Diyalog Gazetesi

Büyük acılar çekildi

KIBRIS

Siyasetin önemli isimleri 74 Barış Harekâtı’nı ve o yıllarda yaşanan olayları anlattı:

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 48 yıl geçti ancak savaşın acı izleri halen silinmedi. Yerinden yurdundan olan, yakınlarını şehit veren ve büyük acılar çeken Kıbrıs Türk halkını özgürlüğe kavuşturan 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na ve savaş yıllarına tanık olan deneyimli siyasiler ‘o günü’ Diyalog’a anlattı.

Derviş Eroğlu: Savaşın gerçek yüzünü gördüm
Savaş yıllarında mücahitlik yapan 1983 KKTC Kurucu Meclis Milletvekili ve 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, şunları söyledi:
“Tıbbıyeyi bitirip Kıbrıs’a döndüğümde çok az doktor vardı. Bizim eğitime gitmemiz hem Kıbrıs’ta doktor olmaması hem de EOKA’nın saldırılarını sürdürdüğü bir zamanda doktor ihtiyacının da üst seviyeye çıkmasıydı. Biz de o zamanlar askeri kadroda doktor olarak görev yaptık.
1964 Erenköy, 1965’te Karpaz’dan çıkarma yapılacağı beklentisinde, 1967 Köfünye olaylarının yaşandığı zamanlarda olayların hep içerisindeydim. Erenköy savaşında Mağusa Sancaktarı’nın talimatı ile Serdarlı’ya doktor olarak gönderildim. Yollar kesik, ulaşım imkansızdı. Barış Gücü’nden bir doktor bana refakat etmesi için görevlendirilmişti. Sabah 09.00’da Mağusa’dan yola çıktık, Serdarlı’ya akşam 17.00’de varabildik. 1965’te Mehmetçik Serdarlığı’nda görevlendirildim. Karpaz’dan çıkarma beklentisi vardı, ancak gerçekleşmedi. 1967’deki Köfünye olaylarında, şimdiki Gülseren Kampı’nın -o zamanlar Rum Kapmı’ydı- karşısındaki Türk bölgesinde görev yaptım. 1973’te adaya ikinci tahsilini bitirip tekrar döndüm. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı başlamadan önce Mağusa Hastanesi’nde çalışmaya başladım. Birinci ve ikinci Barış Harekatlarında doktor olarak görev yaptı. Savaşın gerçek yüzünü gördüm.

İki ayrı coğrafya...
1974 Barış Harekatı’ndan sonra Güney’de Rumlar, Kuzey’de Türklerin olduğu bir coğrafya yaratıldığını ifade eden Eroğlu, “Bu coğrafyada önce Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurduk. Bundaki amaç, Rumların da federe kanadı oluşturarak Türklerle Rumların tekrar federal bir cumhuriyet olan ortaklık devletinde buluşmasıydı. Bu beklenti içerisindeydik, ancak Rumlar bizi azınlık görmeye devam ettiklerini, Bağlantısızları da arkalarına alarak, daha da ileriye giderek BM’ye taşıdılar ve ‘Kıbrıs Türk halkı bir azınlıktır’ şeklinde karar almaya çalıştılar” diye konuştu.


Hakkı Atun: Kıbrıslı Türkleri hesaba katmamanın cezası çekildi
KKTC’nin kuruluşunda yer alan eski başbakanlardan Hakkı Atun, Geçitkale olayından sonra Türkiye’yi ve Kıbrıs Türk halkını ikinci kez hesaba katmamanın cezasının çekildiğini dile getirdi.
Atun, “Türkiye, ‘Askerleriniz Geçitkale’den çekilmez ve işgalci Yunan tümenini Yunanistan’a çekmezseniz ben müdahalemi yaparım’ dedi. Bu 1964’teki Erenköy olayından sonra ikinci dönüm noktasıydı” ifadelerini kullandı.
Atun, 1974 Barış Harekatı’na giden dönemin Kıbrıs Türkü’nün birlik, beraberliği ve Türkiye’den gelen bir avuç subayın desteği ile kurulan Mücahit Teşkilatı ile direnildiği ve ayakta kalındığını ifade etti. 1974’te Makarios’a yapılan darbe ile Kıbrıs’ta işlerin tamamen değiştiğini dile getiren Atun, “Makarios’a ‘Öldürdük’ denilerek darbe yapıldı. Ancak Makarios İngilizlerin de müdahalesi ile Malta’ya oradan da BM’ye kaçırıldı. Makarios orada, ‘Kıbrıs’ta Türkler ve Rumlar Yunanistan’ın işgali altındadır. Gidin bu insanları kurtarın’ demeye başladı. 1974’e Türkiye’yi de arkamıza alarak gelmeyi başardık” şeklinde konuştu.
Atun şöyle devam etti: 
“15 Temmuz 1974’te Makarios’a darbe yapıldığında ben görevli olarak Baf’ta bir arazi incelemesine gitmiştim. Dört gün Baf’tan Kuzey’e dönemedim benim gibi birçok kişi gafil avlandı. Ben bunun arkasının geleceğini düşünüyor ve Türkiye’nin mutlaka bir adım atıp önlem alacağını bekliyordum. Bütün yollar kapalıydı ve barikatlar kurulmuştu. Tehlikeli de olsa, Lefkoşa’ya dönmeyi başardım. İlk hedefleri Makarios’u bertaraf ederek, Enosis’i ilan etmekti. Ecevit’in başbakanlığındaki Türkiye hükümeti bunu anladı ve İngiltere ve Yunanistan’a birlikte müdahale etme çağrısı yaptı. Yunanistan hiç yanaşmadı çünkü darbeyi yapan oydu. Müdahale etmenin haklı nedenleri olduğunu da dünyaya kanıtlamış oldu. Türkiye, Kıbrıs’a kırıp dökmek için değil, barış için gideceğini söyledi. Gelmeseydi yıllarca mücadele verip, karşı çıktığımız Enosis oldubitti şeklinde gerçekleşmiş olacaktı.”


