banner564

36. Kalbin Azığı

   Kalbin azığı Allah’ı zikretmektir. Kalbimi nefs cephesine zafer kazanması için gönderdim. Eğer savaştan galip gelirsem ki hiç şüphem yoktur kalbin dilbilgisine konan hakikatin bülbüllerinden. Kalbin noksan nirengisi nokta olunca insan ruh kuarkını şuurda kuvvete dönüştürür. Kalp noksanından çıkarılan çoklu evrenler ise elektromanyetik kuvars alanlarının içinde yegâne oluş enerjisine dönüşür. Allah’ın fıtrat verdiği aciz canlılar ise mikro evrenlerdir. Rakamda bulamayacağımız hakikatleri, mana evreninde çözmeye çalışmaktadırlar. Allah’ın zatı sonsuza kadar, hep tek, kalbe dokunma mahiyetindedir. Nihayetsiz bir varlığın hiçlikten varlığını yokluğa dokundurması, âyetlerini kullarının şahsiyetine kalp etmesidir. 
  Atom düzeyde bir kibrit kutusu kadar sabit diske 35 milyon şarkıyı sığdırabiliyor insanoğlu artık. Her geçen zaman daha da ileri teknoloji ve bilimsel ilerleme sağlanmakta. Nano düzeydeki metalara devasa bilgi miktarı sığdırabilmekteler. Düşünün ki kalbe ve akla sığabilen maneviyat miktarını; aydınlanmanın ışığı, kanalı veya boyutsal kaynağı, şuur üstü/ bilinç üstü / us üstü / vs… ilahi, ulvi, kadir mertebesi, algılamanın ötesi olma hali, hepsi Tek’in vahyettiği tabiat dengesidir. Bu safhada kıble kalbin aynada döndüğü yerdir. 
     Kalpler inceldikçe inceldi ta ki birbirine görünmez bir gururla imkânsızı isteyip durdukça.  Kalbin molekülleri ‘Bir’den fazla yoktur havsalada’ denklemiyle kuruludur kadim noktada. Kalpte Peygamber sancağı, kulluk ibadeti olunca kalbin akdi aşikâr Kuran-ı Kerimle ayan beyan gözükür. Kalp her gün beş vakit mülakata girer, amaç kalbin Allah yolunda selametidir. Kalp küresel bir bilmece bildirmecedir; nefsin örttüğü bir kalp bir âmâ gibi kesrette vahdeti göremez.   
  Her zerre kendi kozmos âlemini tespih eder. Vahdet malikânesinde sonsuz kemâl akidesiyle ipek böcekleri dut yapraklarında kalp liflerini üretir; Mârifetullâh santrali elektronları ile Allah’ın hakikatini tümevarım füzyonuyla; otonom sinir sistemine, Episteme ve Lagos’a, kalbin arterlerinden üst erdemsel, boyutsal kaotik anatomisine, zincirleme akışın içerisinde; insanın mekânda imkânsızlık tecrübesidir.
Yalnızlık, kendi zihnin içinde inzivaya tutulmuş düşünceler paradoksudur. Kalbin büklerinden dönüş zorlu, engebeli bir dağ yamacına tırmanmak gibidir hayat. Kalpte çıt yoktur kilidi açılmamış bir kapının anahtar deliğinde çıt yoktur, gecenin bacasından ağmış kömür tozları vardır gözleri gözyaşlarına boğup acıtan. Bu minval üzerine gece gece çıktım bahçeye, orada kalbin köresinden düşünceleri acıtan büyük karıncalar çıktı. Çocuklar, düşler yakıldı yine kalp karanlığa düşene kadar vaktimiz kaldı hayattan, karanlık kavuştu birbirine. Durup duran, pel pel bakan günler, ipil ipil yağan düşünceler, yalp yalp yanan, cayır cayır yanan histerik, nefes karışığı gülüşler kaldı bize. Havanda dövülmüş bir kalbin bize ne kadar faydası dokunabilir?
Çıktığımız bu yolculuk, “el değer etek değmez” çocuk oyunlarıyla geçecek değildi ya? Hayatın anlamı, insanın anlamı ve anlamanın anlamıyla geçecekti gecenin bir tarafını kırarak, kalbi gürp gürp attırarak. Kalbim gecede kalıyordu zaten, yıldızlarla belenerek, yanaklarım gülmekten kınalanarak. Kalbimde ürperen siyah diri bir yıldız gibi keskin bir gülümseme bekleyerek güneşten. Kalbe ne vuracaksın çocuk, sevginin korkunçluğunu vur?

YORUM EKLE

banner471

banner474