banner564

Popülizm var

Emekli Başsavcı, eski milletvekillerinden Zaim Necatigil “Kamu reformunun yapılamaması büyük bir sorun” dedi

Popülizm var
banner598
Çiğdem AYDIN 

KKTC Anayasası’nın hazırlanmasına önemli katkılarda bulunan eski milletvekillerinden emekli Başsavcı Zaim Necatigil “Kamu reformunun yapılamaması, üst kademe yöneticilerinin sık sık değiştirilmesi, uzman kişilerin eksikliği ve popülist politikalar bu ülkenin en büyük sorunudur” dedi.
  Diyalog’un sorularını yanıtlayan Necatigil, Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözümün bulunması zamanının çoktan geldiğini söyledi.

Soru: Siyasete ne zaman başladınız, ne zaman ara verdiniz?
Yanıt: Konuya, 1975-1976 yılları arasında Kurucu Meclis üyeliğimle başlamam gerektiğini düşünüyorum. Ben o dönemde siyasi bir misyondan çok, yapılacak Anayasa’ya katkı koymak bakımından bir görev üstlenmenin bilinci içerisindeydim. Anımsanacağı gibi, Kıbrıs Türk Federe Devleti 13 Şubat 1975 tarihinde kuruldu ve bu devletin Anayasası’nı yapacak olan Kurucu Meclis oluşturuldu. Kurucu Meclis o dönemde Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Yasama Meclisi üyelerine ilaveten dört seçilmiş üye ve bazı kurum ve kuruluşların seçtikleri üyelerden oluşmaktaydı. Ben de Baro’yu temsilen Kurucu Meclis’e seçilmiştim. Burada bir parantez açıp söylemem gerekir ki, o günlerde savcılar da yasa gereği Baro’nun üyeleri sayılmaktaydı. Bu görev çerçevesinde Federe Devlet Anayasası’nı hazırlayacak Anayasa Komitesi’nde görev aldım. Kurucu Meclis çok ciddi ve özverili çalışmalar sonucunda iki ay içerisinde Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası’nı hazırladı ve bu Anayasa 8 Haziran 1975 tarihinde halkoyuna sunulup kabul edildi. Bazı çalışmalarımızın sabaha kadar sürdüğünü çok iyi hatırlıyorum. Kurucu Meclis’in çalışmaları bununla da sonlanmadı. Kurucu Meclis Anayasa’nın öngördüğü bazı temel yasaları da yapmak için 1976 yılı ortalarına kadar çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde Kurucu Meclis’in yapmış olduğu yasalar arasında Seçim ve Halkoylaması Yasası, Mahkemeler Yasası ve Sosyal Sigortalar Yasası da vardı. Kurucu Meclis’in görevi sona erdikten sonra ben savcılığa geri döndüm, milletvekili seçimine katılmadım.
1990 yılında UBP Lefkoşa Milletvekili olarak seçildim. Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi Başkanı olarak görev yaptım. O dönemde gereksinim duyulan yasaları en iyi şekilde yapmaya çalıştık. Bu görevim gereği Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Parlamentolararası Birlik toplantılarına katıldım. Bu gibi toplantıların bazılarında Cumhuriyet Meclisi heyetine başkanlık ettim. Ayrıca katıldığım çeşitli uluslararası toplantılarda Kıbrıs sorunu ve uluslararası hukuk konularında yazılı ve sözlü sunum yaptım. Cumhuriyet Meclisi’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde temsiliyeti ve Kıbrıs Türk halkının Self-Determinasyon hakkı ile ilgili İngilizce kitaplar yayımlayıp tezlerimizi tanıtmak için gayret sarf ettim.
1993 yılında dokuz milletvekilinin UBP’den ayrılmasıyla erken seçim gündeme geldi. Erken seçimin yapılmasıyla benim milletvekilliği görevim sona erdi.