Kıbrıs Türkü’nün hayali gerçekleşti
Türkiye’nin harekat için ön hazırlığını yaparak, gelişmelerin vuku bulduğu süreçte iyi değerlendirme yaptığının altını çizen Atun, harekat için güçlü bir hava gücünün yanında teknik ve teçhizat anlamında da Türkiye’nin yeterli donanıma sahip olduğuna işaret etti.
20 Temmuz 1974’te gerçekleşen harekatın Kıbrıs Türkü’nün kurtuluşu olduğunu söyleyen Atun, Kıbrıs Türkü’nün hayalini kurduğu bağımsızlığa ve coğrafi bir bölgeye sahip olduğunu söyledi.
Atun, “Bir kilometrelik bir deniz cephemiz olsa da Türkiye ile irtibat kurabilsek diyorduk. Türkiye’nin müdahalesi ve bizim ona verdiğimiz güven ile Kuzey’de coğrafi bir bölge oluşturuldu ve bu bölgenin kurtuluşu yanında, Kıbrıs Türkü ne kadar soylu ve Anavatanı’na bağlı bir halk olduğunu gösterircesine Güney’den gruplar haline Kuzey’e göç etti. Bağımsızlığa gidiyoruz diye, dağlardan tepelerden Rum şoförlere para vererek göç ettiler” diye konuştu.
Atun ayrıca, Kıbrıs Türk halkının Güney’den Kuzey’e göçe zorlandığı söylemlerinin de doğru olmadığını kaydetti. Atun, çekilen acılara ve mağdur olmuş insanları yeniden bir yerleşim yerine yerleştirilmesine de şahitlik yaptığını söyledi.

Osman Ertuğ: İbre Türkleri gösterecekti
Eski diplomat ve Emekli Büyükelçi Osman Ertuğ, 1974’te Türkiye’nin iki taraflı müdahale amacı ile İngiltere’ye görüşmeye gittiğini çünkü Garanti Anlaşması’nın tek taraflı ya da birden fazla taraflı müdahaleye işaret ettiğini söyledi. Ertuğ, “Rumlar kendi içlerindeki çatışmadan sonra ibreleri Türklere çevirecekti. Türkiye müdahale etti” dedi.
Zamanın Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’in Londra’ya giderek İngiliz yetkililerle görüştüğünü anlatan Ertuğ, adaya barış gelmesi ve mümkün mertebede az kan dökülmesi gerekçesi ile birlikte müdahale ve üs kurma talebinde bulunduğunu kaydetti. 
Ertuğ, “İngiliz yetkililer bunu olumlu değerlendirmek yerine, çok bencil davranarak ‘Yapma, bizi bulursun karşında’ şeklinde Ecevit’i tehdit etme yoluna gittiler. Çünkü İngilizler Kıbrıs’ta bulunan egemen iki askeri üssünü kaybetmek istemiyordu ve Türkiye’nin müdahalesine karşı çıktılar” şeklinde konuştu.
İngiltere’nin birlikte müdahale teklifine olumsuz yanıtının ardından Türkiye’ye tek taraflı müdahale seçeneğinden başka bir yol bırakılmadığına dikkat çeken Ertuğ, “Türkiye 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirdi” dedi.

