye sahip radar ve dinleme tesisleri, Türk Ordusu’nun çıkartma hazırlıklarını çok önceden tespit etmiş olmasına rağmen ABD planları gereği bu bilgiler Kıbrıs ve Yunan hükümetleriyle hiçbir şekilde paylaşılmamıştır. Bunun yanında Akdeniz’deki ABD 6. Filosu, çıkartma sonrası hareketlenen Yunan savaş uçakları ile donanma gemilerine dur diyerek Türkiye’nin müdahalesinin akamete uğramasını da engellemiştir.

Devamı haftaya Perşembe günü....



YORUM EKLE

banner471

banner473