Soru: Siyaset öncesi ne iş yapıyordunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?
Yanıt: Ben meslek hayatıma bir avukat olarak başladım. Kısa bir süre avukatlık yaptıktan sonra 1963 olaylarını müteakiben yönetimimizin kendi bünyesinde oluşturduğu bazı komitelerde görev aldım. Daha sonraki yıllarda kısa bir süre yargıç olarak çalıştıktan sonra Savcılık Dairesi’nde görev aldım. Siyasete girmek yaşamımda bir hedef olmamıştı. Kurucu Meclis’e seçilmem almış olduğum ani bir karar sonucunda olmuştu. 1990 yılında milletvekilliğine aday olmam da o zamanın gereklerine göre gerçekleşmiş bir olaydı.
Siyaset öncesi 1979-1988 yılları arasında başsavcı olarak görev yaptım, ancak başsavcı olarak seçilmeden önce savcılığın her kademesinde çalıştım. 1988 yılında yaş haddinden önce emekliye ayrıldım ve avukatlığa döndüm. Benim çok ilgi duyduğum Anayasa ve İdare Hukuku konularında dava almaya başladım. “KKTC’de Anayasa ve Yönetim Hukuku” isimli kitabım hukukçuların aşina olduğu bir eserdir.
1988 yılından itibaren Denktaş-Vasiliou arasında yapılan görüşmelerde Sayın Cumhurbaşkanımızın Hukuk Danışmanı olarak görev aldım.
Annan Planı ile ilgili çalışmalara da katıldım. Kısa süre Uluslararası Anlaşmalar Komitesi’nde başkan olarak görev aldım. Daha sonra Cumhuriyet Meclisi’nde Sayın Ferdi Sabit Soyer başkanlığında kurulmuş olan Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin Anayasa Taslağı Hazırlama Komitesi’nde bu çalışmalara katkı koyan, aramızda merhum Yavuz Subuncu ve Savcılık Dairesi’nden iki değerli hukukçunun bulunduğu çalışma grubunda görev aldım. Bu çerçevede Meclis Komitesi’ne Kıbrıs Türk Devleti Anayasası’nın hazırlanmasında teknik açıdan önemli katkı koyduğumuza inanıyorum. Bilindiği gibi, Annan Planı iki tarafça da kabul edilmiş olsaydı bu Anayasa, Federal Cumhuriyeti oluşturacak kurucu devletlerden birinin Anayasası olacaktı. Bunun kısa bir süre içerisinde İngilizce’ye çevrilmesi gerekirdi. Birkaç gönüllü kişinin yardımıyla çeviriyi zamanında hazırladım. Bilindiği gibi, bu Anayasa Annan Planı’na ek yapılan belgeler arasındaydı.
1994 yılından itibaren de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bazı davalarda hukukçu olarak görev almış bulunuyorum.

Siyaset bitince ortam değişiyor

Soru: Siyasetten ayrıldıktan sonra dostlarınızın size karşı ilgisi değişti mi? Arayıp soran oluyor mu?
Yanıt: Siyaset ortamında kuşkusuz çok daha fazla sosyal aktiviteleriniz olur, tüm milletvekilleriyle kader birliği yapıyorsunuz, siyaset gereği çok zamanlar berabersiniz veya temas halindesiniz. Siyaset bitince kuşkusuz bu ortam değişir, bu gayet normaldir ve yadırganacak bir şey de yoktur. Ben buna çok kolay alıştım ve kendi aileme daha çok vakit ayırabildim. Siyaset son bulduktan sonra bir süre üniversitede kendi alanımda kısmi mesai esası üzerinden ders verdim. Gençlerle olmak bana ayrı bir dinamizm verdi. Hangi partiden olursa olsun eski siyasetçiler veya üniversiteyi bitirmiş olup şimdi meslek hayatına atılmış olan eski öğrencilerimle tesadüfen bile buluştuğumda çok mutluluk duyarım.

