banner564

Örnek bir İşadamı

Umut Kalmaz, ‘”Baba mesleğine sahip çıkmazsak ileride yerli kuruluş bulamayacağız” diyor

Örnek bir İşadamı
banner598
Genç işadamı Umut Kalmaz, Yakın Doğu Üniversitesi ‘Halkla ilişkiler’  bölümünde eğitimini tamamladıktan sonra  2012’de vatani görevini  yerine getirip 1957’den beri faal olarak iş hayatına devam eden  Aile Şirketleri  M.Muhyi Said İşletmeleri’nin başına geçti.  
M.Muhyi Said İşletmeleri tarihi bir kuruluş. Bize bu işletmenin geçmişi hakkında bilgi verebilir misiniz? 
1957 yılından beri Mehmet Muhyi Said’in kurucusu olduğu bu işletme mevcut adreste faaliyet göstemeye devam etmektedir. İlk kurulduğu yıldan beri döneminin popüler ürünlerini  getirmeye devam etmiş ve bu iş yerinde traktörden motora, Soleks marka bisikletten, pikapa, Alaaddin gazyağlı sobalardan fotoğraf makinelerine kadar zamanının en popüler markaları ve ürünleri satılmıştır. 
Kıbrıs Türk toplumunun, Rum Yönetim’ine karşı ayakta kalmaya çalıştığı yıllarda yine döneminin en ünlü markalarından olan Philips televizyon ve pikap gibi ürünler ilk kez bizim işyerimizde satışa sunulmuştur. 
Bu iş yerinin önemi ruhani duruşudur. Yani burası tam anlamıyla bir ticaret merkezi gibidir. 
En büyük atılımı da 1966 yılında, M.Muhyi Said adaya bir Japon markası olan Rionet’le anlaşarak ilk işitme cihazını getirerek yapmış ve ülke ekonomisine de çok büyük bir katkı sağlamıştır. Ayrıca, bu marka temsilciliğini halen KKTC ve TC’de distribütörlüğünü yapmaktadır. Bugün, Türkiye’ye alım yapılacağında halen onayı biz sağlamaktayız ve bu da bizim için çok gurur verici bir durumdur. Ada’da özellikle KKTC’de yıl 2006’lara gelinceye kadar farklı işletmelerde işitme cihazları getirmeye yeni başlanmıştır. 
1980 li yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Fotoğrafcılık tarihinde çok önemli bir adım attık! 
80’li, 90’lı yıllara gelindiğinde ise, yine bir Japon markası olan Yashica ve Kondeks marka kompak  fotoğraf makinelerini getirmeye başladık.  Kuzey Kıbrıs Türk Fotoğrafcılık tarihinde çok büyük bir adımdır, çünkü, bugün, ünlü birçok gazeteci ilk fotoğraf makinelerini bu dükkandan almışlardır. Fakat, 2005 yılında bu firma kapandığını dünya borsalarına duyurunca bizde son kalan makinelerimizi dükkanımızda özel bir bölümde sergilemeye aldık. Buranın geçmişini yansıtan bir köşe olarak hazırladık. Hala daha buraya fotoğraf gönüllüleri gelip bu ürünleri incelemektedirler.
Rahmetli Eniştem Sayid Muhyi ve Teyzem Engin Muhyi hiçbir zaman manevi desteklerini benden esirgememişlerdir. 
Buranın direktörü olan eniştem Sayid Muhyi’nin vefatından sonra işletmesi boşta kalan bu dükkanı kapatmaya gönlümüz el vermedi. Teyzem Engin Muhyi, kuzenim Fikret Muhyi ve ben biraraya gelerek bu işyerini yaşatmaya ve bir bayrak yarışı gibi nesilden nesile aktarmaya karar verdik. Bunun üzerine kuzenimin halen Tıp okulu devam ettiğinden buranın direktörlüğünü bizzat kendim üslendim. 
Çocukken enişteme yardım etmek için gelip kahve yaptığım yerleri paspasladığım bu dükkanda bir gün direktör olacağım aklıma gelmezdi.
Umut Kalmaz bu şirkette ne gibi atılımlar yaptı ? 
İşitme cihazlarına ek olarak Türkiye üzerinden Uçak İş Giyim’i getirmeye başladık. Şu anda tamamen  Medikal odaklı çalışmaktayız. Bugün tüm klinik ve hastahanelerde doktorlar, hemşireler ve çalışanlar bu medikal kıyafetleri giymek zorundadır. Örneğin; doktor, hemşire nöbet takımları; cerrahi boneler, labaratuar önlükleri gibi her türlü ürünümüz mevcuttur. 
Ülkemizde İş giyime arz-talep ne durumdadır? 
Kıbrıs’ta şu anda özel hastahaneler, özel klinikler çok arttı ve böylelikle hemşire ve doktor sayısıda aynı zamanda artmış oldu. Bu kişiler görevlerine göre farklı renklerde üniformalar giymektedirler. Fakat, ayni şeyi Devlet Hastahanesi için söyleyemeyceğim, çünkü, Devlet Hastahanesi’nde çok büyük bir keşmekeş vardır. İhaleye çıkacaklar mı çıkmayacaklar mı, ortopediye giren hemşirenin ne giydiği belli bile değil; oradaki kişi doktor mudur kapıcı mıdır belli değil.  
Dünyanın hiçbir yerinde hasatanede albenili ve temiz giyinmeye bu kadar az önem veren bir ülke daha yoktur herhalde... 
Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı nezdinde devletin İhale Komusyonluğunun açtığı ihaleler doğrultusunda alım yapılır. Fakat, araştırmalarıma göre en son iki, iki buçuk yıl önce yapıldı. 2013 yılında tekrardan ihaleye girelecekti fakat şartnamedeki bazı karışıklıklardan dolayı geri çekildi ve ihale iptal oldu.
Normal şartlarda bir ülkede Hastahane önlükleri için kaç yılda bir ihale yapılması lazım?
Bu bir istihkak olayıdır. Askere bile gittiğinizde yılda 2 kez istihkak çıkarılır. 
Ben bir çalışan olsam devletin ihaleye çıkmasını bile beklemem. Bence sağlık çok önemlidir. Temizlik de bunun birincil öğesidir. 
Avrupa’da Devlet Hastahanelerinde yaklaşık 3 ayda bir alıma çıkılır. Fakat, bu süre içerisinde üniformalara herhangi bir zarar gelirse personel kendisi temin eder çünkü denetim var, bizde ise böyle bir denetim yok.
Peki Devlet’in nekadar bir bütçe ayırması lazım bu alıma?
Rakamı belirleyebilmek için adeti bilmek önemli. Örneğin; 500 çalışan için 2 set üniforma alımı 40-50 bin TL ye yakın bir rakamdır. Aslında, devlet bünyesinde yapılan harcamalara bakarsanız devede kulaktır. Özel sektörde çalışanlarda toptan alıma gitmeden bile kendileri gerekli üniformaları temin ediyorlar. Nasıl ki bir avukat cübbesiz mahkemeye çıkamaz ya da bir mimar inşaata baret takmadan gidebilir mi? Üniforma da bir temsiliyet ve karşıdaki hastaya güven veren bir yaklaşımdır. 

