banner564

Böyle mi olmalıydı?

   Güney Kıbrıs, ekonomik kriz nedeniyle çok ciddi sıkıntılar yaşıyor...
   Buna karşın yerel yönetimler, temizlik ve çevre işlerini başarıyla yürütmeye devam ediyor...
   “Kariz var diye parkları kapatıyoruz” veya “bakımını yapamıyoruz” diyen olmuyor...
   Ama bizler, elimizde olanı da yok etmeye çalışıyoruz...
   Kuzey Kıbrıs’ın hemen her yeri pislik içindedir...
   Yollar, sokaklar, hastaneler, sahiller, ovalar, dağlar, hatta turistik tesislere yakın bölgeler çöp yığınlarıyla çevrilidir...
   Üzücü olan şu ki; hiç kimse, özellikle de sorumlu makamlar bunları görmüyor...
   Ya da görmezden geliyor...
   Gelinen noktada küçük bir ülkenin her tarafı çöplüğe dönüştü...
   Lefkoşa’dan, Gazimağusa’ya kadar hemen her yer lağım sularıyla örtüldü...
   Peki bu toprakların üzerinde sağlıklı tarım üretimi yapılabilir mi?..
   Sebze yetiştirilebilir mi?..
   Hayvanlara yem için üretilen arpalar ve ekmeklik buğdaylar sağlıklı olabilir mi?..
   
Peki ne yiyeceğiz?
   Gerçekten inanılmaz bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz...
   İnsanlar ne yiyeceklerini, ne içeceklerini şaşırmış vaziyette...
   Selam verdiğiniz herkes bir hastalıktan söz ediyor...
   Son zamanlarda daha çok kalp ve kanser hastalıklarını konuşuyoruz...
   Ne var ki; diyabet ve astımda ciddi artışlardan söz ediliyor...
   Dün yabancı bir sağlık uzmanı ile konuştum...
   Kıbrıs’a yıllar önce geldiğini söyledi...
   İlk yıllarda sebzelerin çok sağlıklı olduğunu ve sadece bu nedenden dolayı Kıbrıs’ın kendisine çok cazip geldiğini belirterek, içimizi sızlatan bugünkü durumu özetledi:
   “Bugünkü Kıbrıs eskisinden çok farklı... Dünyanın değiştiğini biliyorum... Ama Kuzey Kıbrıs’ta birçok şey, çok hızlı değişiyor ve bütün güzellikler yok ediliyor...”
   Dıştan gelenler, yaşadığımız dramatik değişimi bizden daha çok fark ediyor...
   Bizler de ‘bıçak kemiğe dayandığı zaman’ ses vermeye başlıyoruz...
   Kuşkusuz, çok geç kalmış oluyoruz...
Yazık, günah değil mi?
   İnsanlığa, doğaya, kültüre, tarihi değerlere önem veren herkes...
   Ülkesini seven tüm insanlar ayağa kalkmalı ve yaşanan çevre felaketi karşısında yetkilileri harekete geçirmelidir...
   Yazık değil mi bu güzel ülkeye?..
   Yazık değil mi çocuklarımızın geleceğine?..
   Sessiz ve sakin duruşumuzu devam ettirirsek, bilelim ki birkaç yıl sonra bu ülke yaşanmaz hale gelecek... 
   Sırtınızı Ercan Havaalanı’na verin ve karşıdaki dağları seyredin...
   Sonra vicdanınızın sesine kulak verin...
   Üç-beş kişinin serveti mi önemli olan...
   Yoksa Beşparmak Dağları mı?..
   Birilerinin torbayı doldurması mı önemli olan, doğanın korunması mı?..
   Zaman geçtikçe tüm değerlerimizi yok ettiğimizi görmezlikten gelir, bugünkü sessizliğimizi korursak, bir süre sonra memleket tamamıyla altımızdan kaydığında, kızmaya, öfkelenmeye ve eleştirmeye hakkımız olmayacak...
   Üzülmek ve ağlamak hiçbirşeyi değiştirmeyecek...  
   Başta çevreden sorumlu sayın bakanı...
   Çevre Dairesi’nin tüm çalışanları...
   Çevre örgütleri...
   Maaş kavgasında her türlü tehlikeyi ve olumsuzluğu göze alarak mücadele veren sendikaları...
   Siyasi parti yetkilileri...
   Tüm belediye başkanları...
   Bakanlar Kurulu’nun ve parlamentonun tüm üyeleri...
   Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı...
   Yediyen, yetmişe herkes artık birşeyler yapmalı...
   Bu kadar ağır tahribat karşısında sesler yükselmeli...
   Ve temizlik seferberliği başlatılmalıdır...
YORUM EKLE

banner608

banner473