banner564

Sevdası yakasında değil yüreğinde olanlar

Türkiye Cumhuriyeti’nde dün yeni bir dönem resmen başladı...
Siyasi hayatına ‘Milli Selamet’ saflarında başlayan, politik yaşamında basamakları tek tek ve kararlılıkla çıkan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci cumhurbaşkanı oldu...
Erdoğan’ı seven, canı gönülden destekleyenler kadar, kendisine karşı duran, eleştiren bazen de işi saldırı noktasına getirenler de var...
Taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği gerçek ise, Erdoğan’ın siyaset hayatındaki tüm seçim yarışlarını, halkın büyük çoğunluğunun desteğini alarak kazanması...
Başarısının en büyük sırrı da Türkiye’de yıllardır; örf, adet, gelenek ve inançlarından dolayı horlanan, ötekileştirilen, ekonomik özgürlüğü elinden alınan sessiz çoğunluğun güvenini kazanmasıdır...
Bunu, dün ve önceki günkü devir teslim törenlerinde televizyonlarının başında elleri semaya açılmış şekilde, Erdoğan ve Türkiye’nin yeni Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun başarısı için dua eden Anadolu insanının fotoğraflarından anlayabilirsiniz...
Peki nereden geliyor bu güven ve sadakat?
İşte cevabı...
Türkiye’de bundan 13 yıl önce koalisyon hükümeti hangi alanda ekonomik tedbir için adım atsa belli bir kesim ayağa kalkıyor, siyasi irade sahiplerini yaptıklarına yapacaklarına pişman ediyordu... 
Hatta ülkede Anayasa kitapçığı havada uçuyor, devalüasyonlar yaşanıyordu... 
Ülkedeki sessiz çoğunluk bu gidişe dur dedi... 
Ve yönetime tek başına bir iktidar getirdi... 
Bazılarının bundan 13 yıl önce rüyasında bile göremeyeceği, yapılması halinde ülkede taş üstünde taş kalmaz denilen ne kadar reform varsa AK Parti hepsini tek tek yaptı...
Muhalefetin her itirazında milli iradeye başvuruldu, güven tazelendi... 
Bazılarının ‘Koyun bile güdemez’ dediği Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki hükümetler, Anadolu halkından aldığı bu güvenle bugün Türkiye’yi dünyanın sayılı güçlerinden biri haline getirdi... 
Benim için AK Parti’nin bugünlere gelmesinde, 12 yılda 2 Cumhurbaşkanı çıkarmasındaki tek gerçek, desteğini aldığı sessiz çoğunluktur...
Çünkü Anadolu insanı, gönül verdiği siyasi partinin rozetini yakasına değil yüreğine nakşetti...
Kendisine gelmeyen, sahil kenarlarında veya uç noktalarda siyaset yapmayı tercih eden partilere de her defasında kırmızı kartı göstererek muhalefet görevi verdi... 
Benzeri bir olay Kuzey Kıbrıs’ta da yaşanabilir... 
Neden mi?
Çünkü her olayda ayağa kalkan, çok bağırarak istediğini elde edebileceğini zanneden, hak etmeden kazandığı haklardan ödün vermem diyen kesimler, bu toplumun geleceğini şekillendiremez...
Seçim dönemi halktan yana olan, seçildikten ve koltuğa oturduktan sonra sokağa inmeyenleri, verdikleri sözleri unutanları bu halk denemekten usandı...  
Gelecek endişesiyle ömrünü geçiren, pamuk ipliğine bağlı bir hayat yaşayan Kuzey Kıbrıs’ın esas sahibi olan ‘Sessiz çoğunluk’ mutlaka birgün uyanacak, çocuklarının geleceği için çalışacak yürekli bir iktidarı ülkenin yönetimine getirecektir...
Yeter ki sessiz çoğunluğun ayağına giden, sofrasına oturan, onları hor görmeyen, aldatmayan siyasilerin olduğunu anlasın... 
Zira, halkın sesi olmayan hiç bir akım, ‘Hak’kın’ dağıtıcısı olamaz... 
YORUM EKLE

banner608

banner473