banner564

Bir kurşun daha

Kıbrıs konusunda sürdürülen müzakere süreci ivme kazanmışken, herkes bir anlaşmadan bahsederken Rum propaganda merkezi yine hareketlendi. 
Önce kendi yayın organları aracılığıyla Dünya basınına, “1974 yılında Barış Harekatı sırasında Türk askerlerinin Rum kadınlara tecavüz” iddiasını servis ettiler. 
Rum Çalışma, Sosyal Güvenlik ve Refah Bakanlığı 41 yıl sonra çağrı yaparak iddia edilen “tecavüz mağdurlarını” itirafa davet etmiş ve bu itirafları karşılığında hem para hem de ömürlerinin geri kalan kısmı için maaş bağlama kararı almış! 
Aradan 41 yıl geçti şimdi bu dönemde mi aklına gelmiş Rum devletinin bu kadınlar diye sordum ilk önce. Sonra düşündüm, tam da “Barışıyorduk” diye. 
Kıbrıs konusunda bir referanduma Kıbrıs Türk tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi olmadan “evet” demeyeceklerini net bir şekilde ifade ettikten sonra ortaya böyle bir durum çıkıyor ve iki kadın kod isim kullanarak iddialarda bulunuyor. 
Liderler görüşmelerini yoğunlaştırmışken ve referandum için zaman zaman doğal takvimler dile getiriliyorken, Güney Kıbrıs’ta gerek siyasiler, gerek kilise kanadı ve gerekse sivil toplum örgütleri koro halinde “Türk askeri gitsin” marşını söylerken mi akıllarına geldi böyle bir girişim yapmak. Böyle bir kampanya içeride ırkçı, kin ve nefret duygularını körüklerken, dışarıda da Türk askerine, Türk ordusuna, Türk mücahidine karşı yapılan bir karalama kampanyasından başka bir amaca hizmet etmez. Amaç Türkiye’yi olası bir 5’li konferansta köşeye sıkıştırmak değil de nedir? 
Rum propagandası olası bir anlaşmada Türk askerini adadan kovabilmenin yolunu bu şekilde aşağılık ve iğrenç bir propaganda yolunu bularak başarmayı hedefliyor. 
Şimdi bir de tersten düşünelim, Kıbrıs Türk İçişleri veya Sosyal Güvenlik Bakanlığı çıkıp dese ki “Ben 1963’ten 1974 yılına kadar tecavüze uğrayan Kıbrıs Türk kadınlarına veya çocukları diri diri gömülen analara ömürleri boyunca maaş verme kararı aldım.” 
Böyle bir girişim Güney Kıbrıs’ta nasıl karşılanır sizce? Peki adanın Kuzeyin de nasıl karşılanır? 
Bu durum şovenizm, ırkçılık , barışa darbe vs… gibi algılanır fakat kimse mağduriyet gidermek için yapmışlar demez. 
Neyi anlamak istemiyoruz biliyor musunuz? 
Rumlar bizimle yaşamak istemiyor, Rumlar Türk askerinin adada kalarak Türklerin can ve mal güvenliğinin teminatı olmasını istemiyorlar? 
Kadınların varlığı dahi şüpheli “kod adı” kullanarak hayali tecavüz senaryoları ile Türk ordusunu itibarsızlaştırma girişimi bunun bir göstergesidir. Siz eğer gerçekten böyle bir yardım yapma veya insani bir sahiplenme girişimi yapıyor ve bunu gerçekten bir “devlet” gibi yapmaya kalksaydınız kimsenin namusunu evladına ve çevresine karşı deşifre etmezsiniz. Bu yardım ve sahiplenme sizin ve devletiniz arasında kalır. Öyle değil mi? 
Peki bu deşifre? 
Barışa sıkılan bir kurşun değil midir, Rum çocuklarının, hatta Rum gençlerinin kalplerini kirletmek değil midir? Nasıl aynı sıralarda oturacak gençler? Nasıl aynı okullarda eğitim görecekler? 
Barışa sıkılan kurşunları ne zaman bitecek Rumların , ne zaman bitecek bu kin , öfke ve yalanlarla hazırlanmış senaryolar? 
Hiçbir zaman.
Neden ? 
Çünkü aramızda onlar için ciddi bir fark var. Çünkü sırf Türk oldukları için öldürülen 6 günlük bebekler gibi sırf Türk olduğumuz için bizlerle bu adanın güzelliklerini paylaşmak istemiyorlar. 
Çünkü onlar hala Helenizm’in arkasında gözleri kapalı koşuyorlar da ondan. 
YORUM EKLE

banner471

banner474