Soru: Bugünkü siyaseti nasıl buluyorsunuz? Yanlışlar nelerdir, neler yapılmalıdır?
Yanıt: Çok genel bir soru sordunuz, genel bir yanıt vermek gerekirse bugünkü siyasetin esas itibarıyla yıllardan beri sürdürülmekte olan siyasi eğilimlere benzerlikleri vardır. Siyasi partiler genelde her şeyden önce kendi benimsedikleri siyaset doğrultusunda halkı yönlendirirler, oy potansiyeli olan konuları öne çıkarırlar, milletvekilleri de diğer görevleri dışında aktivitelerini genelde seçim kazanmak yönünde yoğunlaştırırlar. Parti disiplini milletvekilini çoğu kez bu disipline zorlayıcı niteliktedir. Bu her zaman az çok böyledir.
Ancak parti içi veya partiler arası hizipleşmeler, milletvekillerinin bir diğerine karşı bazen dozu kaçırılan eleştiriler veya kavgalar, konulara her şeyden önce siyasi tercihlere göre yaklaşımlar ve de tribünlere oynama gibi hareketler ne yazık ki halkın siyasete güvenini olumsuz yönde etkilemekte ve hatta yapılan iyi çalışmaların görülmemesine neden olabilmektedir.
Ancak bu söylediklerim çok genel nitelikli düşüncelerdir. Bunlar yanında hukuka ağırlık veren, çalışkan ve başarılı milletvekillerinin bulunduğunu ve Meclisin iyi işler yaptığını da kabul etmek gerekir. Son yıllarda yasama aktivitelerinde iyi yönde gelişmeler olmaktadır ve halkın gerçekten gereksinim duyduğu konularda yasal düzenlemelerin yapıldığına ilişkin örnekler vardır. İyi İdare Yasası, Bilgi Edinme Yasası, Ceza Değişiklik Yasası ve Avrupa Birliği kriterlerine uyum yasalarının yapılması yönünde çalışmalar memnuniyet verici gelişmeler arasındadır. Anayasa ile ilgili değişiklik yasası çalışmaları da bu dinamizm içinde görülebilir diye düşünüyorum. Ancak, yasaların yapılması kadar önemli olan da yönetim organlarının ve özellikle kamu görevlilerinin kişiye hizmet verirken bu gibi yasalara uyumunu sağlamaktır. Kamu görevinin siyasallaşması, kamu görevinde tarafsızlık ve hizmet alımında eşitlik ilkelerine gölge düşürmektedir.
Ayrıca, yasaların sık sık değiştirilmesine gerek duyulması yasal güvenilirlik açısından sakıncalıdır. Daha önceki yıllarda geçirilen Emeklilik Yasası’nın ve İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası’nın ne kadar sıklıkla, hatta kişilerin ihtiyacına göre değiştirildiği dikkate alındığında ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilmektedir. Daha önceki yıllarda avukatlar bile yasalara kolayca ulaşamıyorlardı. Şimdilerde yasalara internetten ulaşılabilmesi büyük bir avantajdır. Ancak, yine de yasaların yapılmasında ilkeselliğe, saydamlığa ve güvenilirliğe daha çok özen gösterilmesi ve yasaların daha da çok dikkatli hazırlanması gerektiğine inanıyorum.
Anayasamız, “Siyasal partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez öğeleridir” demektedir. Ancak, yıllar geçtikçe siyasetin her şeyin üstünde olduğu, her şeye siyasi tercihlere göre yaklaşılacağı gibi bir düşünce hakim olmaya başlamıştır ki, bu eğilim eski yıllara oranla daha çok sezinlenebilmektedir.

