banner564

Köklü değişim şart

Bir dönem Turizm Bakanlığı yapan Enver Öztürk’e göre, KKTC’de Başkanlık sistemine geçilmeli ve bakanlar teknokrat olmalı

 Köklü değişim şart
banner598

Çiğdem AYDIN

   Esas mesleği avukatlık olan Enver Öztürk siyasete Yeni Doğuş Partisi’nde başladı. Bir dönem Ekonomi ve Turizm Bakanlığı yapan Öztürk, daha sonra siyasete ara verdi.

  “Ülkede kötü siyasetçiler, iyi siyasetçileri kovmaktadır. Bunun çıkış yolu köklü bir yönetim değişikliğidir” diyen Öztürk, Başkanlık sistemine geçilmesini ve bakanların da teknokrat kişilerden atanmasını önerdi.

   Öztürk, Diyalog’un sorularını şöyle yanıtladı:

   Soru:Siyasete ne zaman başladınız ne zman ara verdiniz?...

   Yanıt: Ortaokul çağlarımda başladım diyebiliriz. O dönemde Türkiye’de ciddi karmaşalar yaşanıyordu. 1970’li yılların sonu idi. Üniversite yıllarım 12 Eylül dönemine denk geldi. 1987 yılında tahsilimi tamamladıktan sonra Kıbrıs’a geldim. 1988 mart ayında vatandaş oldum. Hem staj yaptım hem de o günlerde ülke siyasetini yakından gözlemleme şansım oldu. Bu süreç içerisinde o tarihteki yakın dostlarımın davetiyle Yeni Doğuş Partisi’nde (YDP) hukuk müşaviri olarak görev aldım. Daha sonra YDP’de Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeliği ve kısa süreli bir dönem de Genel Sekreterliğini yaptım. Bu süreç içerisinde Ulusal Birlik Partisi’nden kopan 9’lar hareketi diye anılan bir süreç yaşandı ve bu hareketi temsil edenler Demokrat Parti’yi (DP) kurdu. DP’nin kuruluşu sonrasında YDP ile DP’nin birleşmesi gündeme geldi.

   Daha sonra iki parti tabanının kaynaşması ve gerçekten birlik olacak ve tek olacakları bir noktaya gelene kadar birleşmeyi sağlayan partilerin iki Genel Sekreteri olması ve aynı görevleri DP çatısı altında yürütmelerini karara bağlayan bir protokol imzalandı. Ben de bu protokol neticesinde Genel Sekreterlik görevi yaptım. 1993 yılına kadar bu görevi sürdürdüm. 1993 yılında seçimler arifesinde aday tespit yönetimine tepki göstererek benim de aday gösteriliyor olmama rağmen istifa ettim. O tarihten sonra herhangi bir parti ile bağım olmadı.

   Annan Planı gündeme geldiğinde bu planda toplumumuz aleyhinde olan bir kaç maddenin eleştirisini ve hukuksal değerlendirmesini yapan açıklamalarım ve TV programlarım oldu. Buaradaki görüşlerim Ulusal Birik Partisi’nin savunduğu tezlerle benzerlik taşıdığı için Sn.Derviş Eroğlu beni UBP’ye davet etti ve kendilerine katılmam hususunda ısrarlı oldu. 2003 yılında bu davet üzerine UBP’ye katıldım. Zaman içerisinde PM üyeliği ve MYK üyelikleri yaptım. Bu görevlerimin yanısıra Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde de bulundum.

 

Avcı ile yeni parti

 

   2006 yılında yaşanan bazı parti içi itilaflar ve parti politikaları üzerindeki görüş ayrılıklarımız oldu. Ben farklı görüşlerimi gerek PM’de gerekse de MYK’da gündeme getiriyordum ve bazı arkadaşlar da yine benzer görüşleri savunuyor ve bu görüşlerle ilgili itilaflar yayıyorlardı. O günlerde Genel Sekreter görevinde bulunan Turgay Avcı yeni bir parti kurulması hususunda bazı görüşmeler olduğunu, parti içerisinde benim rahatsız veya huzursuz olduğumu gözlemlediğini bu nedenle kendisinin başkanlığında kurulacak olan bu yeni partiye benimde katılmamı talep ve davet etti.

    Kurulacak olan yeni partinin ülke siyasetinde bilinen klasik yöntemleri izlemeyeceği parti rozeti gözetmeksizin ve özellikle kökenlerine bakarak ayrım yapmaksızın toplumun tüm kesimlerine adil ve dengeli hizmet vermeyi hedef alacak bir parti olması halinde bu oluşuma katılmayı kabul ettim. Turgay bey de bu saydığım hususlarda hemfikir olduğunu ve bu çerçevede icraat yapacak bir parti sözü verdiğini belirtti. Böylece onun başlatmış olduğu bu çalışmaları birlikte yürüttük ve Özgürlük ve Reform Parti’sini (ÖRP) kurduk. Bu süreç içerisinde ülkede hükümet krizi oluştu ve CTP ile ÖRP koalisyon hükümeti kuruldu (25 Eylül 2006). Bu hükümette bana Ekonomi ve Turizm Bakanlığı görevi tevdi edildi. Bu görevi ise 4 Haziran 2007 tarihine kadar yürüttüm. Bu süreç içerisinde ÖRP’nin kuruluş esaslarına ki bunları başta belirttim uygun davranışlar ve icraatlar sergilenmediğinde Turgay beyle çok ciddi tartışmalarımız oldu ve Bakanlık göreviminden alınma tehdidi ile karşılaştım.Savunduğum ve uyguladığım ilkelerden vazgeçmek yerine bakanlıktan alınmayı tercih ettim.

   Soru: Şimdi ne yapıyor ve nasıl geçniyorsunuz?

