banner564

‘Utandım’

Çalışma izinleri konusunda uygulanan prosedür; işverenlerin yanı sıra, sorunla muhatap olan öğretim görevlisi, Profesör Ata Atun’un da sert tepkisine yol açtı

‘Utandım’
banner598
Serap Turan EVRAN
   Kuzey Kıbrıs’ta yabancı işçi çalıştırmak zorunda kalan şirketler, hem zaman, hem de mali açıdan ciddi sıkıntılarla karşılaşıyor. İşveren kesimi, uygulanan prosedürün yanlış olduğunda ısrar ederken, Çalışma Dairesi yetkilileri, herhangi bir değişikliğe gerek olmadığını düşünüyor ve “sorun uygulanan yöntemde değil, işverende ve işçilerdedir”diyor.
   Şirketlerin yanı sıra kişisel durumlar nedeniyle, çalışma izinleriyle ilgilenmek zorunda kalanlar da uygulanan prosedürü gereksiz buluyor. Ülkemizin tanınmış profesörlerinden Ata Atun, Diyalog’a yaptığı açıklamada, çalışma izinleri konusundaki yöntemi eleştirerek “utanç duyuyorum”dedi. KKTC’de ilk kez çalışmaya başlayan yabancı uyruklular içim “Ön izin” gerekli. Bu da sözkonusu çalışanın KKTC’den çıkış yapmasını gerektiren bir unsur. “Ön izin” çıkana kadar olan sürede bu kez işçinin konaklama, yiyip içme gibi temel ihtiyeçları gündeme gelmekte. Bu da sözkonusu masrafları henüz maaş almaya başlamayan işçinin mi yoksa işverenin mi karşılayacağı sorusunu gündeme getiriyor.


“Sorun işveren ve işçide
Yabancı uyruklu işçilerin KKTC’de çalışabilmeleri noktasında muhatap Çalışma Dairesi Müdürlüğü. Daire yetkililerine göre,  işverenler, çalışma izni işlemlerini zamanında yapmıyor. Çalışma izni prosedürü konusunda ise şu an için her hangi bir değişiklik öngörmüyoruz diyen Çalışma Dairesi Müdürlüğü; uygulamalarda çıkan aksaklıklar bildirildiği taktirde, değerlendirme yapıp, tekrardan bir düzenleme yapılabileceğini belirtiyor. 

Ata Atun: Ülkem adına utandım
Araştırmacı Yazar- Prof. Dr. Ata Atun da, yabancı  işçilerin KKTC’de  karşılaştıkları zorluklara dikkat çeken duyarlı bir vatandaş. Atun, yetkililere isyan etti ve  bir an önce sistemin düzeltilmesini istedi. Tanık olduğu bir olayı Diyalog’la paylaşan Atun, prosedürü utanç verici olarak nitelendirdi. Atun, “ KKTC Vatandaşı olduğum ve çalışma iznini gereksinim duymadığım için bugüne kadar yapılan işlemlerden haberim olmadı” dedi. 
Ata Atun,  “Çalışma izni almak veya  yenilemek için yaratılan bıktırıcı prosedürün ne denli insanlık dışı ve çalışanları aşağılayıcı olduğunu anlamak için yakın bir tanıdığımla birlikte her aşamayı yaşadım ve göz şahidi oldum. Utandığımı açıkça itiraf etmem gerekir.” diye konuştu.

