banner564

Mülkiyet sorunu ve görüşmeler

 Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için süren toplumlararası görüşmeler kesintiye uğradı. Cenevre zirvesi sonrası ELAM'ın provokasyonu ile oluşan bu duruma bir de kamuoyunun gözünden uzak kalan AİHM'deki gelişmeler ışığında bakalım.
    Çünkü güneyin bağnazları iki bölgeli, iki toplumlu Federal Kıbrıs çözümünü berhava etme çabalarını, yalnız siyasi düzlemde değil, mülkiyet meselesi üzerinden de sürdürmektedirler.
Bu konuda AİHM alanına, Kuzeyde işlenen hataların üzerine basarak girdiler. Uzun uğraşlardan sonra Loizidu davası ile ciddi bir adım elde ettiler.
   Kıbrıs sorununa federal çözüm bulma çabaları, bu adımlarına durgunluk getirdi. 
   Özellikle Annan Planı ile gelişen süreç ve Kıbrıs Türk toplumunun federal çözüm yönündeki olumlu tavrı, bu zemini onlar açısından sıkıntıya soktu. Ayrıca KKTC Meclisi’nden çıkan Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası (TMK) ve bunun uygulanmasının yol açtığı olumluluk, onların bu adımlarını daha da sıkıntıya soktu. 
   Hele AİHM'in bu zeminde 2010'da aldığı Demopullos kararı, güneydeki bağnazların adımlarını çok zora soktu.
Daha bitmedi
   Ama durmadılar. Kuzey Kıbrıs'ta sürecin doğru yönetilmemesi nedeniyle bu olumluluk yerini şimdi yeni ciddi sıkıntılara bırakmıştır. 
   Hele Demopullos kararından sonra Kuzeydeki komisyona başvuran Kıbrıslı Rumların karara bağlanan davalarında, TMK tarafından karar altına alınan tazminatların ödenmemesi. Bu nedenle dava kazananların tazminatlarını almak için iç hukuk yolunda girişim yapmak zorunda kaldılar. 
İşte Kıbrıs Rum tarafı, bunlara dayanarak Avrupa Konseyi ve AİHM indinde Demopullos kararını etkisiz kılmak için yeni tavırlar geliştirdi. Ama bununla yetinmediler. Esasa dair yeni talepler eklediler. Görüşmelerin krizle kesintiye uğradığı günümüzde bu gelişmeler riskler içerir.
Risk uyarısı
   2011'den beri devam eden ve 2014'te yeni aşamaya gelen süreci yer darlığı nedeni ile ele alamayacağım. 
   Ancak, Aralık 2015’teki AİHM Delegeler Komitesi’nde olanlarla konuya başlamak isterim. Kıbrıs Rum tarafı, Demopullos kararının insan hakları ihlallerini giderip gidermediğinin mahkeme tarafından tesbitini istemiştir. 
   Delegelerin çoğunluğunun desteğini alan bu talep, Avrupa İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü girişimi ile durdurulmuştu.
   Dolayısı ile Taşınmaz Mal Komisyonu’nun verdiği tazminat kararlarının yerine getirilmesinin ve başvuruların hızla sağlıklı sonuçlandırılmasının ne kadar önemli olduğu bir kez daha kendini gösterdi. Ama konu ile ilgili vurdumduymaz tavır maalesef devam ediyor.
   Demopullos kararı ile kendileri açısından oluşan sıkıntılı durumu gidermek isteyen Kıbrıs Rum Tarafı yalnızca bununla yetinmemiştir. Bunun üzerine yeni istekler ekledi.
Talepler dizisi
   7-9 Haziran 2016'da yapılan Delegeler Komitesi toplantısında Kıbrıs Rum tarafı, Türkiye'den bir dizi talebin istenmesi başvurusunu da yaptı.
   Bu taleplerin bazıları şöyledir:
   - Kıbrıs'ın kuzeyinde uygulanmakta olan taşınmaz mal rejimine ilişkin kapsamlı bir listenin sunulmasını istemek.
 “  - Kıbrıs'ın kuzeyinde terk edilen Kıbrıs Rum mallarının "yasa dışı" satışına dönük yürütülen her türlü reklam ve tanıtım faaliyetlerinden vazgeçilmesi.
