Diyalog Gazetesi
2025-05-19 09:25:42

Çözüm sırası Kıbrıs’a mı geliyor          

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 19 Mayıs 2025, 09:25

Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’ndan bu yana çözülemedi…

Çözümsüzlüğün temelinde Kıbrıslı Rumların ‘eşit paylaşıma’ karşı çıkmaları ve AB içerisinde tek başlarına üye olmalarının etkisi vardır…

Kıbrıs Türk tarafı 24 Nisan 2004 referandumunda dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adını taşıyan plana yüzde 65’le ‘evet’ oyu verdiği halde, Kıbrıslı Rumların yüzde 75’i buna ‘hayır’ oyu kullandı…

Rumların bu tavrının en önemli nedeni; Annan Planı’nda Türkiye’nin garantörlüğünün devamı ve 650 Türk askerinin varlığının yer almasıydı…

Referandum sonrasında Kıbrıs’ta ‘lider değişimi’ yapıldı…

Limasollu olan dönemin Rum lideri Nikos Anastasiadis’in karşısına, aynı bölgeden göçmen olan Mustafa Akıncı çıkarıldı…

Müzakereler Crans Montana zirvesine kadar olumlu bir havada geçmişti…

Dönemin Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları da toplantılarda hazır bulunmuştu…

Türk tarafı ilk kez masaya harita koymuş, ayrıca garantörlük gibi hayati bir konunun tartışmaya açılmasına izin vermişti…

Buna karşın Rum tarafı “alacaklarımızı aldık” diyerek masayı terk etti…

Şimdiki Rum lideri Nikos Hristodulidis o toplantıda Dışişleri Bakanı olarak masada yer almış ve masayı dağıtan kişi olmuştu…

Hristodulidis şimdi Rum lideri olarak, Türk tarafını masaya çekmek için çaba harcarken, diğer yandan tek yanlı adımlarıyla dikkat çekiyor…

Bu adımlara bir göz atalım:

-Rum Milli Muhafız Ordusunun silahlanması…

-ABD’ye hava ve deniz üssü verilmesi…

-Tek yanlı doğal gaz sondajları…

- Türk devletleriyle diplomatik ilişkiye girmek…

-Ve tüm Arap ülkeleriyle ‘savunma ve ekonomi’ alanlarında ortaklık anlaşması imzalamak…

ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’in yanı sıra Mısır, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün ile ortak askeri tatbikatlar planlı bir şekilde devam ediyor…

En ağır darbe mülkiyet

Kıbrıs Rum Yönetimi, ABD ve AB’nin güçlü desteği sayesinde son zamanlarda Kıbrıs Türk ekonomisine ağır darbe indiren yeni adımlar atmaya başladı…

Türkiye; İmamoğlu, PKK, Rusya-Ukrayna barış süreciyle meşgul edilirken; Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs’taki mülklerle ilgili tutuklama emirleriyle emlak sektörünü neredeyse durma noktasına getirdi…

Kuzey Kıbrıs’ın 3 önemli ekonomik sektöründen biri olan emlak sektörü, Rum arazileri üzerinde inşa edilen konutları satamaz duruma geldi…

Ayrıca Kuzey Kıbrıs’ın İskele bölgesinde çok sayıda konut inşa eden İsrail asıllı iş adamı Simon Aykut, emlak pazarlaması yapan Alman vatandaşı Ewa Künzel, iki Macar kadın pazarlamacı Rum Merkezi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor…

Macar kadınlardan birine 30, diğerine 15 ay hapislik cezası veren Rum mahkemesinin kısa bir süre içinde diğer tutuklularla ilgili kararını da açıklayacak…

Emlak sektöründe faaliyet gösteren ve aralarında Türk ve KKTC vatandaşlarının da bulunduğu 240 kişiyle ilgili uluslararası tutuklama emirlerinin yayınlandığı belirtiliyor…

İşte bu emirler yüzünden sektörle ilgili Kıbrıslı Türkler sadece AB ülkelerine değil, Rum Yönetimiyle ‘suçluların iadesi’ anlaşması yapan Arap ülkelerine dahi gidemiyor…

İki toplum lideri Temmuz ayında gerçekleşmesi planlanan toplantıya gitmezden önce Kıbrıs Türk ekonomisinin dibe vuracağı yönünde endişeler yaşanıyor…

Peki Rum Yönetimi bu fırsatı nasıl elde etti?..

İşin can alıcı noktası burada…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2006 yılında Türk tarafına altın tepsi içinde bir fırsat sundu ve Taşınmaz Mal Komisyonu oluşturuldu…

Çözümün gecikmesi nedeniyle kuzeyde mülkü bulunan Rumların bu komisyona başvurarak ‘takas, iade ve tazminat’ yöntemiyle hakkını elde etmesi öngörülüyordu…

Yaklaşık 8 bin Kıbrıslı Rum göçmen kuzeydeki mülkünü satmak için komisyona başvurdu…

Ne var ki; komisyon bu başvuruların ancak bin kadarını sonuçlandırabildi…

Parasızlık nedeniyle 7 bin dolayında dosya sonuçsuz kaldı…

Bu dosyalar sonuçlandırılsaydı, başvuru sayısı çok daha yüksek rakamlara ulaşacak ve kuzeydeki Rum mülkleri Türkleştirilmiş olacaktı…

Kuzeydeki tüm Rum mülklerinin bedeli konusunda 20 milyar dolardan söz ediliyor…

Suriyeli göçmenlere ve İmamoğlu sonrasındaki ekonomik sorunlara 100 milyar dolar harcanabilirken, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkleştirilmesi için 20 milyar dolarlık kaynağın yaratılamamasının tek sorumlusu Türkiye değildir…

Mülk satışlarında ek vergi uygulamasını uzun yıllar gerçekleştirmeyen KKTC yönetimleri de sorumludur…

Sonuca gelecek olursak…

Kıbrıs sorunu son 51 yılın en kritik noktasına gelmiş durumda…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Haziran ayında KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu’nun icraatlarıyla ilgili değerlendirmesi öncesinde ‘çok hızlı bir şekilde’ Rumların başvuruları sonuçlandırılmalıdır…

Kapalı Maraş kentinde mülkü bulunan Rumlara Türk Yönetimi altında geri dönüş çağrısı yapılmalı ve bu şekilde pozitif bir algı yaratılmalıdır…

Kuzeydeki mülklerin büyük bir kısmı Türkleştirildiği takdirde, kalıcı bir çözüme ulaşılmasının daha kolay olacağı düşünülüyor…

Türk tarafı suskunluk politikasını terk ederek, Kıbrıs konusunda ‘uzlaşı’ mesajı veren atak politikaya yönelmelidir… 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.