Diyalog Gazetesi
2025-07-17 08:33:09

Adanın gerçekleri ve beklentiler

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 17 Temmuz 2025, 08:33

Kıbrıs tarihinin en kritik ayındayız… Kıbrıslı Rumlar için 15-20 Temmuz dönemi acı hatıralarla yüklüdür…
Kıbrıslı Türklerin de özgürlüğe kavuşma günüdür 20 Temmuz…
Son 62 yılda her iki toplumun da büyük acılar ve sevinçler yaşadığını kimse inkar edemez…
Kıbrıslı Türkler 1963-74 döneminde çok acılar çekti…
Binlerce insan evinden, köyünden, işinden oldu…
On binlerce insan başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı…
Çünkü Eoka-B terör örgütü adayı Yunanistan’a bağlamak istiyordu…
Faşist Yunan cuntası 15 Temmuz 1974’te askeri darbe girişiminde bulunmasaydı, 20 Temmuz Barış Harekatı da olmazdı…
Tarihi gerçekleri herkesin iyi okuması ve doğru tahlil yapması gerekiyor…
Özellikle kayıp yakınlarının çektiği acıları anlamalı ve bu tür olayların bir daha tekrarlanmaması için, yeniden birleşme konusunda iyi niyetli düşünceler öne çıkarılmalıdır…
Adanın her iki kesiminde yüz binlerce yabancıyla birlikte yaşayabilen Kıbrıslı Türk ve Rumlar; neden kendi aralarında bu uzlaşıyı sağlayamıyorlar?..
Önemli olan bu soruya yanıt vermektir…
Din, dil, ırk farklılıklarına takılmadan, adanın zenginliklerini birlikte paylaşma ve refah düzeyini artırarak her iki toplumu da mutlu etmek için ihtiyaç olan tek şey siyasi cesaret ve kararlılıktır…
Siyasi kararlılık ve cesaret varsa, diğer tehlikeli unsurları etkisiz hale getirmek kolaydır…

New York’tan beklenti

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın, Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapor gerçeklerin belgesidir…
Stewart, iki taraf arasındaki güvensizliğin çözüme engel olduğunu söylüyor…
Bunu inkar etmek mümkün değildir…
Kıbrıslı Rumlar, kuzeydeki Türk askerinden şikayet ediyor…
Kıbrıslı Türkler ise, güneydeki ırkçı yükselişi endişeyle izliyor…
Eoka-B’nin yerini alan ELAM’ın siyasallaşması ve son kamuoyu yoklamasında üçüncü parti konumuna gelmesi, Kıbrıslı Türkler açısından endişe vericidir…
Öyleyse ne yapmalı?..
Her iki toplumun gerek medya haberleri, gerekse siyasilerin söylemlerinden başlayarak ‘çözümün önemini’ halka anlatılmalı…
Terör yanlısı gruplar dağıtılmalı…
Ve eğer başarı sağlanırsa kalıcı çözüme gidilmeli…
Liderlere bu aşamada düşen en önemli görev; Güven Artırıcı Önlemleri ileriye götürmektir…
Öncelikle kapı sayısı artırılmalı, karşılıklı geçişler kolaylaştırılmalıdır…
Yeşil Hat Tüzüğü’nün kapsamı da genişletilmeli, et ve et ürünleriyle, süt ve süt ürünleri de Yeşil Hat kapsamında serbest bırakılmalıdır…
Bunlar işin kolay tarafıdır…
Ama bir yerden başlayıp ilerlemek lazım…

Yorumlar (2)

Hasan Nuri 8 Saat Önce

Sayın Akar New York zirvesini Cenevre zirvesini ve geçmişi bir tarafa bırakıp 2026’ya Bakalım ! 2026 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Güney Kıbrıs AB Dönem Başkanı Olacak ve yine 2026 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Güney Kıbrıs Shengen Üyesi Ülke olacak ayni zamanda AB yardımları ile KKTC ile Güney Kıbrıs arasındaki Yeşil hat denetilip güncellenip Güçlendirilecek ! Dış işleri bakanımızın yeni kapılar açamam dediği bugün izdiham yaşanan Güneyle mevcut Geçiş Kapılarında ise Shengen kuralları uygulanıp Denetimler artırılıp sıkılaştırılacak ! KKTC’nin Hayır dediği AB’nin Kuracağı Güneş Enerji santralından Sadece Güney Kıbrıs yararlanacak , Temiz Enerjiye geçilmesi ile KKTCyi zehirleyen mevcut kirli yakıt fiyatları tavan yapıp bulunamaz hale gelecek ! East - Med Avrupa’ya enerji akımı Avrupanın maddi yardımları ile geriye dönüşü olmayan bir başlangıç yapacak , Dikili taş önünde Dünyaya meydan okuyan KKTC mi ne yapacak ? Rum Mülklerini yağmalayıp Satanların devam eden Uluslararası Tutuklanmalarını , Ekonominin batışını, Fahiş Enflasyon ve Pahalılığı Turisti ve Yatırımcıyı mumla aradığımız Yaşam Standartlarının yerle bir olduğu Karanlık yollarına çıkmaya Korkar olduğumuz KKTCde Tetikçiler ve Sahtekarlar ile tüm bunları konuşmaya devam edeceğiz !

Muslihiddin 7 Saat Önce

Sayin Akar bir konuya dikkatinizi cekmek istiyorum.. Konteynirlar.. Insaat sektorunun icine dustugu darbogazdan midir, yuksek kira fiyatlarindan midir, haksiz kazanc istemekten midir yoksa denetimsizlikten midir bilinmez ama guzel ulkemiz adeta bir konteynir kente ve ulkeye donusmeye basladi. Bir arazi alip oraya bir konteynir koymakla basliyor hersey. Yanina bir de kuyu aciliyor. Ustune de gunes enerji sistemi kurulup icine de balok istifi gibi, eteklerle dolasan isciler dolduruluyor. Her taraf cop ve pislik icinde.. Vergi yok, ruhsat yok, izin yok, denetim yok.. Ne olacak bunun sonu.. Arazilere konteynir konulmasi ve buralarda yerlesim derhal bir duzene sokulmalidir..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.