banner564

Larnaka dedikleri

Larnaka’dan kuzeye gelmek isteyen turistlere güneyden engelleme yapıldığına dönük haberler basınımızda yer aldı. En baştan yazalım bu engelleme doğru değil ve yanlıştır. 
Bunun ancak denecek bir noktası da vardır. Çünkü günümüzde Kıbrıs sorununda çözümsüzlük olgusunun devam etmesini çoğumuz şu noktaya bağlamaktadır: 
“Kıbrıslı Rumlar adanın zenginliğini ve egemenliğini bizimle paylaşmak istememektedir.” İşte düşünmemiz gereken nokta burasıdır. Eğer bu doğru ise, o zaman neden siyasi, ekonomik ve askeri olarak rekabet içinde olduğumuz güneydeki bağnazlar, çözümsüzlük şartlarında adanın zenginliğini, hem de kendi olanakları üzerinden bizimle paylaşsınlar? 

Önce düşünelim
Bir kere düşünmemiz gereken çok nokta var. Neden Turizm ve Eğitimi öncü sektör olarak ele aldıktan sonra, adanın kuzey yanında, hava ulaşımı ve haberleşme çok pahalı oldu? 
Bugün Larnaka’nın kuzeye gelen turistler için bir imkan olarak gündeme girmesinin nedeni, hava ulaşımında yüz yüze geldiğimiz pahalılıktır.
Bırakın turistik operasyonları, Kıbrıs dışına seyahat edecek veya adaya yurt dışından gelecek olan Kıbrıslı Türklerin de artık Larnaka üzerinden uçmaları yaygın olarak gerçekleşmektedir. Peki, bu acı gerçek gündemimizde ne kadar yer tutuyor? Bu hükümet bu konuyu ne kadar gündemin odak noktası haline getirdi? Sivil toplum, medya, muhalefet bu konuya ne kadar odaklandı? 
Saman alevi gibi parlayan tepkilerden öteye gidemiyoruz. Bu konuya da aynen döviz krizleri karşındaki çaresizlik gibi yaklaşıyoruz. Yapacak bir şey yok! Bu olabilir mi? 
O zamanda kolay yönteme başvuruluyor. Elindeki turizm teşvik sistemi ile bu sorunu Larnaka üzerinden aşmaya çalışma. Bu nedenle, çaresiz kalınca, Teşvik sistemine başvuruldu. Buna elbette ki dar bakışla bakamazsınız. Ama çözümsüzlük şartlarında bunun, her zaman sorun oluşturacağını da akılda tutacaksınız.

Yeşil Hat
Yalnız burada bir başka gerçek var. AB üyesi ülkelerden Larnaka üzerinden kuzeye gelen insanlara bu uygulamayı güneyin bağnazları yapmıyor. Çünkü, AB Yeşil Hat Tüzüğü var. Uygulamayı AB dışından gelen insanlara dönük yapıyor.
Yeşil Hat Tüzüğü 2004 Referandumundan sonra gerçekleşen çok önemli bir noktadır. Bunun kıymetini bir türlü biz algılayamadık. Kimisi bununla yetindi. Kimisi küçümsedi.
Bu nedenle Yeşil Hat Tüzüğünün genişletilmesi konusu, ne AB, ne de BM’de ciddi olarak ele alınmadı. Şimdi işimiz daha zor. Çünkü, Türkiye ile AB’nin ilişkileri çok gergin. Üstelik, Türkiye- AB Gümrük Birliği Antlaşmasının genişletilmesi görüşmelerine dönük olarak AB’de isteksizlik ötesi anlayış var. Bu ortamda Yeşil Hat Tüzüğünün genişletilmesi çabası bilinenin ötesi, zorluklarla yüz yüzedir.
Evet, güneyden yapılan bu akıl ve mantık dışı tavra tepki gösterelim. Ancak önce biz “evimizde” kendi elimizle yaptığımıza dönük sorgulamalar yapalım. 
Ayrıca çözüm dediğimiz olgunun, gerçekte dünya ile o güncel ifade ile söyleyelim, “normal” ilişkiyi her açıdan kurmak demek olduğunu, bu olayla yeniden hatırlayalım. Doğrudan ticaret, doğrudan uçuş ve ekonomik, demokratik, siyasi tüm alanlarda dünya ile buluşmak esas olmalıdır. Buda karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmadan geçer. 
Bu yüzden, bir yandan Türkiye’den gelen kaynaklarla, öte yandan güneyden alınan pasaportlarla seyahat etmekle, güncelin rahatlığı içinde boğulan bu dar mantıkla bir yere varamayız. Üstelik ne senin onu, ne de onun seni tanımadığını söylediği bir ortam içinde, sen,  onun bir zemini üzerinden, öncü ilan ettiğin bir sektörünü geliştiremezsin. 
Üstelikte bu insanların dini ayinlerine dönük, kendi egemenlik alanında akıl ve mantık dışı tavırlar takınmayı da marifet sayacaksın. O zaman o bağnazlara, bu karşı adımı siz kendi elinizle verirsiniz.
Evet, artık ekonominin ve toplumsal her alanın gelişmesinin bu sorunla dolaylı ve doğrudan bağı olduğunu göz ardı edemeyiz. Bu kendi içimizdeki düzenlemeleri öteleme mi demektir? Hayır. Ama bu yaşadıklarımız her alanda çok yönlü düşünce ve siyaset geliştirmemiz gerektiğinin göstergesidir. Toplumsal varlık bu temelde gelişir ve ilerler.
YORUM EKLE

banner471

banner474