banner564

Sınır kapıları, 1968 ve 2003

23 Nisan 2003'te sınır kapıları "açıldı.” 24 Nisan 2004'te ise Annan Planı’nın Referandumu gerçekleşti.
  Bu iki olay gerçekten bugün yaşadığımız olaylar bağlamında yeniden değerlendirilmelidir. Bu makalemde yalnızca sınır kapılarının açılması konusu üzerinde durmak istedim. 24 Nisan 2004 Referandumu üzerinde diğer makalemde duracağım.
  Ancak 2003'te yaşanan bu "kapı açılması " olayının, Kıbrıs tarihinde yaşanan ikinci olay olduğunu öncelikle vurgulamak isterim... Bunlardan ilki 1968'de olmuştur.

1964-1968 arası
 
1963 sonrası Yeşil Hat’tın oluşması ile Kıbrıslı Türkler, Lefkoşa başta olmak üzere "Gettolara" sıkıştı.  Bu nedenle 1968'e kadar, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar için serbest dolaşım adada fiilen sınırlanmıştı.
  Kıbrıslı Rumlar, Türk kantonlarına giremezdi…
  1964-1968 arası Kıbrıslı Türkler ise Türk kantonlarının dışına kurulan barikatlardan, hem Kıbrıs Türk Polisi’nin, hem de Kıbrıs Rum Polisi’nin kontrol noktalarından geçtikten sonra seyahat edebilirlerdi. 

Moris'le yaşadığım...
  Göçmen olup Lefkoşa Surlariçi’ne geldikten sonra babamla Türk Yönetimi’nin verdiği izin çerçevesinde hergün sabahleyin, okula gitmeden evvel Lefkoşa'da Mağusa barikatından, GG Kulübü’nün yanından Güney Lefkoşa'ya, babamın Moris arabası ile geçer, halden mal alır, geri gelirdik. Sonra ben koşa koşa okula giderdim.
  Giderken Rum Polisi kimlik kartı kontrolü, kayıt ve yoklamadan sonra birde Moris arabanın benzin deposundaki benzini ölçerdi. 
  Ordaki Rum Polis Çavuş'u babamın eski bir müşterisi ve tanıdığı idi. O babama göz kırpar ve az yazardı depodaki benzini. Babam da dönüşünde üç galon benzin kordu. Dönüşünde bu kez Türk barikatını geçtikten sonra Gençlik Gücü önündeki polis kontrol noktasında Türk Polisi Moris'in deposuna lastiği sokar, bir galon benzin çekerdi. Çünkü Türk tarafına 1968 yılına kadar benzin, inşaat demiri, çimento, kereste vs girmesine izin vermezdi Kıbrıs Rum Tarafı.
  Bu iş 1967 Geçitkale ve Yani Boğaziçi olaylarına kadar böyle sürdü. 1968'den sonra başlayan toplumlararası görüşmelerle barikatlarda yoklanma kalktı. Kısmi rahatlık ve serbest dolaşım geldi.
Ancak Kıbrıs Türk kantonlarına Kıbrıslı Rumların serbest girişi olmadı. Yalnızca Lefkoşa'dan BM gözetiminde konvoy halinde geçerek Lefkoşa -Gönyeli - Boğaz güzergahından Kıbrıslı Rumlara Girne'ye gitme hakkı verildi. Bazen onlarca, bazen yüzlerce Kıbrıslı Rum, araçları ile Lefkoşa- Girne arası konvoy halinde geçiş yapardı.
  Bu iş 1974'e kadar sürdü. Ayrıca yazayım. Kuzey Lefkoşa'ya, Mağusa Surlariçi’ne, Lefke, Yeşilırmak, Serdarlı, Mehmetçik kantonlarına v.s kantonlarına Kıbrıslı Rumlar ancak 2003'ten sonra serbest dolaşım ile girebildiler. Bu da yaşanmış bir başka garipliktir.

