Diyalog Gazetesi

Başkanlık ön  plana çıkıyor

KIBRIS

KKTC’de ideal yönetim sistemi, Girne’de düzenlenen çalıştayda tartışılıyor

 Tuğçe Ülkü AYDIN-Arzu KÖPRÜLÜ

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İşletme ve Ekonomi Fakültesi ile Dr. Fazıl Küçük Vakfı işbirliğindeki “KKTC’de İdeal Yönetim Sistemi Tartışması: Uluslararası Katılımlı Başkanlık Sistemi ve Parlamenter Sistem Çalıştayı” Girne Oscar Hotel’de başladı. Çalıştayda konuşan siyasetçiler parlamenter sistem ile başkanlık sistemini tartıştı. Başkanlık sisteminin KKTC’ye daha uygun olduğu görüşü ön plana çıktı.
Cumhuriyet Meclisi eski Başkanı ve Dr. Fazıl Küçük Vakfı Onursal Başkanı Sibel Siber, DAÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam ile DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Deniz İşçioğlu’nun açılış konuşmasıyla başlayan çalıştayda, Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay, Başbakan Tufan Erhürman, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit ile Maliye Bakanı Serdar Denktaş da birer konuşma yaptı.
ABD, Türkiye, İtalya gibi ülkelerin yanı sıra KKTC’den uzmanların da konuşma yapacağı çalıştay, bugün sona erecek.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Deniz İşçioğlu, küreselleşme ile birlikte dünya düzeni içinde birçok taşın yerinden oynadığına işaret etti.
İdari, hukuki, ekonomik ve siyasal boyutlarıyla yönetim sistemlerinin yeniden tartışılmasına duyulan ihtiyacın artık daha yüksek sesle dile getirilmeye başladığını söyleyen İşçioğlu, yeni bir düzen arayışı çerçevesinde bilindik tüm kavramların yeniden tanımlandığını, yönetim anlayışının geleneksek yapıdan çıkarılıp farklı arayışlar içine girildiğini kaydetti.

Siber: Bugünlere kolay gelinmedi…
Cumhuriyet Meclisi eski Başkanı ve Dr. Fazıl Küçük Vakfı Onursal Başkanı Sibel Siber de, Kıbrıs Türk halkının varlık mücadelesi verdiği günlerden bu günlere gelmesinin kolay olmadığını anlattı.
Siber, amaçlarının, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleriyle; daha verimli çalışan kurumlarla yaşam kalitesini yüksek tutmak, devlet birey ilişkisini yasalara sadece yönetilenin değil, devlet yöneticilerinin de uyacağı, daha çağdaş temellere oturtmak ve devleti daha ileri noktalara taşımak olduğunu söyledi.
Gelinen noktada devlet ve yönetim sisteminden kaynaklanan genel bir hoşnutsuzluk olduğunu vurgulayan Siber, mevcut sistemden toplumun hemen hemen tüm kesimlerinin şikayetçi olduğunu söyledi.
Dr. Küçük’ün en büyük arzusunun, kazanılan varlık mücadelesinden sonra halkın hak ettiği gibi bu topraklarda güven ve refah içinde ilelebet yaşaması olduğuna dikkat çeken Siber, vakfın temel amacının da halkın yaşam kalitesinin yükselmesi için çalışmalar yapmak, O’nun mücadelesini ve ilkelerini canlı tutmak olduğunu vurguladı.
Çalıştayla sistemdeki sıkıntıların masaya yatırılmasını hedeflediklerini söyleyen Sibel Siber, durum tespiti yaparak, mevcut durumun daha iyi bir yapıya dönüştürülmesi için alternatif sistem modellerini karşılaştırmak ve ülke için yine en uygun modelin ne olabileceğine dair görüşler üretmeyi hedeflediklerini aktardı.
Bu yapının sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Siber, mevcut sistemin işlevselliğini arttıracak şekilde iyileştirilmesi ya da işlevsel bir model arayışına geçilmesi gerektiğini söyledi.