“Bu ülkede röntgen makinesinin bozulup da 3 ay bozuk kaldığını, emar makinesinin bozulduğnu vatandaşın geri çevrildiğini de hatırlarım. Sistemsizlik var.”
KKTC’de Sağlık Sektörü sizce ne durumdadır ?
Eskiye göre ilerleme vardır. Özeldeki ilerlemeler devlette de biraz kıpırdamalar olmasına yardımcı olmuştur. 
Örneğin; bir hemşirelik münhali açılacak mı açılmayacak mı. Personel eksikliği olur. Birşeyler düzeliyor gibi olur, bir bakan gider diğeri gelir. Ekipman olarak da çok büyük bir eksiklik söz konusudur. Bu ülkede röntgen makinesinin bozulup da 3 ay bozuk kaldığını, emar makinesinin bozulduğnu vatandaşın geri çevrildiğini de hatırlarım. Sistemsizlik var.
Sağlık sektörünün özelleştirilmesine nasıl bakıyorsunuz ?
Kesinlikle sıcak bakıyorum. Türkiye’de de baktığınızda çok başarılı devlet hastahanelerinin yanı sıra Özel Hastahaneler de vardır. Fakat, bizim ülkemizdeki’nin aksine özel sektörün Devlet Hastahanelerini mat ettiği bir sistem yoktur.  
Aslında sağlığa toplumsal bakılmalıdır. 
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki arka komşunuz bakan, ön komşunuz Belediye Başkanıdır. 
Bir gün önce eleştirdiğiniz adam komşunuzdur ama yine ertesi gece meyhanede oturup içtiğiniz adam ayni kişidir veya Belediye Başkanı komşunuzdur, mahallede arabasını yıkarken görürsünüz, selam verirsiniz. 