   -Tüm uluslararası fuar ve forumlarda Kıbrıs'ın kuzeyinde terk edilen Kıbrıs Rum mallarının  "yasa dışı" satışına dönük yapılan reklam ve tanıtımlardan derhal vazgeçilmesi.
    -Yerlerinden edinilen insanlara ait tüm mallara yönelik olarak yapılan "devir" , "ipotek","satış" ve "kiralamadan" derhal vazgeçilmesi."
   Yer darlığı nedeni ile yazmadığım Türkiye'ye dönük pek çok diğer talepi, söz konusu Delegeler Komitesi toplantısında ileri sürmüşlerdir. Bu talepler doğrultusunda bir karar alınması veya memerandumun yayınlanmasını istemektedirler.
    7-8 Haziran 2016'da gerçekleşen 1259. Delegeler Toplantısı’nda ise iki karar alındı.
Bunlardan biri, karar altına alınan tazminatların ödenmesi için Türkiye hükümetine yönelik yeniden çağrı yapılması.
   Diğeri karar ise, Kuzey Kıbrıs'taki Kıbrıs Rum malları ve buna dayalı taleplerin Mart 2017'de yapılacak olan Delegeler Toplantısı’nda yeniden görüşülmesine yöneliktir.
Toplumlararası görüşme ve Bakanlar Komitesi
   İşte bu temelde geçen makalemde ele aldığım, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin konu ile ilgili olarak görüşmenin, Haziran ayına ertelenmesi kararı son derece önemlidir.
   Bu gelişmeler ciddi riskler içeren bu zeminde giderken; Kıbrıs sorununa, çözüm bulmak amacıyla süren toplumlararası görüşmeler kesintiye uğradı. 
   Güneydeki ELAM'ın bağnazların desteği ile toplumlararası görüşmelerin kesintiye uğratılması için geliştirdiği ENOSİS oyununa geldik. AİHM indinde mülkiyet meselesinde bu riskli gelişmeler olurken Kıbrıs Türk tarafı için bu büyük bir hatadır.
   Bu aşamada, UBP- DP Hükümetinin müzakerelerin tam olarak kesilmesi için görüş beyan etmesi ise bir cinayettir. Bundan ötürü geçen makalemde yazmıştım. 
   Kısacası, Delegeler Komitesi’ndeki bu yeni gelişmeler, mülkiyet konusunda yukarıda yazdığım konuları da kapsayan bir memerandumun gündeme gelmesi tehlikesini içermektedir. Yani bu konuda gelişebilecek bağnaz tavırlar, ABAD kararı gibi daha geniş bir başka zarar verici durumu getirir. 
   Bu yüzden;
   1. Vakit geçirmeden Cumhurbaşkanlığı, Hükümet, Meclis konuyu ele almalıdır. 
   2. Bir an evvel Türkiye de uyarılmalı ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun aldığı tazminat kararları hızla ödenmelidir. TMK'ya yapılan diğer başvurular da süratle sonuçlandırılmalıdır.
   3. Fedaral Kıbrıs temelinde sürdürülen toplumlararası görüşmeleri hemen başlatmak için de elden gelen yapılmalıdır. 
   Çünkü çözüm yönünde atılacak olumlu adımlar, mülkiyet meselesi ile ilgili bir memerandumun gelişmesini etkisiz kılacak en önemli yoldur.
   Bu yüzden bir an evvel toplumlararası görüşmelerin başlaması ve bütünlüklü çözümün oluşması gerekir. 
   Mülkiyet sorununu siyasi düzlemde iki tarafında onaylayacağı bir antlaşma ile çözüme kavuşturmak esastır. Böylece siyasi temelde gelişecek olan,  yeni hukuki zemini de bu temellendirecektir. Çünkü çözümsüzlük şartlarında gelişen bu süreç; evrensel hukuk temelinde bizi memorandum noktasına taşıyabilir. 
   Evet, her şeyimiz gibi mülkiyet meselesini de uluslararası hukuk içine almak, esastır. Buda görüşmelerden ve iki bölgeli, iki toplumlu Federal Kıbrıs çözümünden geçer.
YORUM EKLE

banner608

banner473