Denktaş: Başkanlık sistemini savunuyorum
Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Dr. Fazıl Küçük Vakfı’na ve DAÜ İşletme Fakültesine, “son derece kaliteli bir ortamda, yıllardır tartışamadıkları konuyu irdeleyebilecek olmaktan dolayı” teşekkür etti.
Geçmişten beri başkanlık sistemini savunan biri olduğuna dikkat çeken Denktaş, Başkanlık sistemini bilen, içinde yaşayan bir topluluk olduklarını, federe devlet kurulacağında 1966’da yine başkanlık sistemiyle devam etmenin gündeme geldiğini ancak, Rauf Denktaş’ın parlamenter sistemi ısrarla talep ederek “Güney’in ulusal konseyi var bizde farklı yaklaşımlar var sıkışınca gidilebilecek parlamento olmalı” demesi üzerine federe devletin parlamenter sistemde kurulduğunu anlattı.
Denktaş, KKTC kurulacağında da aynı tartışmanın yaşandığını, kamuoyuna ne kadar yansıdığını anımsayamadığını ancak aynı gerekçelerle parlamenter sistemin tercih edildiğini belirterek, 28 yıldır kesintisiz parlamentodayım, başkanlık sisteminin daha iyi olacağına inananlardanım” dedi.
Denktaş, iyi- kötü yasa, anayasa olmadığını, iyi yöneticinin en kötü yasaya, anayasaya da sahip olsa ülkeyi iyi yönetebileceğini söyledi.
Başkanlık sisteminde sorumlunun belli olduğunu, bu nedenle iyi yönetemiyorsa, 2 dönemli kısıtlı görev süresince ne kadar popülist davranırsa davransın verebileceği zararın da sınırlı olduğunu anlatan Denktaş, “bir kez daha, bence bizim ülkemize en uygun sistem başkanlık sistemidir diyorum” dedi.

Özyiğit: Burada bir alt rejim var…
Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit ise, ülkede uzun zamandır tartışılan ancak sonuçlanamayan başkanlık sistemini irdelemek için bir araya geldiklerini belirterek, “istesek de istemesek de uluslararası hukuka göre, burada bir alt rejim var” dedi.
Dolayısıyla bize düşen öncelikli görevin, kendi ayakları üzerinde duran, sivil demokratik rejimi konuşmak olduğunu kaydeden Özyiğit, “Anayasanın geçici 10. Maddesinin kaldırılmasıyla vesayet rejiminin sonlanmasıyla ortaya çıkacak rejimin tartışılması lazım bence” dedi.
Özyiğit, rahmetli Arif Hoca’dan alıntı yaparak ”bizi biz yönetelim istersek krallıkla yönetiriz” diyerek, önce güçlerin, güç dengelerinin yerine oturması için rejimin doğru kurgulanması gerektiğini söyledi.

Erhürman: Çare üretmek istiyorsak…
Başbakan Tufan Erhürman ise, Dr. Fazıl Küçük Vakıfı’na ve mensubu olmaktan onur duyduğu DAÜ’ye böyle bir çalıştay düzenlediği için teşekkür etti.
Başbakan Erhürman, “Ortada bir sorun var ve çare üretmek istiyorsak çare ne olabilir, parlamenter, yarı parlamenter ya da başkanlık veya başbakanlık sistemi olabilir” dedi.
Başbakan Erhürman, öncelikli zorunluluğun hangi soruna çözüm arandığını tespit etmek olduğunu vurguladı.
Çok uzun süreden beri tartışılması gereken, ancak nedense ya hiç tartışılmayan, ya da gerektiği gibi tartışılamayan pek çok konu biriktiğini dile getiren Erhürman, “bunlardan bir tanesi de bugünkü konudur. Tartışmadığımız değil 10 yıldır tartışılan ancak gerektiği şekilde ele alınmayan” dedi.
Buradaki tartışmaların gerektiği şekilde yapılmasını ve sonuç çıkarmayı becerebilmeyi umduğunu dile getiren Erhürman, “Hem politika yapıcılara yol göstermek açısından hem de bir vizyon geliştirebilmek açısından” dedi.
Parlamenter sistemlerin neredeyse tamamında yasamanın yürütme üzerindeki denetiminin zayıfladığını ve yasamanın yürütmeden bağımsız yasama faaliyeti yapabilme kabiliyetinin zayıfladığını dile getiren Erhürman, bu zayıflığın da 1900’lü yılların başlarında disiplinli siyasi partilerin ortaya çıkmasıyla başladığını ifade etti.
Başkanlık sistemine bakıldığında onun da doğasından kaynaklanan bir takım sıkıntılar olduğuna işaret eden Erhürman, temel sıkıntının eğer başkan ve parlamento çoğunluğu farklı siyasi partilerdense başkanın ve yürütmenin enstrümanlarından olan yasaların geçmesinin mümkün olamayabileceğini, bu tıkanıklığın ABD’de bile zaman zaman yaşandığını söyledi.