Peki sağlık konusunda Güney’e gidilmesi konusunda düşünceniz ne ?  
Sağlık sağlıktır, Dil, Din, Irk farketmez. 
Milliyetçilik yapıp da öleceğime, gider hizmetimi alır doya doya yaşarım. Eğer diğer tarafta bir tedavisi varsa kilometrelerce uzağa gideceğime sınırı geçer tedavimi alırım. 
Avrupa’da şu anda biz konuşurken birçok bilim adamı çeşitli hastalıkların tedavisiyle uğraşıyor. Bizde ise vatandaş yemede içmede kolestrolü yükseltemeye devam ediyor. Nasıl olur da bir ada toplumu olarak kolestrolü en yüksek toplumlardan biriyiz. Çevrede bu kadar bitki, kekik, zeytin, zeytin ağacı varken bu kadar kolestrolü yüksek bir toplum olduk.
Adamızda her taraf bitkisel ilaçlarla doluyken nasıl oldu da  kolestrolü ve kalp hastalıkları oranı yüzde seksenler olan bir toplum yarattık kendimize. Bu da gösteriyor ki sağlık toplum ve kültür yapısına paraleldir. 

KKTC’de iş yapılarbilirlik indeksini nasıl görüyorsunuz ? 
Biz bu dükkanı kapatıp restorant, bar da yapabilirdik veya Cumartesi-Pazar askerlerin girip çıktığı bir kahvehane de yapabilirdim fakat ben buranın ruhani yapısını bozmak istemedim. Benim gibi genç girişimcilere destek verilirse bu meslekler sürdürülür.. 
Ülkemizin kanayan yarası Özel Sektördür. 
Dileğim, ileride bu dertlerime deva yönetimler bulmamızdır ki biz gençlerin misyonu bu ülkeden kaçmak değil kalıp savaşmak olsun. 
Gençlerin girişimcilik piyasasında önünün açılması için neler yapılması lazım ? 
Gençler olarak çok şey yapmak isteriz fakat yıllardır bu ülkede sıkışıp kaldık. Gerek  ‘Ambargolar’, gerek ‘Beyin Göçleri’, gerekse ‘Zorlu Şartlar’, gençlerin özel işlerde ilerlemesine engel oldu.  Fakat, imkanlar ne kadar kötü olursa olsun halen bir şeyler yapılabilir. 
Gençler, özellikle “Baba Mesleğine” sahip çıksınlar. Eğer bizlerde elimizi ayağmızı çekersek ileride “Yerli Kuruluş” bulamayacağız.

Güncelleme Tarihi: 08 Temmuz 2014, 16:39
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner474