banner564

“İnsanoğlu kötülüğü bilmeseydi.”(si sua maola nescient) Virgile

Tasarlıyorum kafamdaki fener alayı gibi yanan âşkı, yamacım hâlâ daha çorak -yok kimsecikler, hâlâ aklımdakiler bir sanı ve hâlâ duygularım saklı; karartısıyla geleceğin başbaşa umutsuzluğu alçakca kovalıyorum.Hiçbir zaman vazgeçmedim, iradeli, büyük bir kitle gibi kalbimi kullanarak içimdeki derin inayeti koruyarak ilerledim. Korkunç düşüncelerim beni erdem bahçesinde yalnız bırakmadı. Her yanım süprizlerle dolu, herkesin iyilikseverliğine muhtaç bir şekilde; bundan da pek hoşlanmayan bir yürekle sürekli yaralandı. İçimdeki anlaşmazlık özürlünün biriydi, her gün sinirlenecek birini bulurdu kendine…
Bana hiç yakışmadı, iyice tartmasını bilemedim hayatı, Allah her şeyi birden vermedi kalbime… Ben de dayatmadım hiçbir şeyi kendime, sadece öz eleştirinin konvoyunda sıramı bekleyerek, hataları yaparak, yapmamayı öğrendim. Uyandırmak kendimi biraz da bu düştüğüm zavallılıktan kendimi kurtarmak… İçimdeki derin çocuğa sevecenlik ve merhametin verdiği azizliği doldurmak. Meselâ; “Çocukların tatlı ve sevecen olduklarını düşünürüz hep, ama onlar sevilmek için kandırırlar bizi sadece.” Ben de kandırmak istiyorum sevilmek için sizleri sadece… Sevmek için özgürlük, sevilebilmek için güven ve inancım aydınlık olsun istiyorum… 
Mahsur değilim bir dertte, çok da prensipler içinde veyahut itaatkâr. Her gün atılımlarımın masraflarını ödüyorum. Allah’a tevekkülle geçiyor ömrüm. O müthiş derece, kandil kalkmış, berbat yaralarıma merhem oluyor. Etiket fiyatları üzerinde insanların, bazıları indirimli bazıları bindirimli geliyor usumuzave “Kendimi bir kuyunun üzerine eğilmiş, bu derin ve kapkaranlık kuyuya bir ip sarkıtmış gibi hissediyorum. Aşağıdan canlı biri ipi tutsun diye ümitsizlikle bekliyordum ipi oynatarak.”Ve yinede içimde ve dışımda kocaman uhrevî bir sessizlik, şükran duyma namına diye bir zerre hakikat kalmamış insanların yüreğinde…
-Kendimi arıyorum ‘teslimiyet’te-, öğütlerle teselli ediyorum kendimi hiç düşünmeden düşündürtüp-düşünerek, birçok meselden ders alarak; kaybolsan kendini aramaya gitmez misin? Daha büyük mutluluklar için… Uyuyan yüreğini umutla uyandırmak için; zekânın ve imanın verdiği şevk ve zevkle;arzuların sarmalları içinden fırlayan, filizlenen ve yeşeren dinamik bir bedenden dökülen kelebeklerle.Şu; “Neşe onların kanatlarındaki renklerde görülür…”
Yüreğinizde hacimlenerek büyüyen bir sevgi betimleyin ve sevgilinize her gün şiir ve mesajlarınızla göndermelerde bulunun… Uzaklığın verdiği sis yakınlaştıkça azalır, azaldıkça ruhunuz pragmatik şekilde aydınlanır. Yapmasaydımlar yapsaydımlara döner elbet. Duyabilme mutluluğu onun sesini duyduğunuzda, hissedebilme mutluluğu ona dokunduğunuzda ve görebilme mutluluğu onu görbildiğinizde ancak ve ancak yüreğimizde bir senfoni gibi melodiksel, çoksesli ve uyum içinde kulağınıza hiçbir sesin uyumsuzluğu ve eksikliği gelmeden ulaşmasıdır.
Kısmetse sadık kalalım birbirimize, küçüğü büyüğü yoktur aldatmanın… Kulak asmayalım hiçbir kötü sav’a, tez’e, bildiğimiz yoldan, kendi tecrübemizle belli bir ahlâk çerçevesinde, efendi gibi yaşamak… Kaygısız, bize verilenleri suistimal etmeden, yadırgatmadan kendimizi hayata ve insanlara karşı… Sendeler gibi oldum çıtlatarak ailevi yaşadığım problemleri kalbime; gürleştiği ve seyreldiği zamanlar olmuştu.Çıngırağıbollaşıyordu hayâllerimin zamanla hesaplaşarak, seslerle çiziyordum reçine kokulu duygularımıisimlendirmeye çalışarak;gelenekçi alınyazımı, dogmatik, gölgeleyemez ruhumu hiçkimse eğer krallığımda şuursuzluk yoksa…
Mutlu olmaya yeteneğin veya bir becerin yok mu?  Yoksa sen hiç zahmet etmeden Allah’ın huzuruna yükseltilmeyi mi bekliyorsun… Bakışsız kalbini gözlerimde ısıtır, sana unutmabeni çiçeklerini yakardım. Gel, bana artık, beni sevdiğini söyle kalbinin derinliklerinden;şükürler olsun beni kendinden uzaklaştırmadın… Şimdi, kendi nefsimi öldürmek istesem beni affedebilir misin? 


TANGO!
Çiftleri göklerde kucaklayan hırçın bir ağıt
Uhrevî, erotik, siyahî gölgelerde dans eden
kızıl saçlı kız, kızıl nehirde yıkıyor saçlarını..
Ah Tango! gecenin yıldızlarına gülümseyerek
ısırmaktır dudaklarımızı, ılık umutlarımızı.. 
Harflerin yerlerde süründüğü o gece havada
öpüşüyordu gözlerimizin sesleri, o girdabın
içinde ayaklarımız, ellerimiz sağır birbirine
tutuşur, tutuşur kontrolsüz duygularımız
Ayrılıyoruz şimdi birbirimize bırakılmış
duyguların en müstehcen, en kıyı yerinden 
belki mesafelerin ışıkları dökülür kalbimizden
belki gelir âşkın fısıltıları yüreğimizi ürperten
belki gelir dokunuşları tenimize ayışığının
ve yine döneriz birbirimize, muhtaçlığımızın.
LİBERTANGO!
Çiftleri göklerde kucaklayan hırçın bir ağıt
Uhrevî, erotik, siyahî gölgelerde dans eden
kızıl saçlı kız, kızıl nehirde yıkıyor saçlarını..
Bir kuytu buldum yanaklarının semtinde; 
denize kıyısı, altın ışıklı kumsalı vardı. 
Ve bıçkın esen yeli omuzlarından süzülen,
gülüşleri vardı gölgede serin, uçsuz bucaksız, 
gülünce yüreğimi hafifleten, ümitli şeylerden
Çizgileri vardı arsız uğultusunda dalgaların;
her akşam kıyıya vuran mehtâba karşı,
çalardı bir sır gibi tutkulu şarkıların
Sular değerdi ayaklarının hüzün rengine, 
sonra bembeyaz ıslaklığın değerdi yüzüme; 
içimizdeki yangının sevda kokulu renginden, 
bakışların daha yakın şimdi tenime teninden.
YORUM EKLE

banner608

banner474