“Planlı kalkınma yaklaşımı yok”
1974’den beri planlı kalkınma yaklaşımı içerisinde olunmadığını ve gelinen noktada çok dar bir ekonomik model üzerinden çözüm üretmeye çalıştıklarını ifade eden Erhürman, bunun hükümet sistemiyle ilgili bir sorun olmadığını, Kıbrıs Türk halkının en büyük probleminin ‘bu memleketten bizden bir şey olmaz’ yaklaşımını içselleştirmesi olduğunu belirtti.

Uluçay: Çalışmalara ışık tutacak
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay çalıştayda yaptığı konuşmada, KKTC’nin halen içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi koşulların, gelecekte hangi sistemle yönetileceğine dair tartışmalara ciddi anlamda ışık tutacağını söyledi. 
“Sistemleri üretken kılmak bize bağlıdır” diyen Uluçay, parlamenter sistemin nimetlerinden yararlanılamadığına, bu sistemin iyileştirilebileceğine işaret etti.
Demokrasilerde halk tarafından seçilmiş olmanın önemine işaret eden Uluçay, kendi ülkemizde de bu soruya cevap bulmaya çalışırken, ülke koşullarına uygun hareket etmek gerektiğine dikkat çekti.
Tarihi sürece bakıldığında, Kıbrıslı Türklerin aslında kendi koşullarından dolayı ülkede hangi sistemin olması gerektiğini tartıştığını söyleyen Teberrüken Uluçay, 1975’ten itibaren başkanlık sistemi olsaydı, bugün belki de yine ülkeyi derinden etkileyen temel sorunların çözülememiş olduğunun tartışılacağını kaydetti.
Ülkenin içinde bulunduğu koşulların göz ardı edilemeyeceğini ifade eden Uluçay, 1975’te oluşturulan Federe Devleti Cumhurbaşkanın, yani Federe devleti başkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini vurguladı.
Gelinen noktada bugün ülkede parlamenter sistemin uygulandığını belirten Meclis Başkanı Uluçay, Cumhurbaşkanın halk tarafından seçildiğini, Başbakanın yürütmenin, bakanları atarken dışarıdan teknokrat bakan da atayabildiğini anlattı.
Uluçay bütün bunlar üzerinde kafa yorulması gerektiğini, parlamenter sistemin iyileştirilebileceğini ifade ederek, parlamenter sistemin nimetlerinden yararlanılamadığını söyledi.
Bugün Meclisin mevcut yapısının yani 6 partiden oluşması ve 4’lü koalisyon hükümetinin çok daha geniş bir yelpazeye hitap edebilmesi açısından önemli bir şans olduğunu, iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Uluçay, bu durumun daha sonraki süreçlerde özüne dönük sorunlara çözümler üretilebilmesi için önemli olduğunu belirtti.
Meclis’in 26 sayısı ile açılabilmesinin yarattığı sıkıntılara da işaret eden Uluçay, 3’te bir ile toplanılabilecek, konuları sınırlandırabilecek bir yapıyla, Meclis’in çalıştırılabileceğini anlattı. 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.