banner564

Despot

Despotluğun bir ülkeye getirdiği en kötü şey ahlaksızlıktır.
Despotluğun kendisi bir tür ahlaksızlıktır, azgın bir yanardağın dumanı gibi bütün ülkeyi kaplar.
Bir nehir deltasının parmakları gibi değerli her şeyi ortasına alır, boğmakla tehdit eder.
Despotların, iktidarlarını yürütmek için kullandıkları din ve milliyetçilik de (ki bilindiği gibi “alçakların en son sığınağıdır”) her şey gibi çürümeye başlar.
Ahlaksızlık, bütün değerleri değersizleştirir.
Konuşması gerekenleri susturur, susması gerekenleri konuşturur.
Cezalandırılması gerekenleri ödüllendirir, ödüllendirilmesi gerekenleri cezalandırır.
Despotluk bir tür aptallık olduğu için aklı değersizleştirir.
Âdil olmadığı için yargıyı rehin alır.
Tutucu olduğu için ilerlemeyi önler.
Cahil olduğu için cehaleti yayar. Eğitimi, eğitemez hâle getirir. Okulları yetenek katili yapar, üniversiteleri çorak topraklara dönüştürür.
Despot mutsuzdur. İstediği güce kavuşunca gücün taşınamayacak kadar ağır olduğunu anlar. Ama bir defa eline aldı mı gücü bırakamaz. Ölünceye kadar taşımak zorundadır. Yük ağırlaştıkça ağırlaşır.
 
Despot, yükü hafifletmek umuduyla despotlaştıkça despotlaşır. Sert eser, kesip biçer, böbürlenir, kabadayılık taslar,  yüksekten atar; ama bağırıp çağırmaları güçten değil,  korku ve güvensizlikten gelir.
Hapishaneler doldukça kolaylarım sanır, ama kolaylayamaz çünkü “diktatörlükte hapiste bulunanlar, onları oraya koyanlardan üstündür”.
Sessizlik arttıkça, ülkeyi terk edenler çoğaldıkça, cenazeler resmî geçit haline geldikçe, uyku daha kolay geleceğine daha az uğrar olur.
Despot mutsuzdur ve halkını da mutsuzlaştırır.
Despot zengindir ama halkını yoksullaştırır.
Despot yalancıdır ve yalancılığı teşvik eder.
Despot aptaldır ve aptallığı yaygınlaştırır.
Despot korkaktır ve  korkaklaştırır.
Tilki, yuvasına iki kapı yapar. Biri girmek, diğeri  kaçmak içindir. Despot, tilki kadar şanslı değildir. Çünkü onun bir tek kapısı vardır. Onu despotluğa götüren deliğe girdi mi orada hapistir.
Kendi kendinin esiridir. Ne kendinden kaçabilir ne de sonu kaçınılmaz bir şekilde geldiğinde – başkalarından.
“Tiran ölür, saltanatı sona erer; tirana karşı çıkan ölür, saltanatı başlar.”*
   *Soren Kierkegaard
YORUM EKLE

banner608

banner474