banner564

Bizde nasıl bir zihniyet var?

  Bu ülke her yanıyla ‘çok tartışılır’ hale geldi...
  Başta ‘yönetim’ kadrosunun ve siyasette rol alanların; sergilenen temelsiz tavırlar nedeniyle, kendi insanı, kendi devletinin çıkarlarını koruma ve sahiplenme gibi bir politikalarının olmadığı görülüyor...
 Hatta başkalarını sorgulamak yerine; kendi kendini cezalandırma girişimlerine karşı tepkisizlikleri dikkat çekiyor...
  Bundan daha da kötü görüntüler var ama onları yazmamak için tahammül sınırlarını zorluyoruz...
  Kıbrıs sorununun çözümü konusunda yaşananlara bakın siz...
  Rum tarafı garantilerin devamını istemiyor...
  Bizim taraf tarihte ilk defa “Zaten bu garantiler tabu değildir” diyor...
  Halbuki; garantileri istemeyen ve ‘çağdışı’ olarak niteleyen Rum tarafına “Siz neden İsrail, Mısır ve Yunanistan ile ‘stratejik işbirliği anlaşmaları imzalıyorsunuz?” diye sorulmaz mı?..
  Bunlarla neden ortak askeri tatbikatlar yapıyorsunuz?..
  Yunanistan ile imzalanan ‘Ortak Savunma Doktrini’ neden iptal edilmiyor?..
  Sizler eğer o masada Kıbrıslı Türkleri temsil ediyorsanız, bunları sormanız gerekmiyor mu?.. 
  Ayrıca Rum tarafı Annan Planı’nda öngörülen ‘İki bölgeli, iki toplumlu federasyon’ tezini ortadan kaldırmak istiyor...
  Türk tarafı ise AB Müktesebatına ‘olur’ işareti vermek suretiyle bu hayati konuda Rum tarafını tatmin ediyor...
  Rum tarafı; bir yıl öncesine kadar yürütülen müzakerelerde 45 bin TC uyruklu KKTC vatandaşının adada kalmasını kabul ettiği halde, şimdiki duruşumuzu fırsat bilerek ‘insancıl konular hariç’ tümünün gitmesi gerektiğini söylüyor ve bunun ‘kırmızı çizgi!’ olduğunu açıklıyor...


İnsan haklarına saygısızlık
  Kıbrıs Türk tarafı ise bu tür hayati konularda kendi kırmızı çizgilerini ortaya koymuyor...
  Kıbrıs müzakerelerinde ilk defa Türkiye’nin garantörlüğünü tartışmaya açan bizdeki ‘yetkililer’, müzakere masasında Rum tarafına ‘kaç bin Yunanlıyı vatandaş yaptıklarını’ sormuyor...
  Ayrıca AB üyeliği çerçevesinde kaç bin Yunanlının adada yaşadığını ve iş yaptığını araştırmıyor, gerçekleri öğrenmiyorlar...
  Rum tarafı ise, bugüne kadar bizlere karşı yürütülen ırkçı politikaları unutarak, 1974 sonrasında adaya gelen ve artık bu ülkenin bir insanı olanları topluca göndermek istediğini söyleyebiliyor...
  Bunu ‘kırmızı çizgi’ olarak masaya koyabiliyor...
  TC kökenli KKTC vatandaşlarının adadan gitmesi sonrasında boşalacak yerlere Rum göçmenlerin yerleştirilmesi sonrasında mülkiyet sorununun büyük ölçüde çözülmüş olacağını savunuyor...
  Bu hesap; Rumlar açısından doğru olabilir...
  Ama bizi temsil edenlerin hiç mi hesabı, kitabı yok...
  Bizi temsil edenler de mi insan haklarını ‘tek yanlı’ değerlendirmeye tabii tutuyor...
  Yazık ve günah değil mi?..
  İngiltere’ye gittiğimiz zaman, 5 yıl sonrasında vatandaşlık talep etmeyi ‘hak gören’ bizler, 40 yıldan beri bu adada yaşayanların gemilere doldurulup gönderilmesini isteyenler karşısında neden tepkimizi ortaya koyamıyoruz?..
  Neden onlara güneydeki Yunanlıları sormuyoruz?..
  Neden bu konuda karşı tarafın iştahını artırıyoruz...
  Kiliseyi coşturma başarısını göstermek suretiyle, Rumların bu ülkede ‘ikinci İhsan Ali’ heykelini dikmeleri midir arzulanan?..


Mülkiyetin perde gerisi
  Müzakere sürecinde Kıbrıslı Türkler açısından hayati başlıklardan biri de mülkiyet konusudur...
  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi, kuzeydeki mülkü 40 yıldan beri kullanan insana hak tanıyıp, Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla bu mülklerin satışına olanak sağlarken, müzakere sürecinde ‘aralarında yabancıların da bulunacağı’ bir komisyon önerisi kabul ediliyor...
  Dünkü Rum basınında yer alan bir habere göre; mülkiyet konusunda varılan uzlaşının ilk adımında söz hakkı ilk mal sahibine veriliyor...
  Bu ne demek?..
  Halen Girne’de oturduğunuz mülkün ilk sahibi Yannagi’ye sorulacak:
  “Evini mi istiyorsun, yoksa güneydeki bir mülk ile takas veya tazminat mı?..”
  Yannagi “Evimi istiyorum” dediği anda, şimdiki sahibi de tahliye teklifini kabul etmiyorsa konu komisyona havale edilecek...
  Komisyon, binlerce başvuruyu inceleyecek...
  Komisyonda yer alan Türk üye, şimdiki kullanıcıdan, Rum üye ise ilk sahibi olan Rum’dan yana oy kullanacak...
  Peki, AB temsilcisi olan üçüncü şahsın kimden yana oy kullanacağını mı merak ediyorsunuz?..
  İşin içine bir defa ‘Avrupa Müktesebatı’ girdiği zaman, mülk zaten otomatik olarak ilk sahibinindir...
  Yani komisyondaki AB temsilcisi bundan farklı bir yaklaşım içine giremez...
  Öyleyse; ortaya Kıbrıslı Türkler açısından çok dramatik sonuçlar çıkacak...
  Binlerce insan yine büyük acılar çekecek...
  İşte kendi ayağına kurşun sıkmak buna derler...
  Bunca zaman “Ali çok aldı, Veli’ye az verdiler” kavgasının yaşandığı bu küçük ülkede, hem Veli sokakta kalacak, hem de Ali...
  O zaman nelerin olacağını şimdiden düşünmeye başlayalım...
  Gidişat endişe verici ve korkutucudur...
  Ne var ki; başta siyasiler olmak üzere hemen tüm kesimlerde ‘yaz yorgunluğu’ devam ediyor...
YORUM EKLE

banner471

banner474