banner564

Samaras çayı sevmiyor

   Türkiye’nin yeni Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs’a gerçekleştirdi...
   Ziyaret sırasında hem Rum liderliğine, hem de Yunanistan’a önemli mesajlar gönderdi...
   Ayrıca Birleşmiş Milletler’e çağrı yaparak, genel kurul toplantıları sırasında tarafları bir odaya kapatıp, sonuç alınıncaya kadar müzakere yapılmasını önerdi...
   Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Samaras’a “gelin önce güneye gidip, orada çay içelim, sonra da kuzeye geçelim” dedi...
   Ne var ki; Samaras’ın bu çağrıya olumlu karşılık vermesi hemen hemen imkansız...
   Çünkü, Yunan Başbakanı çay içmiyor...
   Öneride ‘şarap olsaydı’ belki kabul edebilirdi!..
   Ama şarabı da kuzeyde içmiyor...
   Yasal devlet olarak tanıdığı Güney Kıbrıs’taki tavernaları tercih ediyor...
   Kuzey Kıbrıs’a ‘işgal bölgesi’ gözüyle baktığı için, Türk askeri adadan çekilmediği ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği tüm adaya yayılmadığı sürece Girne’de çay da, şarap da içmez...
   İşte Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasının temelinde bu akıl almaz inatçılık vardır...
   Mevcut koşullarda kuzeye geçmesi halinde ‘sahte’ dedikleri KKTC’yi tanımış, ayrıca ‘işgal’ olarak niteledikleri Türk mevcudiyetini kabullenmiş olacaklarını düşünüyorlar...
Ara bölge iyi olur
   Öyleyse Sayın Davutoğlu’nun ‘ara bölge’ önerisine geçelim...
   Yunanistan gerçekten adada barış istiyorsa, bu öneriye destek vermelidir...
   Türkiye ve Yunanistan Başbakanları, Güney Kıbrıs ve KKTC liderleri, ayrıca BM Genel Sekreteri’nin katılımıyla 5’li bir konferans düzenlenmesi iyi olur...
   Böylesi bir toplantıda taraflar kendi görüşlerini açıklama ve karşılıklı al-ver yöntemiyle çözüm konusunda ilerleme sağlayabilir...
   Ama Yunanistan ve Kıbrıs Rum liderliği böylesi bir çözüme de razı değildir...
   Al-Ver’den söz ettiğiniz anda “benim malımı bana vererek, başka tavizler mi istiyorsunuz?” diyerek tepki gösteriyorlar...
   Larnaka, Limasol ve Baf’taki Türk mülklerini unutarak, kuzeydeki Rum mülklerini gündeme getiriyorlar...
  Federal devletin kurulması halinde Başkanlığın dönüşümlü olmasını kabul etmiyorlar...
  Onların tek isteği, 1974 öncesine dönüştür...
  Yani Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin intiharını istiyorlar...
  Hiç olur mu böyle şey?..
  Asla olmaz...
Yapılması gerekenler bellidir
  
   Öyleyse ne yapılmalı?..
   Yunanistan, hiç olmazsa bir defalığına 5’li konferans önerisini kabul etmeli ve ne düşündüğünü, nasıl bir çözüm istediğini masa başında açıklamalıdır:
   İki toplumun siyasi eşitliğine dayalı federal bir devlete var mısınız?..
   Cevap “evet” ise devam edelim...
   İki bölgeliliği kabul ediyor musunuz?..
   “Evet” ise, garantilere geçelim...
   1960 anlaşmalarındaki garantilerin devamından yana mısınız?..
   Cevap “hayır” ise orada duralım...
   Çünkü Rum Temsilciler Meclisi’nde oy birliği ile alınmış bir karar vardır ve o kararda garantörlükler kesin bir dille reddediliyor...
   KKTC Meclisi’nin aldığı kararda ise ‘garantörlüklerden vazgeçilmez’ deniliyor...
   Eğer taraflar sadece bu konu üzerinde dahi uzlaşamıyorlarsa, işte o zaman herkes kendi yoluna devam eder...
   Çözüm isteyenler daha fazla boş yere umutlandırılmaz...
Biz ne istiyoruz?
   Kıbrıslı Türkler olarak adada çözüm olmasını istiyoruz...
   Girne Limanı’nda, Limasol’da, Baf’ta, Yeşiırmak’ta Kıbrıslı Rumlarla birlikte çay, ya da kahve ve  şarap da içmeyi arzuluyoruz...
   Birlikte iş yapmaya, paylaşıma hazırız...
   Irkçılığa kesin bir dille “hayır” diyoruz...
   Yeter ki onlar da bu sözleri samimiyetle söyleyebilsinler...
   Bizlerle yaşamak isteklerini ortaya koyabilsinler... 
YORUM EKLE

banner471

banner473