Diyalog Gazetesi

Petrol, Gaz ve Turizm İlişkisi

KIBRIS

İsmet Esenyel - yorum

NATO ve AB’nin şımarık çocuğu Yunanistan kendisini bir anda Ege ve Doğu Akdeniz’de patron rolüne bürünürken buldu. Özellikle dünya petrol devlerinin güdümünde (Exxon Mobil, Shell, Eni vs.) kendini dev aynasında görmeye başladı desek hiç de abartmış olmayız. 

İtalya, İspanya, Fransa Mısır, hatta İsrail ile bu gaz petrol anlaşmaları yaparken Türkiye eli kolu bağlı oturup bekleyecekti sanki. Aslında öyle de olmasını bekliyorlardı. Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz`in parsel parsel deniz dibi 5,6 km derinliklerde delik deşik edecekti. Bu ülkeler ve petrol baronları tarafından edilirken Anavatan ve Yavruvatan kaderlerine terk edilecekti.

Yıllardır bin bir türlü şark kurnazlığı ile bu güzel vatan topraklarına göçmeye çalışan emperyal güçler, bu kez gözlerini başka bir vatana gözlerini dikmişti. Mavi vatandı bu güzel yerler. Yıllardır kendi kaderine terk edilen Kıbrıslı Türkler sadece Ana’nın yardımları ile bugün vardı. Evlat da kendi üzerine düşeni yapıyor, bölgede Anasının tek nefes borusu olmaya özen gösteriyordu.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, Türkiye aldığı sondaj gemileri (Yavuz, Fatih ve Kanuni) ile ayrıca Barbaros Sismik Araştırma gemisi ile Mavi Vatan'da ben de varım diyecekti.
Öyle de oldu ve Karadeniz, ayrıca Doğu Akdeniz'e en fazla kıyısı olan ülke olarak Ana ve Yavru kendi MEB (Münhasır Ekonomik Bölge)’lerini ilan ettiler. Zenginlik artık buralarda idi. Türkiye ve KKTC bu zenginlik arayışlarında hak ve menfaatlerinden vazgeçmeyecek, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kimselere yedirmeyecekti.

Ne Amerika, ne Fransa binlerce km öteden kalkıp bizim sularımızda hak iddia edemezdi, edemeyecek de. Ne kadar petrol, gaz var ve ne kadar çıkacak artık orası TPAO (Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı)’nun maharetine kalmış. Esas olay bu zenginliği Türkiye ve Kuzey Kıbrıs halklarına ne kadar olumlu anlamda yansıyacağı ile alakalı.

Petrol ve gazdan daha kıymetli turizm var
Kendi içerisinde sağladığı elli sektörden fazla endüstriye kapı açan ve ister dolaylı, ister doğrudan deyin bu sektörden ekmek yenmesine vesile olan turizm endüstrisi bugün dünyada en büyük güç. Biraz örnek verelim, sadece Covid-19 pandemi sürecinde İtalyanlar 60 milyar Euro, İspanyollar 80 milyar Euro, Fransızlar 95 milyar Euro ve Türkiye 50 milyar Euro`dan olmuş. (UNWTO statistics September 2019). Hal böyle iken, hala daha sektörün ne denli bir endüstri olduğunu, ne kadar üzerine titrememiz gerektiğini tam anlamı ile anlamayanlar var. Hâlbuki Anadolu medeniyetleri ve coğrafyası en az gelirini bu bahsettiğim AB ülkeleri seviyesine çıkarması gerekli. 

Büyük turizm destinasyonları bu multiplier effect (çarpan etkisi) denilen olayın bilinci ile hareket ederek sürekli kendilerini yenilemenin hesapları peşinde. Hani petrol, gaz biter ama turizm bitmez mantığından hareket ile örneğin Dubai bugün bütün gücünü turizm yatırımlarına yöneltmiş durumda.

Allah’ın bahşettiği tarihi ve kültürel medeniyetlerden uzak Dubai, çölün ortasında ultra modern bir turizm cennetine dönüşmüş. Dünyanın en büyük açık hava müzesi konumunda olan Anadolu topraklarından kaçırılan, çalınan dünyanın en büyük koleksiyonları bugünlerde, Almanya, İngiltere müzelerinde sergileniyor. (Koskoca Bergama lahdi ve binlercesi benzer müzelerin en güzel yerlerini süslüyor).


Artık yeni bir vizyon ve uyanış şart

Eski bilinenler terk edilerek, bu zenginliklerin Anadolu topraklarına yani evlerine dönüş için uluslararası mahkeme yolları denenmeli ve ağır tazminat davaları açılmalı.
Yıllardır Anadolu medeniyetlerinden milyonlarca dolar kazanan bu AB ülkeleri ve diğerleri korkunç tazminatlar karşısında şaşkına çevrilmeli. Geçenlerde Sakkara Sırları diye Netflix`de bir film ile karşılaştım. Bu tipik bir Mısır turizm destinasyon stratejisi. Daha önce de (Ramses kitaplarını hatırlayın). Filmin yarısından fazlası Sakkara vadisinde yapılan kazılarda çıkarılan mumyalar ve kemikler üzerine o dönemde hangi tip yeme içme alışkanlıkları, hastalıkları üzerine kurgulanmış. Her beş dakikada bir konuşmalarda buranın Mısır Piramitlerinden daha eski olduğu (Piramitler MÖ 4000-4500), buranın ise MÖ 7000 yılına kadar uzandığından konuşuluyor. Filmin kurgusu her şeyi ile Kahire Müzesi işbirliği ile Mısır Hükümeti tarafından finanse edilmiş. 
Netflix aracılığı ile tüm evlere bunu sokmayı başardılar. Ancak benim ölçülerime göre çok basit bir film oldu. Kaş yapayım derken göz çıkardılar. Buralara ziyaret çekmek adına yapılan bu filmin kurgusu çok basit kaldı bana göre. Belgesel gibi bir film oldu. 
Bizim ise 2021 yılına müthiş hazırlanmamız gerekli. Çok bilindik Celebrity isimler ile müthiş bir senaryo ile sadece Göbeklitepe’ye en az 8-10 milyon ziyaretçi çekmeliyiz. Böyle bir artış ile Şanlıurfa yalnız Türkiye`nin değil, dünyanın en önemli kültürel merkezlerinden bir tanesi olur. Böyle bir film belki 20 milyon USD harcama ister ama karşılığında en az 4-5 milyar USD kazanırsınız. 
Petrol, gaz mı? Turizm mi? Karar sizin. Ama şarkımda belirttiğim gibi “petrol gaz nerde? Sevin kardeşçe, yeşil ada Kıbrıs’ım yeter herkese, gelecek nesiller kurban mı bize?” 

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.