Önemli gelişmeler var

Soru: Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yanıt: Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözümün bulunması zamanı çoktan gelmiştir. Ancak adil ve kalıcı çözüm konusu kuşkusuz taraflar açısında çok farklı değerlendirilmektedir. Çözüm tüm ilgili tarafların anlaşabilmesine bağlıdır. 1977’den itibaren liderler arasında Doruk anlaşmalarında bazı esaslar kabul edilmiş, BM gözetiminde yürütülen görüşmelerde BM çeşitli öneri, plan ve raporlar sunmuş, taraflar arasında çeşitli pozisyon belgeleri teati edilmiş ve uzun uzadıya tartışılmıştır. Bütün bu çalışmaların yeniden başlayan görüşmelerde esas oluşturan Ortak Metin olarak 2014 Şubat ayında taraflarca kabul görüp imzalanmış olması olumlu bir gelişmedir. Kuşkusuz başka olumlu gelişmeler de vardır. Bu sürece katkı koymak bakımından görüşmecilerin tayin edilmesi ve Ankara ve Atina’ya çapraz ziyaretler yapılması da önemli gelişmelerdir. Ancak, basın haberlerinden öğrenildiğine göre, daha önceki görüşmelerde liderler arasında mutabakata varılan konuların Rum tarafınca tekrar tartışmaya açılması bir takım sıkıntılar yaratmaktadır.
Yine anlaşıldığına göre, Rum tarafı iyi niyet önlemleri başlığı altında Maraş’a odaklanmış, bunun yanında Gazimağusa Limanı ve Ercan Havalimanı gibi konulara sıcak bakmamaktadır. Yapılan lobi faaliyetleriyle de Amerikan diplomasisini bu şekilde yönlendirdiği anlaşılmaktadır. ABD Başkan Yardımcısı Biden, son ziyaretinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni (yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni) stratejik ortak olarak değerlendirmiştir. Bir çözüm olmaması durumunda bu ortaklığın “Kıbrıs Cumhuriyeti” ile geliştirilebileceği izlenimi verilmek istenmektedir.
İyi niyet önlemleri konusunda da taraflar arasında bir güven krizi bulunduğunu söylemek her halde yanlış olmaz.
Bu nedenlerle Kıbrıs konusunun çözümüne ilişkin ciddi sıkıntılar olduğu ve bunun devam edeceği tahmin edilebilmektedir.
Uluslararası toplum, özellikle ABD ve Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum hükümetini adada tek yasal hükümet olarak gördükçe bu hükümetin çözüm arayışlarında acele etmesine ve Kıbrıslı Türklerle olası zenginliği paylaşmakta istekli olmasına bir motivasyon yaratmamaktadır. Halbuki, müzakereci Özersay’ın dediği gibi, hidrokarbon yataklarının uluslararası piyasalara aktarılmasının, Kıbrıslı Türklerin de rızasının alınmasına, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların bu konularda işbirliği yapmasına ya da kapsamlı çözümün bulunması şartına bağlanması Kıbrıs’ta pek çok alanda olumlu ve somut gelişmelere yol açabilir.
Bu kuşkusuz dış konjonktüre bağlı bir olaydır. İçte ne yapabiliriz diye bir düşünce akla gelebilir. Bu açıdan bakıldığında KKTC’de çözüm odaklı çalışma ve görüşmelerin eşgüdüm içinde yürütülmesinde yarar olabileceği akla gelmektedir.
Ciddi ekonomik uyarılar
Soru: Kıbrıs Türk tarafı çözüme hazır mı?
Yanıt: Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi, Türk tarafı çözüm istemektedir. Ancak, gelecek bir çözümle her şeyin güllük gülistanlık olacağını, çözümle birçok sorunun ortadan kalkacağını düşünmek de doğru olmaz. Bilindiği gibi, Avrupa Birliği serbest piyasa ekonomisi ve serbest kapital ve hizmet dolaşımı gibi ilkeleri esas almaktadır. Kıbrıs Türk ekonomisi bu ortam içerisinde en azından Kıbrıs’ın güneyindeki ekonomiyle rekabet edebilir olması gerekir, aksi halde ayakta duramayacak küçük işletmeler eriyip gidebilecektir. Bu konularda deregasyonlar gerekecektir, ancak bu da nereye kadar olabilir diye düşünmek gerekir. Ayrıca, varılacak anlaşmanın uygulanmasında, özellikle mülkiyet ve toprak konularında, çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir ki, üzerinde anlaşmaya varılan konuların uygulanması için belirli süreler tanıyan zaman cetveli hazırlanmasına ihtiyaç duyulacaktır.

Müzakerelerde en önemli sorun ne olacak ve bu nasıl çözülebilir?
Yanıt: Müzakerelerde herhangi bir sorunu öne çıkarmak belki kolay olmayacaktır. Yetki paylaşımı, mülkiyet, toprak ve şimdiye dek esaslı bir şekilde ele alınmamış karşılıklı tazminatlar ve garantiler konuları, çözümü güç olabilecek sorunlardır. Bunların nasıl çözüleceğine dair elimde bir formül yoktur.

Çözüm olursa siz ne yapacaksınız?
Yanıt: Çözüm olursa benim ne yapacağım hiç önemli değil. Önemli olan gelecek nesillere barış, güven ve huzur içinde yaşamalarını sağlayabilecek ortamın yaratılabilmesidir.
Yarın: Vasfi Candan

Güncelleme Tarihi: 24 Temmuz 2016, 10:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473