Cumhurbaşkanı Erhürman, görevdeki bir ayını tamamladı. Bu süreyi genellikle Kıbrıs sorunu bağlamında değerlendiriyor ve iç politikaya olan etkilerini görmezden geliyoruz.
İşler iyi gidiyor: Erhürman’ın açılımları, Hristodulidis’in Kıbrıs politikasını eskisi gibi yürütemeyeceğini gösteriyor. Anladığım kadarıyla bu durum, Erhürman’a oy vermeyen kişileri bile “durumun değişebileceği” konusunda umutlandırıyor. Erhürman’ın etrafında kenetlenmek giderek güçleniyor.
Hükümet partileri bunu fark etmiş olmalılar ki Erhürman’ı destekleyici açıklamalar yapıyor; tavırlar alıyorlar. Ana muhalefet partisi CTP ise Erhürman’ın seçilmesinin yarattığı olumlu atmosferi kullanarak iktidara gelmeye hazırlanıyor.
Cumhurbaşkanı olmadan önceki dokuz yılı CTP Genel Başkanı olarak geçiren Tufan Erhürman’ın seçimi önemli bir oy farklı ile kazanmasının Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne önemli fırsatlar yarattığı elbette önemli bir politik gerçekliktir. Buna karşın, Erhürman’ın seçimi kazanmasından bu yana geçen sürede hükümet ve hükümeti oluşturan partilerle kurduğu olumlu ilişkilerin iç politikaya olacak etkileri de dikkate alınmak zorundadır.
Bir aylık sürede yaşadıklarımız, hükümeti oluşturan parti liderlerinin bunu idrak ettiklerini gösteriyor. Erhürman’a desteklerini hem törensel hem de politik olarak ifade etmekten kaçınmıyorlar. Bu sayede Erhürman’a oy veren ama esas olarak kendi seçmenleri içinde olduklarını düşündükleri kitle ile empatik bir ilişki kuruyorlar. Bu sayede kendi politik çizgilerini yenilemeyi düşünmüş bile olabilirler. Katı bir “çözüm karşıtlığından” uzaklaşıp, “bir kez daha deneyebiliriz” pozisyonuna geçebilir; “Rumlarla dost olamayız” durumundan vazgeçip “iş birliğine istekli” havasına bürünebilirler.
Kıbrıs sorununun yanı sıra asayişten nüfus politikasına kadar pek çok konuda Cumhurbaşkanı’na ayak uydurur ve teknik çözümleri birlikte aramaya koyulurlarsa da şaşmamak gerekecek. Cumhurbaşkanı ile Hükümetin iş birliği yapmasına şaşmamak gerekir aslında ama bugüne kadar yaşadıklarımız bunun seçmen tarafından ilginç bulunmasına yol açacaktır.
Bu arada, CTP liderliği ile hükümet partileri arasındaki ilişkilerin giderek gerginleşmesinin beklendiğini de dikkate almak gerekiyor. Seçim yaklaştıkça seçmene hoş gelecek “saldırgan söylemler” artacak; karşılıklı suçlamalar yoğunlaşacaktır. Bir yanda “olumlu ve yapıcı ilişkiler”, diğer yanda “karşılıklı sövüşmeler” birikecek gibi görünüyor.
Bu gelişmeler yaşanırken Cumhurbaşkanı’ndan beklenen “hükümet karşıtı” çıkışların gelmemesi, CTP liderliğinin yalnızlaşmasına yol açabilir. Bu ortamın CTP’yi toplum sorunlarının çözümü için katkı koymak yerine hakaretamiz söylemlerle oy toplamaya çalışan bir parti durumuna düşürmesi ve Erhürman’ın seçilmesinin CTP lehine yarattığı havayı tersine çevirmesi, CTP’nin beklenen seçim zaferi bakımından ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Bu hafta sonu toplanacak olan CTP kurultayı yeni başkanı seçecek... Yeni başkan bu tehlikenin ne kadar bilincinde olursa CTP için o kadar iyi olacak ama bir bütün olarak CTP liderliği, bu tehlikeyi dikkate almak ve politik söylemini Tufan Erhürman’a %63 oranında oy veren seçmen tabanını kapsayacak şekilde oluşturmak görevi ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu zorluğu aşmak hiç de zor değil! Nasılsa örnek de ortadadır!
Erhürman-Hükümet uyumu, CTP’yi tehdit ediyor!
Paylaş