banner564

Sağlıklı yaşam bir mucize

  Kuzey Kıbrıs’ta kalp ve kanser hastalıklarının ürkütücü boyutlara ulaştığını hepimiz biliyoruz...
  Sadece devlet hastanesine her 10 günde 18 kanser hastasının başvurması gerçekten ürkütücüdür...
  Genç yaşta insanların amansız hastalık yüzünden aramızdan ayrıldığını gördükçe kahroluyoruz...
  Ne kadar üzülürsek üzülelim, gidenleri geri getiremiyoruz...
  Ama hiç olmazsa geride kalanlar için bir şeyler yapmalıyız...
  Hem hayat kurtarmak, hem de servetimizi yok etmemek için...  
  İnsan hayatını doğrudan ilgilendiren bu iki hastalığın mali boyutları da oldukça büyüktür...
  Bazı kanser tedavilerinde kullanılan sadece bir iğnenin fiyatı 16 bin Euro’dur...
  Hasta sayısı arttıkça Sağlık Bakanlığı’nın, yani devletin harcamaları da artıyor...
  Ama bizim derdimiz, harcamalardan daha çok insan hayatıyla ilgilidir...
  Sadece orta ve ileri yaş grubu değil, son yıllarda çocuk denecek yaştaki gençlerin dahi kanser hastalıklarıyla yüzleşmesi en büyük derdimizdir...

Seferberlik gerekir
 
  Bir ülkede kalp ve kanser hastalıklarında patlama yaşanıyorsa; o ülke yönetiminin seferberlik ilan etmesi gerekmez mi?..
  Elbette gerekir...
  Ner var ki; diğer tüm konularda olduğu gibi sağlık konusunda da uzun yıllar yapılması gerekenler yapılmadı...
  Kanserojen tarım ilaçları ve hormonlarla sebze, meyve üretiminin önüne geçilemedi...
  Tarım Bakanlığı’nın son zamanlarda ürün tahlillerini artırması olumlu bir gelişmedir...
  Ne var ki; toplam 20 üründen 9 tanesinin zehirli çıkması karşısında köklü önlemlerin alındığını da göremiyoruz...
  Üreticilerin yeterince bilinçlendirilmediği veya denetimsiz bırakıldığı anlaşılıyor...
  Bunların üstüne gitmek ve caydırıcı cezalarla önüne geçmek zor değildir...
  Gerek Sağlık, gerekse Tarım Bakanlığı’nın, hatta yerel yönetimlerin koordineli bir şekilde çalışması, tüm ürünlerin satışa sunulmazdan önce kontrolden geçirilmesi şarttır...

Gıda merkezleri ne kadar denetleniyor?..
 
  Bunun yanında gıda satışı yapan yerlerin sık sık denetlenmesi gerekiyor...
  Fırınlar, pastaneler, lokantalar, cafeler, çorbacılar, yoğurt ve hellim üreticileri, kebapçılar, lahmacun ve pideciler...
  Bunları kim denetliyor?..
  Denetliyorsa, ne kadar sıklıkla yapıyor?..
  Ortaya çıkan sonuçlar nedir?..
  Küçük bir ülkede sağlıklı üretimin başarılması kolaydır...
  Yeter ki; insan sağlığını ilgilendiren konularda parti rozetine bakılmasın...
  Dost ve arkadaş kayırmacılığı yapılmasın...
  Kuşkusuz kalp ve kanserin tek nedeni hormonlu ve zehirli gıda ürünleri değildir...
  Çevre faktörü, stresli yaşam, düzensiz beslenme gibi nedenleri gözardı edemeyiz...
  Ama bir yerlerden başlamak da şarttır...
  Sağlıklı bir toplum istiyor ve insan hayatına önem veriyorsak; her konuda daha sık denetim yapmalı ve suç işleyenlere caydırıcı cezalar vererek, insanlarımızın zehirlenmesini durdurmalıyız...
  Kanserdeki artışları görmezden gelme hakkımız yoktur...
YORUM EKLE

banner608

banner473