Diyalog Gazetesi

‘Tanınma ihtimali var’

GÜNEY

AKEL’in önemli ismi Çelebis, çözüm olmaması halinde KKTC’ye yönelik izolasyonların devam edemeyeceğini söyledi ve uyardı

 Rum Komünist AKEL Partisi Kıbrıs Masası Şefi ve Rum müzakere grubu üyesi Tumazos Çelebis, “müzakere prosedürü olmadığından hava boşluğunda bulunuyoruz” dedi.

Çelebis, Genel Sekreter’in raporunda Rum tarafının da suçlanması halinde, yarım asra yakın bir zaman izolasyon sorunu yaşayan Kıbrıslı Türklerin sonsuza dek, hiçbir statüleri olmadan yaşatılamayacağını belirterek “bunu, sahte devletin resmen tanınması izleyecek” uyarısında bulundu.
Bunun, AB içerisindeki çeşitli yapılara emsal teşkil eder korkusuyla hemen olmayacağını, ancak er geç olacağını söyleyen Çelebis “Bunu da, doğal gaz konusunda ne olacak meselesini de önümüzde bulacağız. Türkiye, ExxonMobil’i engellemeyebilir, böyle bir şeye cüret etmeyebilir ancak sondaj yapmak için Kıbrıs MEB’i içerisine gelebileceği göz ardı edilemez” dedi.
Çelebis, her iki tarafın da müzakere prosedürünün derhal yeniden başlaması için bahaneleri bir kenara bırakması gerektiği görüşünü ortaya koydu ve özetle şöyle devam etti:
“Çok zaman yok çünkü Genel Sekreter’in raporunu günler içerisinde Güvenlik Konseyi’ne sunacak. Rapor Ekim ayı içerisinde sunulacak ve anlaşılacağı gibi rapor sunulduktan sonra, çok geç olacak. BM Barış Gücü ile ilgili karar Ocak ayında alınacak. Dolayısıyla o zamana kadar tam bir görüntü olmalı.
Şahsım ve AKEL açısından iki devlet çözümü kabul edilir değildir. ancak iki devleti ve kadife ayrılığı düşünenler varsa çıkıp bunu söylesinler. Taksim istiyorlarsa, bu da bir müzakere gerektirir. Kendi başına (taksim) gelmesine izin verir, sonra da çıkıp başka seçeneğimiz yoktu dersek, çok daha kötü şekilde gelecek, hiçbir şey elde edemeyeceğiz.”

Rum tarafı inandırıcı olamadı

Eski Başsavcı, Rum müzakere grubu üyesi Alekos Markidis ise; Rum tarafının, Temmuz 2017’de Crans-Montana’da konuşulanlara dair anlatımlarına BM’de ve AB’de itibar edilmediğini, son 15-16 ay içerisinde de o çabanın kopmasının ve çıkmazın Türkiye’nin veya KKTC’nin uzlaşmazlığından kaynaklandığına inandırmayı da başaramadıklarını belirtti.
“Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın, Genel Sekreter’in Rum tarafına sorumluluk yüklememesinin büyük başarı olduğunu söylediği noktaya geldik” diyen Markidis özetle şunları söyledi:
“Akıncı’nın stratejik anlaşma önerisine doğrudan dobra-dobra karşılık verebilir, çözüm için doğru zemin diyerek kutladığımız Guterres çerçevesini stratejik anlaşmaya dönüştürebilirdik. Yapmadık. Bunun yerine 4 Temmuz ile 30 Haziran’ı karıştırdık, Türkiye’nin tezini öğrenmek istedik. Mesele çok talihsiz şekilde yönetildi. Kıbrıs sorununu, iki bölgeli iki toplumlu federasyonu öngören BM kararlarına uygun şekilde çözmeyi gerçekten istediğimiz konusunda bize inanılıp inanılmadığı meselesi var. 
Başkan BM’ye gidip BM kararlarından bahsediyor, iki bölgeli iki toplumlu federasyondan söz etmiyor. Federasyon sözünden utanıyor mu? politikasının bu olduğunu söylemekten utanıyor mu? Esasta kararlardan söz ederken bu çözümden söz ediyor. Neden söylemiyor? Kıbrıs sorununda 60’lı yıllardan beri genellikle olduğu gibi iç politikada bazı dolaplar döndüğüne dair çeşitli soru işaretleri doğuran da bunlardır.” 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.