Alpay Durduran: Güvensizlik hat safhada, çabalar sonuçsuz...
KKTC Kurucu Meclis Milletvekili Durduran, harekata kadar olan süreç içerisinde en belirgin olan şeyin güvensizlik olduğuna vurgu yaptı.
Durduran, bu nedenle de her alandaki uzun vadeli yatırımlar için bir atılımın söz konusu olmadığını ifade etti. Durduran, “Böyle yaşamayı da kimse istemiyordu tabii ki. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi bu durum” şeklinde konuştu.
1974 yılında Türk, Rum liderler ve toplumlar arası yapılan görüşmelerde 10 madde üzerinde uzlaşıya varılan anlaşmaya Türk tarafının da onay verdiğini söyleyen Durduran, Rum Cumhurbaşkanı Makarios’un bunu reddettiğini söyledi.
Durduran, “Bütün çabalar yere serilmiş ve başarısızlığa uğramış oldu. Bunun sonuçlarının olmaması imkansızdı. Aslında bugünkü durumun o zamandan başladığını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.

Statükoyu değiştirme amacıyla maceracı darbe
Köfünye olayından da bahseden Durduran, “Türkiye ültimatom verdi ve anlaşmalarda olmayan Yunan askerlerinin çekilmesini istedi ve bunu uygulatabildi ancak bu da kurulu statükoyu değiştirmeye yetmedi ve kritik durum devam etti” diye konuştu.
Durduran, 1970’lerde Yunanistan’da kurulan askeri rejimin macera hevesi ile Kıbrıs’a da müdahale ederek, Kıbrıs’taki statükoyu değiştirmeyi hedefleyen darbe yaptığını söyledi.
Durduran şöyle konuştu: “Kıbrıs’taki statükoyu değil, Kıbrıslı Türklerin boyun eğmesini isteyen grupları ve bunların başını yönetime getirdiler. Bu statükoyu kökünden değiştirecek tehlikeli bir duruma neden olacaktı. Bu durum dünyanın tepkisine neden olmanın yanı sıra Türkiye’nin de müdahale etme hakkını doğurmuştu.”

Jandarma hücum botlarıyla transfer edildik
Alpay Durduran, yaşanan gelişmeler ışığında Türkiye’nin anlaşmalardan doğan hakları kapsamında Kıbrıs’ta statükoyu değiştirip, Anayasal düzeni sağlayacağını söyleyerek, dünyanın tepkisini çekmeden harekatı yaptığını söyledi. Durduran ayrıca böylelikle, Yunanistan’ın Kıbrıs’a müdahalesi sonucu Türkiye ile çatışmaya girmesinin de önüne geçilmiş olduğunu kaydetti.
Durduran, “O zamanlar iki süper gücün denetiminde olan bir dünya düzeni söz konusuydu. Bir tarafta Kıbrıs’ın doğusunda yer alan Sovyetler Birliği diğer tarafta batıda Amerika Birleşik Devletleri donanmasını mevzilendirdi. Türkiye’ye ‘Gel harekatını bildiğin gibi yap’ dendi. Türkiye de askeri müdahale yaparak, durumu tersine çevirmeye başladı” şeklinde konuştu. Durduran, o zamanlar kendisi de dahil Kıbrıs Türk nüfusunun ağırlıklı bir kısmının mücahit olarak silah altında olduğuna vurgu yaparak, “Ben de havan topçusuydum” dedi.
“O dönemler İTÜ’de öğrenciydim. Kıbrıs’taki gerginlikleri bizler de yakından takip ediyorduk. Türkiye’de Ankara’da biz Kıbrıslı öğrenciler de yürüyüşler yaptık” diyen Durduran, daha sonra kendilerinin Kıbrıs’a gönderilmesi konusunun ele alındığını dile getirdi.
Rumların kontrol edemediği Erenköy gibi bölgelere gönderilen eğitimli kişilerin oralardaki askeri mühimmat ile diğer bölgelere dağılımının tasarlandığını ifade eden Durduran, “Biz de jandarma hücum botlarıyla oraya transfer edildik ve orada 2 yıla yakın bir süre kaldık. Daha sonra Erenköy hadiseleri oldu, buna karşın Rumlar da Yunanistan’dan ordu transfer etti ve saldırıya geçtiler. Daha sonra Türkiye de ilk defa Kıbrıs’a jetlerini göndererek, devam edilirse çıkarma yapacağı tehdidinde bulundu. Bunu ciddiye alan Rumlar Erenköy’e saldırıyı durdurdu” şeklinde konuştu.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Erenköy mücahidi olarak göreve çağrıldığını ifade eden Durduran, “Radyodan birlikleri belli olanların birliklerine katılmaları, birlikleri belli olmayanların da en yakın birliklere katılması çağrısı yapıldı” şeklinde konuştu. (Devam edecek)

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.