   Yanıt:Avukatlık yapıyordum. Şimdi de mesleğime devam ediyorum. Ekonomik durumum kötü çünkü bu bakanlıkla ilgili süreç asli işime büyük darbe vurdu. Çünkü Bakanlık görevime atandığım zaman mevcut hukuk müşavirliği yaptığım birçok kurum , kuruluş ve özel şirketlerdeki yönetim kurulu başkanlıklarımdan istifa ettim.Şimdi mesleğimden kazandığım parayla geçiniyorum.

   Soru:Öyleyse siyasete girmek sizin pişmanlığınız oldu diyebilir miyiz ?

“Hayır aslında bunu pişmanlık olarak görmüyorum. Tek pişmanlığım ülke siyasetinin olması gereken zeminde olmamasıdır.

   Soru:Çocuklarınız var mı, ne iş yapıyorlar?

   Yanıt: Bir oğlum ve bir kızım var. Oğlum Ferudun Öztürk avukatlık yapıyor. Kızım Gizem Öztürk ise Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesinde ikinci sınıf öğrencisidir.

   Soru:Son zamanlarda ciddi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?.

   Yanıt: Çok ciddi bir sağlık sorunu yaşamadım. Sadece mide sorunum vardır reflü. Bir de polen alerjim var. Bunlar dışında bir sağlık sorunum yok.

 

Mevki için arayanlar ortada yok

 

   Soru:Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi?. Arayıp, soran oluyor mu?..

   Yanıt: Olmaz mı! Gerçek dostlarım hiç değişmedi.Siyasette taban denen o geniş kitle ile hala ilşkilerim devam ediyor. Bu kapsamda bir değişiklik olmadı. Ancak makam ve mevki için yanımda olanlar bugün yokturlar.

   Soru:Bugünkü siyaset hakkınbda düşünceleriniz nedir?

   Yanıt: Benim siyasetin içerisinde olduğum dönemle şu anki siyasetin zemininin değişmemeiş olduğunu görüyorum.Yönetim modelimizin mutlaka değişmesi gerekir.KKTC bir coğrafya ve nüfusa sahip mevcut parlementer sitemde bu coğrafyanın küçüklüğü ve nüfusun azlığından dolayı genellikle herkesin birbirini tanıyor oluşu nedeniyle haksız kazançların ve menfaatlerin talep edilmesine, siyasetçi üzerinde baskı oluşturulmasına ve bunların verilmesine zemin yaratıyor.

   Siyaseti yapan insanlar da bu işi meslek haline getirmiş ve siyaseti toplum için yapma arzusunda olan meslek sahibi kişilere engel çıkarma odaklı yöntemler izleniyor.Ekonomide temel prensiplerden birisi kötü para iyi parayı kovar prensibidir.Herkes iyi parayı elinde tutmaya ,saklamaya, kötü parayı da elinden çıkarmaya çalışır.Ülke siyaetinde de kötü siyasetçiler, iyi siyasetçileri kovmaktadır.

   Soru:Peki bu durumda ne yapmalı?

   Yanıt: Bunun çıkış yolu ülkede köklü bir yönetim değişikliği gerçekleştirmektir. Bundan kastım kişilerin değştirilmesi değil, onlarla birlikte yönetim şeklinin değiştirilmesi ve çok ciddi yasal değişikliklerin yapılmasıdır. Şu anki yönetim şeklimizde hemen her alanda yozlaşma ve çarpık bir yapılanma vardır bunun için Başkanlık sistemine geçilmesi hükümetin ve onu oluşturan Bakanların tamamen teknotrat nitelikli olası ve şekilde siyasi gelecek korkusu olamdan veya partisel çıkarlar öngörülmeden icraat yapılması gerekmektedir.

 

Aktörler karar verecek

 

   Soru:Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?..

   Yanıt: Kıbrıs sorunu çok boyutlu ve çok taraflı bir sorundur.Bu nedenle çözümü sadece Türk ve Rum taraflarının iradesiyle mümkün değildir. Bu çerçevede sorunun çözümü ancak ve ancak diğer aktörlerin tatmin olmasıyla mümkün olabilir. Başta Türkiye ,Yunanistan  ve İngiltere olmak üzere Amerika , Avrupa Birliği , Rusya’nın menfaatlerinin müşterek bir noktada birleşmesi mümkün olursa Kıbrıs sorunu çözülür. Bu gözle baktığımızda yakın bir gelecekte bir anlaşma olması ihtimalini  zayıf görmekteyim. Ancak yeraltı kaynaklarının ve özellikle enerji kaynaklarının güvenli bir şekilde kontrol ve dağıtımı için konuşlandırılacak bir formülün dayattığı bir çözüm oluşması mümkün olabilir.

 

   Soru:Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?

   Yanıt: Kıbrıs Türk halkı bir çözüm olmasını samimiyetle istemektedir. Bunun başlıca nedeni de kimlik ve ekonomik sorunlar yaşıyor olmasıdır diye düşünüyorum. Yani istenç yönünden çok da fazla birşeye gerek yoktur.

   Soru:Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak? Ve bu nasıl çözülebilir?..

   Yanıt:Toprak ve nüfus aktarımı ayrıca Rum tarafının tek devlet şemsiyesi altında Rumların yönetici, Türklerin yönetilen bir  yapı arzusu en büyük sorun gibi görünüyor. Yönetim ve Güç paylaşımı noktasında bir anlaşmadan ziyade fiili bir çözüm yatratılacağı yönündedir.

   Soru:Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?..

   Yanıt: Mesleğime devam edeceğim. Temiz bir siyaset yapılabilecek bir zemin oluşması halinde halka hizmet vermek anlamında bir çalışma içerine girebilirim talep gelmesi halinde.

 

Güncelleme Tarihi: 23 Nisan 2014, 03:16
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner474