banner564

Görünmez Bir Tanrıyı Katletmek

 Bir gün bahçede yürürken patikada ölü bir kedi buldum.
 Uzunlamasına yatıyordu.
 Sakin bir ölüm geçirmiş gibiydi. Tüyleri temizdi ve üzerinde yara bere izi yoktu. O kadar ki, ilk bakışta onu uyuyor sandım. Ama tabii ki uyumuyordu. Kuralı biliyordum: Yabanî bir yaratık insan görüp kaçmıyorsa ya ölüdür ya da ölüme yakındır.
 Bahçem büyük, sakin ve duvarsız olduğu için köyün kedileri, Limon’un mama tabağına sefer eylemek, uyumak, avlanmak, transit geçmek, seks yapmak ve başka kedilik etkinlikleri için buraya uğrar.
 Bu kedi ölmek için gelmiş ve ölmüştü.
 Kedilerin ne zaman öleceklerini bildiği ve ölmek için yaşadıkları yerden uzaklaştığı, son anları için kuytu, korunaklı bir yer seçtiğine inanılır.
 Bu inanç bilimsel mi bilmiyorum, ama mantıklı olduğu muhakkak.
 Ben de hastane ve eş dost tantanasından uzak, korunaklı, kuytu bir yerde ölmek isterim.
 Ölüm, seks gibi iki veya daha çok kişiyle yapılan bir şey veya aile ziyafeti veya meyhane muhabbeti değil. Özel, uyumak gibi tek kişiye has bir şey. Beynin ölümü kolaylaştırmak için insanın içinde gizli mekanizmayı devreye soktuğu bir an.  
O anı tam yaşamak için yalnız olmak, olmamaktan daha iyidir.
Kediler bunu biliyor olmalı.
Bir süre patikada yatan kedinin başında durdum ve “Şimdi ben seni ne yapayım,” diye düşündüm.  Ve hiçbir şey yapmamaya, onu olduğu yerde bırakmaya karar verdim.
Doğal olan oydu. Ölmeden önce kediye “Nasıl bir cenaze istiyorsun,” diye sorabilseydim herhâlde sualimi çok saçma bulurdu. Ölümden sonrasını hesaplamazdı, çünkü bunu yapmanın absürt bir şey olduğunu bilirdi.
“Nereden biliyorsun,” diye sorarsanız cevabım şu olur:
Science Dergisi’nde kabul görecek kanıtlara sahip değilim, ama şunu biliyorum: Doğum doğaldır, gömülme değildir. İnsan icadıdır. Kedi de insan olmadığına göre, insan icadı bir şeyi talep etmezdi.
Hemcinslerini gömen insandan başka yaratık olmaması, mezar olayının insana has bir acayiplik olduğunu gösterir.
Neyse.
Kediyi öldüğü yerde bıraktım ve yürüyüşüme devam ettim. Onu bahçeye uğrayan diğer yaratıklar yiyecekti.
Ve yediler.
Kedi, onu ilk gördüğümde canlı olmamak dışında kediliğinin bütün özelliklerine sahipti. Bütündü, el değmemiş, tamam ve eksiksizdi.
 
Günler geçtikçe azaldı. Kediyi yiyenler onu patikanın dışına, yüksek otların altına çektiler. Bir gün sadece kuyruğunun ve kemiklerinin kaldığını gördüm. Sonra onlar da kayboldu.
Kedicik sahip olduğu her şeyi varlığa geri vermiş oldu.
Köydeki diğer kediler onun aralarından kaybolduğunu fark ettiler mi, eksikliğini hissediyorlar mı, arkasından matem tuttular mı, bilmiyorum ama sanmıyorum.
Hayvanlar için yaşam da ölüm de doğaldır - olağan, alışılmış, beklenildiği gibi.
*
Trajik olan ölüm değil, yok ediliştir.
İnsan büyük bir süratle kendi dışındaki bütün canlıları yok ediyor. Umursamadan, hatta farkında olmadan. Başı ve sonu olmayan kâinatta sonsuz çeşitleriyle hayatın var olduğu belki tek yer olan dünyayı çöle döndürüyor.
Geçen gün bir arkadaşımdan aldığım not durumu özetliyor:
“İnsan, en deli canlı türüdür. Görünmez bir tanrıya tapar. Gözler önündeki doğayı katleder. Farkına varmaz ki katlettiği bu doğa, taptığı o görünmez tanrının kendisidir.”

YORUM EKLE

banner471

banner474