banner564

Vechi’nin vedası itiraf mıydı?

Ülke gündemini sarsan değiştiren ciddi olaylar oluyor son zamanlarda. 
Gerçi bizim ülkemizde her zaman değişken bir gündem var, çünkü siyasilerimizden tutun da bürokratlarımıza kadar kimsenin ağzı boş durmuyor. 
Sanırım küçük bir ada ülkesi olmamız hasebiyle, hatta o adanın “yarısına” sıkışmış ve günden güne artan bir nüfusla sokaktaki herkesin her şey, her şeyin de herkesleştiği bir ülkenin negatif sonuçlarını yaşıyoruz. 
Herkes sırası gelince siyasetçi, iş adamı, polis, dedektif, gazeteci oluyor. 
Haliyle bu tarz ülkelerde ve toplumlarda bilgi kirliliği, yolsuzluklar, çıkar kavgaları çok olur ve önlenmesi de zordur.
Çünkü birçoğu bu düzenden şikâyet edip bu düzenin sürdürülebilirliği için gizli ve güçlü bir mücadele içindedir. 
Özellikle bir konu var ki değinmek istiyorum. Biraz riskli gibi görünse de vicdanım ve mesleğim gereği pek suskun kalamıyorum. 
Kendi aklımdan konuşmaktansa sizleri bir de bu pencereden olaylara bakmaya çağırmak ve sükûnetinizi korumaya davet etmek istedim, elbette kanaat yine sizindir. 
Geride bıraktığımız haftada çok önemli olmakla beraber herkesin fark etmesi ve ders alması gereken üzücü olaylar yaşandı Lefkoşa Polis Müdürlüğünde. 
Bir “cinayet zanlısı” kendini 3.kattan aşağıya attı iki polis nezaretinde iken. 
Peki, kimdi bu adam? 
70 yaşında cinayet işlemekle suçlanan, ağzını bıçak açmayan, sağlık sorunu olduğu gerekçesiyle “mahkeme emri” ile özel bir odada tutulan, çocuklarından biri de polis olan, eski bir TMT’ci. 
Yaşarken ve cinayet suçlamasıyla gündeme gelmeden kamuoyunun hiç tanımadığı birisi. 
Peki, kamuoyu bu adamı nasıl tanıdı? 
Polis Müfettişi Mehmet Bayraktar’ın cinayet zanlısı olarak! 
Yapılan soruşturmalar derinleştikçe hemen herkes bu adamın katil olduğuna inanç belirtti. Adam son sorgusuna çıkarılırken kendini 3. kattan bina boşluğuna bıraktı ve zanlı, maktul oldu. 
Ardından Polis Genel Müdürlüğüne karşı acımasızca saldırılar başladı bazı çevreler tarafından. 
Ailenin tepkili olması gayet normal.
Çünkü ne olursa olsun ölen babaları. 
Peki, karşı taraf yani katledilen Mehmet Bayraktar’ın ailesi? 
Onlar daha da öfkeli. 
Çünkü bir anda bir polis müfettişinin katil zanlısı neredeyse kahraman ilan ediliyor. Daha da kötüsü bir ülkenin Başbakanı çıkıp böyle elim bir olayda Polis Genel Müdürünün atamasını gündeme getiriyor ve Cumhurbaşkanını göreve çağırıyor. 
İşte burada “pes” dedirttiren çok ince bir nokta var. 
Üzülerek ve affına sığınarak yazmak isterim ki Başbakan, böyle bir olayda tarafları yatıştırabilecek, toplum vicdanını rahatlatacak ve bütünlüğü sağlayabilecek bir açıklama yapmak yerine bir cinayet zanlısının ihmalden ve veya iyi niyetten kaynaklanan ölümünü dahi siyasi malzemeye çevirme yönündeki açıklamasını esefle kınamak isterim. 
İnsan hayatı her ne sebeple olursa olsun böyle siyasi malzeme yapılmamalı dahası buna Cumhurbaşkanlığını alet etme girişimi de olmamalı. 
Ortada bir cinayet var ve soruşturmanın sonuna gelindiği DNA eşleşmelerinin katil zanlısını mahkum edebileceği gerçeği önümüzde dururken, konuşmayan, gönüllü ifade vermeyen ve diğer tutuklulardan ayrıcalıklı davranılan bir maktul ve beraberinde gelen bir intihar vakası var. 
Adamın konuşmasını engelleyen aile bireyleri olduğu söyleniyor, bu doğruysa neden engellediler? 
Her birimizin vatandaşlık görevi değil midir böyle bir olayda polise yardımcı olmak? 
Aile diyor ki “babamız çok yaşlıydı, hastaydı hatta daha da ileri gidiliyor ve beklide katil zanlısı Mehmet Bayraktar’ı öldürmeden evimize girdi babamızın kıyafetlerini giydi gitti cinayet işledi” diye ifadeler de var. 
Polis bu ifadeleri dikkate almalı bence belki de maktul Vechi birini korumak için susuyordu. Olayda polisin ihmali var mı? 
Elbette var... 
Mehmet Vechi sırlarıyla ölüp gitti.
Bana göre eğer katil o değilse, katilin kim veya kimler olduğunu biliyor ihtimali yüksek.  Soruşturma bu kadarla kalmamalı. 
Vechi’nin intiharına sebep bir umutsuzluk halimiydi yoksa bir itiraf mıydı?
Umarım bunu da zaman içinde öğrenebiliriz. 
YORUM EKLE

banner471

banner473