Diyalog Gazetesi

Kıbrıs adasının İngilizlere kiralanması (2)

KIBRIS

İsmet Esenyel - yorum

Dr. Rifat Uçarol yazdığı kitabında Kıbrıs sorunu ve Osmanlı İngiliz Anlaşması ( Adanın İngiltere`ye devri ) çok önemli konulara değindi. Genel olarak özetleyecek olursam sözde Akdeniz’deki çıkarlarını düşünerek İngiltere Osmanlı devlet adamlarına Berlin Kongresi’nde Osmanlının çıkarlarını savunacağına ve Rus Çarlığına karşı onu koruyacağını belirtmişti ve bunun için Akdeniz’de bir üs yani Kıbrıs Adası’nı istedi. 4 Haziran 1878’de imzalanan Kıbrıs Konvansiyonu ile Kıbrıs Adası, İngiltere’ye kiralandı. Bu konvansiyonda Kıbrıs idaresi İngiltere’ye bırakılmakla birlikte ada Osmanlı mülkiyeti olmaya devam ediyordu. Bu antlaşmaya göre, hükümet için yapılan harcamalar dışındaki adadan elde edilen gelir, İngiltere tarafından “yıllık sabit ödeme” olarak Osmanlı İmparatorluğu’na ödenecekti. Antlaşmada yer alan bu madde, Osmanlıların adayı İngiltere’ye bırakmadığını sadece kiralayarak, geçici olarak yönetimini bıraktığını gösteriyordu. Ayrıca 1 Temmuz 1878’de yapılan 8 maddelik ek bir antlaşma ile Rusya’nın Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda İngiltere’nin de Kıbrıs’ı tahliye etmesi kabul edilmişti, ancak bu hiç olmadı. Abdülhamit özellikle “ Hukuk-i Şahaneme Asla Halel gelmemek şartı ile muhanedameyi tasdik ederim “ diyerek o dönemin Büyükelçisi Layard Kraliçe adına resmen beyan etti ve Kıbrıs böyle kiralandı. Yapılan görüşmeler sonunda yıllık sabit ödeme, 92.799 Sterlin, 11 Shilling ve 3 Penny olarak belirlendi. Bu bölgelerden tamamı ile çekilen Rusya uluslararası anlaşmalara sadık kaldı ancak İngiltere bunu yapmadı. Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere arasında yapılan bu konvansiyon, diğer devletlerin de tepkisini çekmişti ama İngiltere hiç gecikmeden adada yönetimini kurunca bir şey yapamadılar. İngiliz Emperyalizmi, İtilaf devletlerine karşı savaşa 1914 yılında giren Osmanlı İmparatorluğuna ceza olarak tek taraflı adayı uluslararası hukuka bakılmaksızın işgal etti. Hem adayı tek taraflı olarak kendi egemenliğine soktu hem de eğer Ruslar Kars, Ardahan, Batum`dan çekilirse çekilmeyi onaylayacaksınız hükmüne karşın bunu yapmayacaksınız ..

Padişahın Hukuk-i Şahane şerhi ve Lozan Anlaşması süreci 
Lozan bugün belli çevreler tarafından eleştiriliyor ya , o dönemin koşu
Padişahın Kıbrıs üzerindeki hakları, yani hukuk-i şahane asla ihlal edilemeyeceğini belirttiği ve Büyükelçi Layard tarafından Kraliçe adına onayladığı bu şerhi Kıbrıs Türküne yaklaşık seksen yıl sonra büyük bir siyasi kazanım ile GARANTÖRLÜK HAKKI`na dönüştü. Bunu gerçekleştiren dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes İkilisidir. Bu kapıyı açan ise Lozan Barış anlaşmasında Kıbrıs ve Egedeki Adacıklar ile ilgili yaptığı 16.maddedeki değişklikler esasına dayanmaktadır. İngilizcesi “ [ Article I6. Turkey hereby renounces all rights and title whatsoever over or respecting the territories situated outside the frontiers laid down in the present Treaty and the islands other than those over which her sovereignty is recognised by the said Treaty, the future of these territories and islands being settled or to be settled by the parties concerned” 

“Türkiye, işbu Andlaşma’da belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla sıfatlarından ve [ Türkiye’nin ] egemenliği işbu Andlaşma’da tanınmış adalardan başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir; bu toprakların ve adaların geleceği [ kaderi ], ilgililerce düzenlenmiştir, ya da düzenlenecektir. “ 
Tüm Avrupa Birliği, ve Rumların karşı çıktığı GARANTÖRLÜK hakkımızın bugünlerde Manipüle edilmek istendiği unsurlar aslında yaklaşık 100 yıl önce kazanılan haklardan kaynaklanmaktadır. Kıbrıs adasının kendisine verilmesi ümit ve beklentisi içinde Lozan Konferansı’na katılmış ve Andlaşmayı imzalamış olan Yunanistan Antlaşma’nın Kıbrıs’ın İngiltere’nin egemenliği altına konulmasına ilişkin maddesi hakkında herhangi bir çekince beyan etmiş değildir. Böylece Yunanistan anılan maddeyi olduğu gibi bütün sonuçlarıyla kabul etmiş olmaktadır.
16. Madde’nin ilkyazım biçimini İsmet Paşa kabul etmiş olsaydı, Türkiye gelecekte Kıbrıs konusu hakkında hiçbir söz hakkına sahip olamayacaktı. Bu maddeyi yukarıdaki gibi değiştirerek bugünlere vesile olunmuştur. 
Bu yazdığım bilgiler ışığında MARAŞ statüsüne tekrardan bu bakış açısı ile bakmakta fayda var değil mi? Bazen uluslararası hukuk, kendi gerçekliğini ortaya koyarken, bazen de güçsüz ülkeler güçlünün yanında aciz kalıyor. Unutulmaması gereken başka bir unsur ve gerçeklik var. 1974 de Savaş kazanıldı ve bu savaşın da bir bedeli var. Öyle kolayına sakinler, BM kararları, insan hakları üçgeninde bu iş kolay çözülmeyecek gibi. 
MARAŞ Bizim otoritemiz altında, siyasi ve ekonomik kazanımları Kıbrıs Türkünün faydasına olacak şekilde eski sakinlerinin hakları da gözetilerek açılmalı. 
Her türlü açılım Türkiye, Eski Sakinler, ve Kıbrıs Türkünün çıkarına olmalı. Formül önce birbirimize tahammül etmeyi öğrenmek. Yunan ikide bir Türk jetlerine kilitlenirse nasıl olacak bu iş ? 
Turizm Hayattır

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.