banner564

Polisler bu şansı kaçırmamalıdır

Bu ülkede Polis Örgütü, özellikle anti-demokratik yapısı ve asker tarafından idare edilen bir kurum olması nedeniyle “sivilleşme” adı altında her seçim dönemi partilerin propaganda parçası olmaktadır. 
30 yıldır sivilleştirileceği vaadiyle seçim malzemesi olmasına rağmen bugüne değin hükümet olmuş hiçbir parti bunu gerçekleştirme cesareti gösterememiştir. Aynı şekilde hiçbir cumhurbaşkanı da polisin adil ve demokratik bir yapıya kavuşmasını gaile etmemiş, umursamamıştır.
Polislik uygulamalarında tarafsızlık ve hizmet sunulan yurttaşlara eşit davranmak bu mesleğin ön koşuludur. Tarafsızlık hem meslek içi ilişkilerde hem de yurttaş ile olan münasebetlerde göz önüne alınmalıdır. Meslek içi ilişkilerde tarafsızlık ilkesinin çiğnendiği kurumlarda yurttaşa karşı da tarafsızlık ilkesinin rahatça çiğnendiği görülmektedir. Tarafsızlık ilkesinin çiğnenmesi toplumumuzun genelinde görülen yaygın bir hastalıktır. 
Hukuk devletinin geçerli olduğu demokratik bir toplumda polisin ana amaçları; toplumda huzuru, kamu düzenini ve hukukun üstünlüğünü sağlamak, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer alan kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve saygı göstermek, suçu önlemek, suçla mücadele etmek, suçu ortaya çıkarmak, halka yardım etmek ve halkın hizmetinde olmaktır. Bunları yerine getiremeyen polis örgütü ana amaçlarını yerine getirememiş ya da amaçlarından sapmış demektir. 
Polis örgütü yıllardır askeri vesayet, emir ve denetim altında bulunmaktadır. Hiçbir medeni, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye dayalı ülkede polisin bizdeki gibi bir yapılanması bulunmamaktadır. Askeri mantık düzen mantığıdır, farklılıkların kabul görmediği, astın üste tartışmasız itaat etmesi gereken tek bir kalıp içinde kişiliklerin geri plana itildiği sıkı bir disiplin anlayışının hakim olduğu dolayısıyle içerisinde demokrasinin yaşayamayacağı bir statükosu vardır. İşte bu nedenle polisin askere bağlı olması anti-demokratik bir durumdur.
Polisin sivilleşirken siyasallaşmaması veya siyasi iktidarın oyuncağı olmayacak bir yapılanmaya kavuşturulması gerekir. En azından ülke siyasetinde kökleşmiş olan partizanlık ve nepotizm ortadan kaldırılıncaya değin polis örgütünün direkt siyasetin kucağına atılmaması gerekir. Bu nedenle polis örgütünün mümkün olduğunca özerk bir komisyon tarafından yönetilmesi ve denetlenmesi bu açıdan çok önemlidir. Bu komisyonun hukuki güvenceleri olmalı, tarafsız ve bağımsız bir yapıya sahip olmalıdır. Bu yapı ise üyelerinin Hükümet, ana muhalefet partisi, cumhurbaşkanı, başsavcılık ve adliye kurulu tarafından ayrı ayrı seçilmesi ile gerçekleştirilebilir.
Polisin demokratik ilkeler çerçevesinde sivilleşmesi sağlanırken mevcut yapıda yer alan her türlü demokrasi dışı öğenin de örgütten arındırılması gerekir.
Baskıcı, anti-demokratik, polisin mutluluğunu düşünmeyen ve içindeki polislerin büyük bir çoğunluğunu da huzursuzluğa boğan bu yapının değişebilmesi için karşımızda büyük bir şans bulunmaktadır. Zamanında “Polisin Sivilleşmesi” adına kelle koltukta mücadele edip hükümetten atılarak bedel ödeyen ama buna rağmen bu düşüncesini halen muhafaza eden bir adayı Cumhurbaşkanı yapabilme şansıdır bu. 
Düşünün ki, ilk kez özelde polislerin makus talihini düzeltebilecek ve genelde ise ülkedeki bu demokratik yapıyı iyileştirebilmeye etki yaratabilecek cesur bir kişiyi seçebilme şansına sahibiz.  
İnsan haklarını, adaleti ve demokrasiyi özümsemiş her insanın sırf bu nedenle bile sandığa gidip oyunu cesarete vermesi gerekmez mi?
YORUM EKLE

banner608

banner473