banner564

Kıbrıs Cumhuriyeti’nden çekilmedik, atıldık

   Yıl 1964...
   Kıbrıslı Rum Daire Müdürü, yanında çalışan Kıbrıslı Türkü odasına çağırıyor ve şu mesajı veriyor:
   “Canın tehlikede... Artık işe gelmezsen iyi olur... Bizimkiler (EOKA) Türkleri buralarda istemiyor”...
   Bu durum karşısında ne yaparsınız?..
   Elbette canınızı korumak için ertesi gün işe gitmezsiniz...
   İşe gitmeyince parasız kalacak, evinize yiyecek götüremeyeceksiniz...
   Sığınacağınız tek kapı var; o da Türk Yönetimi...
   Türk Yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde görev yapan memurları sabit maaşla işe alıp, bir yerlerde görevlendiriyor...
   Maaşları ise Türkiye gönderiyor...
   Kıbrıslı Türkler; Rumların saldırıları yüzünden çok büyük acılar yaşarken, Anavatan Türkiye de büyük fedakarlıklarda bulunuyor...
  Kendi insanından keserek, Kıbrıslı Türklere maaş ve yiyecek yardımı yapıyor...
 
Hayal ürünü değil
  Bunlar yaşanmış tarihi gerçeklerdir...
  O yılları yaşayan ve hayatta olan sağduyu sahibi Rumlar dahi gerçekleri itiraf edebiliyor ve “Türkleri biz kovduk” diyebiliyor...
   Hal böyle iken; içimizdeki bazı insanların, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kendi isteğimizle çekildiğimizi iddia etmeleri gerçekten çok üzücüdür...
   O yıllarda hayatta olmayan veya olanları hatırlamayacak kadar çocuk olanlar yanlış yapabilir diyorsunuz...
   Ama; onları aydınlatmak, doğruları aktarmak bir devletin görevi değil midir?..
   Doğruları anlatmak ve benzeri acıların bir daha yaşanmaması için çaba sarfetmek faşizim mi oluyor?..
  Irkçılığı körükleme veya barışı dinamitleme anlamına mı geliyor?..
  
Gerçekler tersine çevriliyor...
   Çocuklarımıza doğruları anlatmakla mükellef bazı öğretmenlerimiz dahi tarihi gerçekleri bertaraf ederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kendi isteğimizle ayrıldığımızı, Türk yönetiminin bunu teşvik ettiğini iddia edebiliyor...
   Ne kadar üzücü, ne kadar yanlış bir iddia...
   “Rumlar bizi işimizden de evimizden de kovdu” diyemiyor, ama Türk yönetiminin baskı ile herkesi işinden ettiğini söyleyebiliyor...
   Kesinlikle bunlar yalandır...
   Tekrar ediyorum; sağduyu sahibi onlarca Rum, yaşanan acı gerçekleri şu sıralar gönül rahatlığı içinde itiraf edebiliyor...
   Bundan 6 yıl önce, adını vermek istemediğim bir Kıbrıslı Rum avukatın Lefkonuk’taki evine konuk olmuştum...
   Eski bir siyasetçi ve ünlü bir Rum gazeteci de davetliler arasındaydı...
   Avukatın eşi ile ‘eski Türk mahallesini dolaşırken’ gözlerinden yaş aktığını fark ettim...
   “Buralarda Türk komşularımız oturuyordu, ama bizimkiler silah zoru ile onları gönderdi. Köyden giderken yüzlerindeki ifadeyi hiç unutamam... Onlara çok kötülük yaptık” diyordu...
Geçmişi unutma, geleceğe bak
   Peki bunlar yaşandı diye, Rumlarla müzakereden, barış girişimlerinden vaz mı geçelim?..
   Kesinlikle hayır...
   Müzakereleri ‘sonuç alıncaya kadar’ sürdürelim...
   Ama, masa başında haklarımızı savunalım...
   Geçmişte yaşanan acıları bir daha yaşamak istemediğimizi söyleyip, sağlam garantiler isteyelim...
   Ve kalıcı bir barış için Rum halkının tamamına gerçekleri anlatmanın bir zorunluluk olduğunu her fırsatta söyleyelim...
   Geçmişi unutarak veya tarihi tersine çevirerek bir yere varamayız...
    
YORUM EKLE

banner471

banner473