Kuzeydeki Rum mülklerinin satışıyla ilgili tutuklama girişimlerine yenileri ekleniyor. Fileleftheros gazetesinin haberine göre; Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüşen Rum Ekolog Çevreciler Hareketi’nin KKTC’de emlak işi yapan çoğu Türk 33 şirket hakkında topladığı verileri ileterek, durumun polise aktarılmasını istedi.
Rum Ekologlar ve Çevreciler Hareketi’nin, 33 dosya hakkındaki bilgileri hangi kaynaktan elde ettiği belirtilmezken, ‘Kıbrıslı Türk aktivist’ Oz Karahan’ın, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi ve Meclis binasına ilişkin açıklamalarından söz edildi. Yerleşkenin, Rum arazileri üzerinde inşa edildiği iddia edildi.
Fileleftheros gazetesi; KKTC Cumhurbaşkanlığı ve Meclis binasının yer aldığı yerleşkenin, Rum malı üzerine inşa edildiğini, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın 2021’de açıkladığı bu konunun, Genel Sekreter’in Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin’in Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la görüşmesine kadar dikkate alınmadığını belirtti.
Gazete “‘Cumhurbaşkanlığı’ Çalıntı Kıbrıs Rum Malında… Malları Gasp Ediyor ve ‘Kurumlar’ İnşa Ediyorlar” başlığıyla manşete çektiği haberinde, Tatar’ın Holguin’i yerleşkede kabul ederek görüşmesinin ardından Talat’ın açıklamasının “Kıbrıslı Türk aktivist” olarak tanımladığı Oz Karahan tarafından hatırlatıldığına işaret etti.
Erdoğan’ın sözüne dikkat çekildi
Haberde Talat’ın 21 Temmuz 2021’de bir TV kanalına yaptığı açıklamanın ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerleşkenin açılışında söylediği ‘Bu topraklara bir mühür daha vuruldu.’ sözünün Cumhurbaşkanı Tatar’ı ziyaret eden herkese “hatırlatılması gerektiği” savunuldu.
Habere göre Rum Ekolog Çevreciler Hareketi birkaç gün önce Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüşerek, KKTC’de emlak işi yapan çoğu Türk 33 şirket hakkında topladığı verileri iletti, aynı verileri ileriki günlerde araştırılmak üzere Rum polis teşkilatına verecek.
Gazete, Rum yönetiminin KKTC’de faaliyet gösteren iş insanlarını tutuklama taktiğini, “Kıbrıs sorununda da sonuç almak hedefiyle sürdüreceğini” yazdı ve bunu “ekonomik etki ve KKTC iç cephesinde tepki yaratarak Türkiye’yi görüşmelere katılmaya zorlamak için baskı unsuru olarak kullanacaklarını” yazdı.