“Sağlık Raporu eziyeti”
Çalışma izni için şart konan Sağlık Raporunu  aşağılayıcı bulan Atun, sözlerini şöyle sürdürdü, “Tam bir insanı aşağılama yöntemi uygulamaya konmuş bu etapta. Önce bölge hastanesine gidip 135 TL para yatırmanız ve bulunduğunuz şehirde hangi laboratuvara gidileceğini öğrenmeniz gerekiyor. Bu çağda, para yatırmak ve nerede gerekli sağlık testlerinin yapılacağını öğrenmek için bölge hastanesine niye gidildiğini yine anlamış değilim. İnternet üzerinden hem para yatırılabilir hem de hangi laboratuvarda gerekli testlerin yapılabileceği öğrenilebilir. Vergi dairesinde olduğu gibi aracınızı park etmek için yer aramak ise bir başka eziyet ve zaman kaybı.  Buna ilaveten suratları asık ve gülmeyen memurların hakaretine maruz kalmak ise kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Buradan sonra gidilen yer ise sağlık testi için yönlendirildiğiniz laboratuvar. Bu uygulamayı da anlamak mümkün değil. Yıllarca KKTC'de çalışmışsınız, bütün primlerinizi ve sağlık sigortanızı bir tamam ve eksiksiz ödemişsiniz ama KKTC'de çalışırken es kaza bir hastalık size bulaşmış ise suçlu hemen siz oluyorsunuz ve derhal sınır dışı ediliyorsunuz. Peki, o vakit devlet niye her ay ortalama 400 ile 600 TL arası bir meblağı bu çalışandan "Sağlık Sigortası" adı altında almakta? İlk seneden sonra tedavi etmek KKTC devletinin yükümlülüğü olmalı, eğer çalışma izni ile çalışan bir kişi KKTC sınırları içinde çalışırken hasta olursa, sınır dışı etmek yerine.”

“Rezalet ve beceriksizliğin son perdesi”
Çalışma izni alabilmek için gerekli olan giriş – çıkış işlemine de tepki gösteren, Prof. Dr. Ata Atun sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık testiniz sağlam ve temiz çıktıktan sonraki son aşama "Çalışma İzni" almak veya yenilenmesi oluyor. İşte rezaletin ve beceriksizliğin son perdesi de Çalışma Dairesi’nde oynanıyor. Tüm evraklarınızın tam olmasına rağmen izin almak veya da yenilemek için 2-3 git-gel'den sonra, 1 haftada gerçekleşebiliyor. Anlamadığım ve kafama yatmayan bir başka rezil uygulama da bazı durumlarda çalışma izni alabilmek için yurt dışına çıkış ve tekrar giriş zorunluluğu. İlgili kişi sabah yedide bir uçağa binip yurt dışına giderse ve gittiği ülkeye giriş yapmadan transitten geçiş yapıp aynı uçakla bir kaç saat içinde geri dönerse, her şey tamam, hiç bir sorun yok. Ama çıkış yapmadan bu işleri yapmak isterse, yandı da ne yandı. Tutuklanmak, hakkında dava okunmak, birkaç aylık brüt asgari ücret kadar ceza ödemek, içerde yatmak ve sınır dışı edilmek gibi bir sürü ceza onu bekler oluyor o vakit. Bana çok mantıksız geliyor bu uygulama gerçekten. Bu insanları zora sokan saçma uygulamanın insancıl bir alternatifi olmalı mutlaka, eğer inisiyatif sahibi bir yönetici çıkıp bu ezgiye son vermek cesaretini göstermek isterse.” 

“Uygulanan ırkçı ve çirkin bir davranış” 
Ata Atun, bu işlem diğer ülkelerde nasıl oluyor yönündeki soruya, Amerika örneğini veriyor: Atun, “Amerika Birleşik Devletleri, ırkçı, tutucu ve kurallara sıkı sıkıya bağlı bir ülke olmasına rağmen, sınırları içinde doğan herkesi, ana-babası ABD vatandaşı olsun veya olmasın vatandaşı olarak kabul etmektedir.  Avrupa Birliği içinde de neredeyse tüm üye ülkelerde aynı uygulama vardır. Rumlar bile, adanın güneyinde doğan bebek, her kimden doğmuş olursa olsun, vatandaşı olarak kayda geçirmektedir. Bu çirkin ve ırkçı davranış, topraklarımızda doğan bebekleri vatandaşımız olarak kabul etmemek mantığı ve uygulaması sadece bize özgü. Artık bu insan haklarına aykırı, 21. yüzyılın düşünce ve kavramlarına uymayan uygulamaları kaldırmamız gerekmektedir” dedi.