1974 sonrası
 
1974 sonrası kuzey ve güney arasında tüm geçişler durdu. Ancak özel izinle Ledra Palas'tan ve özel durumu nedeni ile Pile'ye geçiş oldu.
  Kıbrıs Türk egemen güçleri bu işi sevdi. Güneye geçmek için izin almak tam bir eziyetti. Bırakın insani ilişkiyi, siyasi anlamda güneyden yapılacak, ya da güneye yapılacak bir ziyaret, asker, polis ve Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinin binbir eziyeti ve kaprisini aştıktan sonra yerine gelirdi.
Güneyde işlemek isteyen insanlara bir aylık izin verilirdi. Ancak bu izni alabilmek ve devamını sağlamak için siyasi ve askeri bürokratların önünde el pençe divan dururdu insanlar.
Güneyin egemenleri de bundan memnundu. Kimi zaman insanları sınırlara yürütmek ve çatışma çıkarmak için bu işi kullanırlar. Kimi zaman Lefkoşa'da Lokmacı Barikatında Güneyde var olan Platforma Kıbrıs'ı ziyaret eden yabancı devlet insanlarını yetkilileri götürerek orada siyasi şov yapmak için bunu kullanırlardı.

Bu anlamsız oldu

  İşte bu yapıyı 2002 ile başlayan süreçte Kıbrıs Türk Toplumunun içinde gelişen demokratik mücadele sarstı. Onbinlerce Kıbrıslı Türkün bu politikalara tepkisi ve çözümü öne alan barışçı, demokratik mücadelesi ile bu artık sürdürülemez oldu.
  Bunun üzerine Kıbrıs Türk Tarafı 23 Nisan 2003'te tek taraflı olarak kapıları açma kararı verdi. Bu karar büyük şaşkınlık yarattı.
  Lefkoşa'da Lidra Palas'tan geçişler başladı.
  Fakat en ilgincini Kıbrıs Rum egemenleri gösterdi. Adanın birleşmesini dilinden düşürmeyen Güneyin egemenleri Kuzeye geçmek isteyen Kıbrıslı Rumları engellemeye çalıştılar. Her eğilimden siyasi barikatlara gelerek Kıbrıslı Rumlara Kuzeye geçmeyin çağrısı yaptı. Ama Kıbrıslı Rumlar onları dinlemedi.
  Böylece, 1964-1968 arasında yaşanan o ayıptan daha ağırının yaşandığı 1974-2003 arası o anlamsız durum 23 Nisan 2003 kararı ile ortadan kalktı. Serbest dolaşım hakkı halkların mücadelesi ile kontrollü olsa dahi yeniden başladı.
  O günden sonra Lidra Palas'tan ayrı olarak, Metehan (Kermiya), Magusa 2,5 mil, Beyarmudu, Lokmacı Barikatı ve Bostancı Barikatlarını açılması, Yeşilırmak ( Limnidi) barikatının açılması için tüm alt yapı ve siyasi yakınlaşmalarının gelişmesi. Geçiş için pasaport yerine kimlik kartının gelmesi adımında siyasi sorumluluk yüklenmiş biri olarak, bu yeni adımların son derece önemli olduğuna inandım. 
  Şimdi Derinya ve Aplıç kapılarının açılması sırası geldi. Bunların açılması ve yenileri de başarılmalıdır.
  Bu serbest dolaşım hakkının daha da gelişmesi gerekir. Bunun gelişmesinin iki toplumun arasındaki ilişkilerin gelişmesine yaptığı çok yönlü katkı yaptığı açık bir gerçektir.
  1974- 2003 yılına kadar Güneye en basit bir ziyaret için geçenlere yapılan vatan hainliği kampanyalarını hatırladığımızda bugün yaşadığımız olaylar karşısında bunlar kötü bir korku filmi gibi kalır. 
  Dün üzerinde Toplumun bekası için titrenilen o ilkel barikat bekciliklerinin ne kadar fonksiyonsuz olduğu, 2003'te kapıların açılması adımı ile yaşandı. İşte bu bakımdan geleceğin ekonomik, demokratik gelişmişlik ve adaletin egemen olduğu bir yapıda olması için olaylara tabuların esiri olmadan bakmak önemli olmalıdır.
YORUM EKLE

banner471

banner473