Cumhurbaşkanı Tatar, resmi değil belki ama fiili kampanyasını başlattı. Önce yerleşke açılışı yapıldı. Aynı günlere denk getirilen Tekno-Fest ile bir gösteri düzenlendi. Tumturaklı konuşmaların bini bir paraydı.
Ardından bir video yayınlandı ki düşman başına… Tatar, KKTC ilan edildiğinde bu işlerin içinde olmadığını ve Londra sokaklarında trenle seyahat ettiğini kabullenmiş olduğu gibi Mehmet Ali Talat’a gönderme yapmak için trendeki İngiliz gazetesinin manşetine bakarak ağladığını da açıklamış. Gerçekler acımasızdır ama… Birileri buldu ve gazete manşetinin Tatar’ın dediği ve ağlamasına vesile olabilecek şekilde olmadığını etrafa yaydı. Tatar da ağladığıyla; yalan beyanda bulunduğu iması da ortada kaldı!
Sonra, bir video daha yayınladılar ama oradaki anıtın da EOKA anıtı olduğu görüldü. Bilmeden iş yapmaya çalışıyorlar kanaati pekişmiş gibi oldu.
Sonra, İlber Ortaylı’yı getirerek bize “Kıbrıs sorununu” anlatmasını istediler ama Ortaylı’nın hakaretamiz sözlerinin çekeceği tepkiyi hesap edemediler. Aslında gafın büyüğü Kıbrıslılara Kıbrıs sorunu anlatmaktı ama hakaret o kadar tepki çekti ki kimse bu gafın peşine düşmedi. Tatar’a yaptırdıkları açıklama da kimseyi tatmin etmedi. Ortaylı, yararlı değil zararlı oldu!
Bu arada köşe yazarları Tatar’ın UBP’den ne kadar oy alabileceğini sorgulamaya devam ediyor. Dün de Levent Özadam yazdı: “Tatar’ın adaylığı kesindir! Burada önemli olan partinin ne kadar Tatar’a destek vereceğidir… Zira parti içinde Tatar’a destek vermeyeceğini söyleyen önemli bir kitle vardır!”
Türkçe’de bir söz vardır: Şüuyu vukuğundan beter! Bu sözle, bir şeyin dedikodusunun veya söylentisinin yayılmasının, onun gerçekleşmesinden daha kötü sonuçlar verebileceğini anlatmaya çalışırız. “Kendini gerçekleştiren kehanet” tanımlamasını yapanlar da vardır. Bir şey hakkında o kadar çok konuşursunuz ki; insanlar onun gerçekleşeceğine kesin olarak inanırlar ve ona göre davranmaya başlarlar. Bütün bunlar başta uydurma olarak konuşulan şeyin sonuçta gerçek olmasına yol açar!
Tatar’ın UBP’liler tarafından desteklenmediği ve desteklenmeyeceği şüuyu veya kehaneti de bunun gibi bir şey oldu sanırım… Öyle bir şey gerçek olmasa bile buna inanan UBP’liler var ve bu inanç onların oy doğrultularını etkilemişe benziyor.
Arka arkaya gelen talihsizlikler ise başka bir söylentiyi besliyor aslında. Türkiye’den gönderilen kampanya ekibinin işine dört elle ve yaratıcı bir şekilde sarılmadığını gösteren “iletişim kazaları”, Tatar’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından içtenlikle desteklenmediğinin kanıtı olarak sunulmak isteniyor.
Bütün bu söylentiler çorap söküğü gibi art arda sıralanınca insan ister istemez şans faktörünü hatırlıyor.
Siyasetçinin şansa her zaman ihtiyacı vardır. Bu kadar şansızlık ise gerçekten fazladır!
Bu işler biraz da şans ister doğrusu!
Paylaş