“Mevcut uygulama onur kırıcı” 
Prof Dr. Ata Atun, açıklamalarında KKTC’de de sistemin nasıl çalışması gerektiği yönünde bilgi veriyor. Atun, “İçişleri Bakanı, özellikle çalışma izinleri, izin alma prosedürü ve memurların çalışma izni için başvuran kişilere davranışı konusunu araştıracak, yenilikçi, çağdaş, bilgisayarın ne işe yaradığını bilen, internetin vatandaşın bürokratik işlemlerinde nasıl kolaylık sağlayabileceğinin bilincinde olan ve en önemlisi de değişime karşı çıkmayan, "tutucu bürokrat" kafasında olmayan kişilerden oluşan bir ekip kurarak önce konuyu araştırmalı, sonra da iyileştirmek, kolaylaştırmak ve internet üzerinden bu tür başvuruların kolayca yapılabileceği bir sistem için çalışma başlatmalıdır. Mevcut sistem ve uygulama gerçekten insan onurunu kırıcı, aşağılayıcı ve içinde bariz bir şekilde ırkçılığın yer aldığı çirkin bir yöntem. Bunun bir an önce değişmesi gerekmektedir. Hele de KKTC'de doğan çocukların doğum belgesine "KKTC vatandaşı değildir" yazmanın hangi insan haklarına sığdığını anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Ülkemizdeki düzen, devlet memurlarının rahat olması,  çok az çalışması, bol tatil yapması, yüksek maaş alması, hiç vergi ödememesi, emeklilik primi ve emeklilik ikramiyesini de vatandaşa ödetmesi üzerine kurulmuş maalesef. Artık bu düzenin değişmesi ve memurlarımızın emeklilik primlerini ve emeklilik ikramiyelerini kendilerinin ödemesi, maaşlarını ödeyen vatandaşa da hizmet etmesinin zamanı gelmiştir” diye konuştu.             


İşveren de prosedürden şikayetçi 
Diyalog, Çalışma izni konusunda, işverenlerin de görüşlerine başvurdu.  Çangar Motors Co. Ltd Yöneticisi Yeşim Çangar, prosedürden dert yanarak bir an önce değişmesi gerektiğini söyledi. 

“Hem zaman hem de maddi kayıp” 
Çangar, “Yabancı uyruklu çalışanımız çok. Çünkü Kıbrıslı çalışan bulmakta zorlanıyoruz. Çalışma izni ile ilgilenen bir çalışanımız var ama biliyoruz prosedürün ne kadar zor olduğunu. Zor olduğu kadar da masraflı.  Çalışanımızla yaptığımız anlaşma gereği tüm masraflarını biz karşılıyoruz. Giriş – çıkış işlemini, sağlık raporunu kısacası her şeyini. Özellikle yurt dışına gidip gelmesi bir hayli pahalı. Şu an da uygulanan prosedürün bence değişmesi gerekiyor. Bir de özellikle belirtmek istiyorum; arada sırada af çıkıyor. Af nedir iyileştirme, kimleri kapsıyor anlaşılmadan geçiyor gidiyor. Biz yapılması gereken her şeyi düzenli yaparız, ama aftan yapmayanlar yararlanıyor. Yani biz her şeyini düzenli yapanlar cezalandırılıyoruz. Maddi kaybın yanı sıra bu işlemler bizim gibi büyük kurumlar için zaman kaybına da neden oluyor. Bu konularla ilgili çalışan personelimiz, sürekli bir koşturma halinde. Bu pratik bir yöntem değil” dedi.

