banner564

En çoğa sahip olan en az ile mutlu olandır

Feylesoflar arasında herhalde en bilinenlerden biri Diyojen’dir (MÖ 404-323).
Herkes onun bir küp içinde yaşadığını, “Dile benden ne dilersin,” diyen Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem,” dediğini bilir.
Gündüz vakti, elinde lamba, “Dürüst adam” aradığını da.
Ancak, her iki söz de doğru değil.
Büyük İskender, feylesofların en eksantrik ve en esprilerinden biri olan çulsuz Diyojen’e hayrandı.
“İskender olmasaydım, Diyojen olmak isterdim,” dediği yazılıyor.
Diyojen için yoksunluk, aza kanaat, tevazu üst meziyetlerdi.
“En çoğa sahip olan en az ile mutlu olandır,” derdi.
Ve: “Hiçbir şey istememek tanrıların ayrıcalığıdır, az şey istemek tanrıya yakın olanların.”
Bu nedenle, İskender’in iltifatına iltifatla cevap vermemiş, “Diyojen olmasaydım İskender olmak isterdim,” dememiş.
İskender önüne dikildiğinde şöyle demiş: “Sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. Bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almazsınız.”
İmiş, diyorum çünkü Diyojen, Sokrat gibi, arkasında yazılı eser bırakmadı veya bıraktıkları kayboldu.
Ona ait olduğu söylenen her sözü başkalarına atfen biliyoruz.
Diyojen’in gündüz vakti elinde lamba Atina sokaklarında dolaştığı doğrudur, ama “Ne yapıyorsun” diye soranlara verdiği cevap “Dürüst adam arıyorum,” değil “Adam arıyorum” dur.
Diyojen Sinik feylesofların en ünlüsü idi. Siniklere göre tek iyi hal erdemli olma hali, iradeye hâkim olmak erdemli olmanın tek yolu idi.
Diyojen, Atina’da çok sayıda erdem sahibi kişi olmadığını göstermek için gündüz vakti lamba ile dolaşmıştı.
Diyojen Yunan kolonilerinden Sinop’ta doğdu. Bilinmeyen bir nedenle buradan sürüldü veya kaçmak zorunda bırakıldı. Atina’ya yerleşti.
“Sinoplular seni sürgüne mahkûm etti,” dendiğinde cevabı “Ben de onları oldukları yerde kalmaya mahkûm ettim,” olurmuş.
“Nerelisin,” diye sorulduğunda “Dünya vatandaşıyım,” dermiş.
Plato’ya “Diyojen nasıl biri?” diye sorulduğunda “Aklını kaçırmış bir Sokrat düşünün,” demiş.
Diyojen sıra dışı olmayı kişilik haline getirmişti. Ama deli değil değişik olmasındandı bu. Toplum kurallarına saygısı yoktu.
 
“Ben deli değilim, sadece kafam sizinkinden farklı çalışıyor,” dermiş.
“İnsanı kendinden başka kimse incitemez,” dediğine göre arkasından konuşanları umursamıyor olmalıydı.
Bir gün bir heykelden sadaka isterken görülmüş.
“Neden heykelden dileniyorsun,” diye sormuşlar.
“Reddedilme antrenmanı yapıyorum,” demiş.
“Her devletin temeli gençlerinin eğitimidir,” sözü ona aittir.
“Öğrenci kötü davrandığında neden öğretmeni kırbaçlamamalı?” sözü de.
“Eğitimli insan eğitimli olmayandan ne kadar üstündür,” diye sorulduğunda şu cevabı verirmiş: “Sağ olanın ölüye olduğu kadar.”
(26 MAYIS 2012)
NOT: Kısa bir tatil yapacağım. Bundan sonraki yazım 16 Ocak’ta çıkacak.
Bu vesile ile mutlu bir yeni yıl diler saygılarımı sunarım.
YORUM EKLE

banner608

banner474