banner564

Hitler’in bilinmeyen yüzü

Dünyayı kana bulayan Hitler hakkında pek bilinmeyen bazı gerçekler vardır. I. Dünya Savaşı sırasında Hitler’in birliğindeki 3 bin 600 askerden sadece 611’i sağ kalmıştı. Hitler 45 ay süreyle cephede bulunmuş ve bu dönem içinde tam 35 kez doğrudan göğüs göğüse muharebeye girmişti. Askeri muharebe ortalama yasasına göre bu kadar çok silahlı çatışmaya doğrudan girip de sağ kurtulabilmek hiçbir er için mümkün değildi. 
Adolf Hitler basit bir onbaşı olarak terhis edildikten sonra Almanya’daki gizli Thule Örgütü ile bu örgütün kurucusu olan Baron Rudolf von Sebottendorf isimli varlıklı kişinin kendisini arkasından iteklemesiyle tarih sahnesine çıkmıştır. Öyle ki, Hitler’i iş başına getiren kadronun ilk on kişisinin tamamı gizli örgüt Thule üyesiydi. Dietrich Eckart, Alfred Rosenberg, Rudolf Hess, İçişleri Bakanı Wilhelm Frick ve Hitler’in avukatı Hans Frank hepsi bu örgütün üyelerindendi. Bu gizli örgütün 1918’de sadece Münih kenti içinde 250 ve Bavyera’da 1500 üyesi vardı.   
Nazi Partisi’ne maddi kaynaklar sağlayan Thule Örgütü, Hitler’in önce Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin (NSDAP), sonra da Almanya’nın başına geçmesinde 1200 örgüt üyesinin çok büyük payı olmuştu. Nazi Partisi’nin ilk kurucuları olan Gottfried Feder, Karl Harrer (Başkan), Anton Drexier ve Hitler’in “Kavgam”ı ithaf ettiği dostu Dietrich Eckart bu örgütün üyesiydi. Nazi Partisi’nin sembolü olarak kullanılan Gamalı Haç (Swastika) gerçekte Thule Örgütü’nün sembolüydü. 
Adolf Hitler vatandaşı olmadığı Almanya’da vatansız kişi statüsündeyken hükümete darbe yapabilmiş, siyasal söylevler ve demeçler verebilmiş, yasal olmadığı halde düzenli ordu birliklerine karşı “Para-Militer Ordu” kurabilmiş ve en önemlisi, siyasal ve askeri istihbaratı bile yönlendirebilmişti. Hitler, Şansölye (Başbakan) seçilmesinden çok kısa bir süre önce kendisine küçük bir devlet memurluğu verilerek Alman vatandaşlığına sokulmuştu. Hitler’in yasal olmamasına rağmen I. Dünya Savaşı’nda Alman Ordusu’na katılabilmiş olması ise hala sırrını korumaktadır. Çünkü o dönemde yabancıların orduya alınmayacaklarını duyuran sayısız yönetmelik vardı. 
Hitler’in gerçekte kendi başına geliştirmiş olduğu bir felsefesi yoktu. Kendisine öğretilmiş olan bilgileri birleştirerek kendi türünde ilk olan bir milliyetçi-ırkçı özellikte dünya görüşü oluşturmuştu. Elindeki bilgilerden yola çıkarak oluşturduğu bu dünya görüşü daha çok Okült (Thule, Mason, Kabbala, Kutsal Vehm, vs..) ve onunla bağlantılı kavramların bir araya getirilmesiyle tanımlanmış bir Okült Milliyetçiliği’ydi.
Thule, Hitler’i Almanya’da krallığın yeniden kurulması amacı ve koşuluyla desteklemişti. Ancak Hitler, Cumhurbaşkanı Hindenburg’a büyük topraklar bağışlayarak onu Almanya’da bir daha monarşinin kurulmaması konusunda ikna ederek bertaraf etmiş, yani Thule örgütü’nün amacından sapmıştı. Bu sapmasından sonra ortaya çıkıp Hitler’i itibarsızlaştırmak isteyen Sebottendorff “Hitler Gelmeden Önce” isimli bir kitap yayınlar. Hitler’in karanlık geçmişini anlatan bu kitap anında yasaklanır. Sebottendorff ise, Naziler’in kanlı iç hesaplaşmalarını yansıtan kanlı “Uzun Kılıçlar Gecesi”nde ortadan kaybedilir. 
II. Dünya Savaşı öncesi Avusturya polisi tarafından yapılan gizli bir araştırma neticesinde Hitler’in babasının Maria Anna Schicklgruber adlı bir aşçı kadının gayrımeşru çocuğu olduğunu ve bu kadının ünlü Yahudi Baron Rothschild’in Viyana’daki evinde çalışırken bir ev üyesi tarafından 1837’de hamile bırakıldığını tespit etmişti. Hitler iktidara gelince bu karanlık geçmişini bilen herkesi (Lanz von Liebenfels dışında) öldürtmüştü.
YORUM EKLE

banner608

banner473