“Sağlık raporu bizim için de olmalı”
Yeşim Çangar, Çalışma izni için istenen sağlık raporu konusunu değerlendirirken ise, bu prosedürün yalnızca yabancı uyruklu çalışanlara uygulanmaması gerektiği görüşünü ortaya atıyor. Çangar, “Ben sağlık raporunu yerinde buluyorum. Çünkü her bir çalışan bu sayede kendisini chek-up’a almış oluyor.  Biz Kıbrıslılar’a ihtiyaç olmadığı için de kendimizi ihmal ediyoruz. O açıdan baktığımda keşke bu prosedürü bize de uygulasalar diyorum. Zira bizim de sene de bir kez kendimizi kontrol etmemiz gerekiyor” dedi. 

İşçiler de dertli
KKTC’de çalışma izniyle bulunan ve ekmek parasını kazanan işçiler ise herkesten çok dertli. Her yıl yeniledikleri çalışma izni nedeniyle hem maddi kayıplarının hem zaman kayıplarının olduğunu söyleyen işçiler, özellikle devlet dairelerinde memurların kendilerine karşı takındığı tavırdan çok rahatsız. 

Hacı Bekir Altınışık: Paranız da gidiyor zamanınız da
“KKTC’de çalışma izni almak çok zor. Maddi olarak da büyük bir külfet bana göre. 
Sağlık raporu ve izin için bir miktar para ödüyorsunuz bir de zamanınızdan gidiyor. Neredeyse bir ayı buluyor çalışma izni çıkarabilmek. Bence değişmeli; daha hızlı, daha bürokrasinin az olduğu bir sistem olabilir. Benim çalışma iznimin masraflarını işveren de karşılıyor ben de. Mesela hastane giderlerini, ben karşılıyorum, harçları ve giderleri işverenim. Bir de ön izin diye bir şey var. İlk işe başladığımda yaptırdım, bence gerekmiyor. Ben sektör değiştirdim ve yurt dışına gittim geri geldim.” 



İsmail Şapan: Prosedür hem zor hem de yanlış 
“Başka ülkelerde 5 yılını doldurduğun zaman bu gibi prosedürlerden muaf oluyorsunuz. Ama burada öyle bir şey yok. Hem zor bir işlem hem de yanlış bana göre. Ben ilk işe alınırken ön izinle geldim, Allah’tan buraya gelip geri dönmek zorunda kalmadım. Çünkü biliyorum o işlemin işçiye ne kadar külfetli olduğunu. 9 yıldır aynı şirkette çalışıyorum, ama her yıl çalışma iznimi yeniliyor, sağlık raporumu alıyorum. Mühür parası var, pul parası var, kan parası var. Birazını biz karşılıyoruz birazını da işverenimiz. Bence bir an evvel değişmeli bu sistem. Çünkü hem maddi hem de manevi çok zor. 

Abdurrahman Afrin: Sadece bizde mi bulaşıcı hastalık var? 
 “15 yıldır bu ülkede yaşıyorum, her yıl aynı rezilliği çekiyorum. Tamam, istenilen bir şey, ülkenin bir kuralı.. Bence bu işlemler daha kolay olmalı. Bu ülkede bizim Türk bayrağımız dalgalanıyor ve biz burada çalışma izni ile yaşıyoruz. Tüm rezillikleri de çekiyoruz. Sigortaya gittim; bana diyorlar ki çalışma dairesine gideceksin oradan borcu yoktur kağıdı alacaksın. Benim borcum olmamasına rağmen, oradan oraya koşturup duruyorum. Bir de her çalışma izni yenilendiğinde giriş – çıkış belgesi istiyorlar, o da paralı. 10 TL pul varası veriyoruz her defasında. Eşime de oturum izni alıyorum, her defasında gelip evi kontrol ediyorlar; hijyenik mi değil mi diye? Bu ne demektir? Benim sağlığımı onlar daha iyi mi düşünüyorlar. Sanki sadece bizde bulaşıcı hastalık var.” 

Güncelleme Tarihi: 23 Eylül 2014, 10:04
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner473