Kuzey Kıbrıs gerçekten çok ilginç bir ülke oldu...
Hedefi nedir, ne yapmak, nasıl kalkınmak istiyor belli değil...
Nüfus politikası, ileriye yönelik siyasal stratejisi de belli değil...
Eğitimde, turizmde, tarımda, ticarette, sanayide hedefi nedir?..
Hangisine öncelik veriyor, hangisini ileri taşımak istiyor; bilen, tartışan ve fikir geliştiren yok...
Kağıt üstündeki kalkınma planları uygulanmıyor...
Bırakın yatırımcılara çıkarılan engelleri...
Küçük bir işyeri açmak istediğiniz zaman, o kadar çok bürokratik engel çıkarılıyor ki; daha ilk adımda bunalır, vazgeçersiniz...
Peki neden böyle?..
Neden bu çarpık düzen değiştirilmiyor?..
Neden gerekli önlemler alınmıyor?..
Yanıtı çok basit...
Siyasilerde ‘önlem alma’ cesareti ve becerisi yok da ondan...
Atılacak her adımda, kaç kişiden tepki görüleceği veya kimlere ne tür katkı sağlanacağı ve bu katkı sağlanacağını düşündükleri kesimlerden ‘ne kadar yararlanacaklarını’ hesaplıyorlar...
Hesaplama süresi ise sınırsızdır...
Aylar, yıllar geçiyor...
Sonra görev süreleri dolunca gidiyorlar...
Yenisi gelince de aynı süreç sil baştan başlıyor...
Gençler sokakta
İki gün önce ilginç bir eyleme tanık olduk...
Üniversitelerin Eczacılık fakültelerinde okuyan gençler ellerinde pankartlarla sokağa döküldüler...
Neden?..
Eczane sayısının sınırlandırılmasını öngören yasa tasarısına tepki göstermek için...
“Eczane sayısını sınırlarsanız biz ne yapacağız?.. Nasıl iş kuracağız?” dediler...
Yalan mı?..
Onlar da kendilerine göre haklı...
Ama şu küçücük ülkenin bin tane eczaneyi kaldıramayacağını da düşünmek gerekiyor...
O zaman başka bir soru gündeme geliyor?..
Neden bu kadar çok eczacılık kontenjanı veriyorsunuz?..
Yalan mı?..
Siz üniversitelere bu kadar çok kontenjan veriyor ve rakamı sınırlamıyorsanız, onlar da okudukları bölümden mezun olunca kendi işlerini yapmak istiyorlar...
Peki bunun ortası yok mu?..
Elbette var...
İngiltere’de, Almanya’da veya bir başka ülkede Eczacılık okuyanların tümü, mezun olduktan sonra eczane açamıyor...
Bir kısmı açabilse de çoğunluğu bir yerlerde iş fırsatı arıyor...
Bulabilirse ne ala...
Bulamazsa valizini alıp, bir başka ülkeye gidiyor...
Kuşkusuz; KKTC’de okuyan öğrencilerin ilk tercihi kendi ülkeleridir...
Sırf aileden ayrılmamak için Türkiye’ye dahi gitmez oldular...
O zaman da, KKTC’nin geleceğini düşünen varsa eğer; yerliler için kontenjanlar sınırlandırılmalıdır...
Sırf askerliği ‘Yedek Subay’ yapabilmek için Beden Eğitimi, İletişim veya Halkla İlişkiler okuyan gençlere, okul sonrasında kamuda ‘iş verilemeyeceği’ açık ve net bir şekilde söylenmelidir...
Onları beden öğretmenliğine veya iletişime yönlendirmek yerine, ihtiyaç duyulan teknik sahalara yönlendirmek devletin görevidir...
Ne gezeeeer?..
Bunu kim yapacak?..
Aradaki fark?
Konu Bedelli askerliğe gelmişken, Rumlarla bir kıyaslama daha yapmakta fayda vardır...
Güneyde askerlik süresi 2 yıldır...
Bu sürenin 14 aya düşürülmesini isteyenlerin oranı yüzde 47’dir...
Rum ordusunun devamını isteyenlerin oranı ise yüzde 79’dur...
Ezici bir çoğunluk “askerlik devam etmelidir” diyor...
Gelelim Bedelli Askerlik meselesine...
Rumlarda yüzde 89 gibi ezici bir çoğunluk böylesi bir uygulamaya karşı çıkıyor...
“Herkes eşit olmalı” diyor...
Benzeri bir araştırmanın bizim tarafta yapıldığını düşünelim...
Ezici bir çoğunluk ‘askerliğin tamamen kalkmasını’ isteyecek...
Yedek Subaylığın kaldırılmasına herkes karşı çıkacak...
Ve bu uygulama devam ettiği sürece KKTC’deki üniversiteler yüzlerce eczacı, dişçi, beden hocası, iletişimci mezun etmeye devam edecek...
Doçentler, Profesörler daha da artacak...
Burası gerçekten bir başka cennet!!!