Diyalog Gazetesi

Yüreğimizi yakan yangınlar

KIBRIS

İsmet Esenyel - yorum

Yüreğimizi yakan yangınlar, tabiatın çırpınışı, Allah’ın eli ve serpilen barış fidanları.
Öylesine yoğun bir hafta içerisinde idim ki, yemek yemeye bile fırsat yoktu...
Mezuniyet haftası, marketing çalıştayı, final sınavları, jüriler vs. derken, Mersinlik bölgesinde başlayan yangın bir türlü durmak bilmiyordu.
Dünyanın dört bir yanından, GAÜ mezuniyet törenine katılmak üzere davet ettiğimiz özel misafirlerimizin yanında ( Sri Lanka Colombo eski Belediye Başkanı, Metropolitan College kurucusu Mohammad Shiraz, bir diğer yandan şimdiki Milletvekili ve eski Kültür Kakanı ve GAÜ senatosunun aldığı karar doğrultusunda onursal doktora verilen Andullrauf Hakeem) Türkiye ve Afrika kıtası, Orta Doğu, Kafkaslar vs.) yayılan temsilcilerimiz ile çok hareketli bir haftayı geride bırakmak üzereyiz. .
Özellikle GAÜ yeni stratejik hedeflerimiz kapsamında üstlenmiş olduğumuz ekibimiz ile canla, başla yaptığımız çalışmalar, yeni güzel günlerin müjdesini verecek. Hani derler ya, güzel günler yakın, belki yarından da yakın.
Yeni mezunlara Allah'tan şans dilerken, her zaman en çaresiz veya çıkmazda olduklarında Allah'ın gücünden yardım istemeleri en büyük temennim olacaktır. Tıpkı bizim dört gündür süren yangında olduğu gibi. Büyük bir koşuşturma içerisinde ancak çaresizdik.

İçimizi yakan, yüreğimizi karartan yangın…

Mersinlik bölgesinde çıkan yangın, tüm Tatlısu, Ağıllar bölgesini kontrol etmeye, buradaki halka evlerini terk etme anonsları yapılıyordu. Tam anlamıyla bir insanlık faciası ve insanoğlunun bizlere Allah'ın bahşettiği bu güzel topraklara ne kadar günübirlik, tedbirsizce yaşadığımızın bir yansıması idi bu acı tablo… Seferberlik ilan edildi, halkımız, askerlerimiz canını ortaya koydu, Türkiye’den, Güney Kıbrıs, İsrail, İngiliz üsler bölgesinden kalkan helikopterler imdada yetişti, tam söndürüldü derken, rüzgârın da etkisiyle yeniden altı metre boyunda alevler içimizi kül etmeye devam etti.
Yıllardır bu satırlardan yangın haberleri yazmaktan bıktım adeta. Ne yapılması gerektiğini, helikopter maliyetlerini, uçak fiyatlarını tüm detaylarıyla yazdım, anlattım eski yazılarımda. Devlet isek, bunları yerine getirmekten, maliyetler ne olursa olsun, başka çaremizin olmadığını vurguladık.
“Kime ne söylüyorsun misali, kendimiz yazdık, çaldık ve oynadık. "
Taa ki binlerce dönüm arazinin kül olduğunu çaresizce izlemek gibi. Yirmi bin dönüm ve sekiz yüz bin ağacın kül olduğu gelen bilgiler arasında. Çaresizlik, koordinasyonsuzluk, devlet birimleri arasındaki iletişim eksikliği, yıllardır toprak altına süpürdüğümüz sorunlar ve son yüz yılda yaşanan Kıbrıs'ta en büyük orman yangını ve felâket.

Önce insan ve tabiat ana

Bu kadar yaşanan tabiatananın yakarışından, çaresizlikten, umutsuzluktan konuşurken, Anavatan Türkiye, Güneyli komşular, İsrail ve İngiliz üsler bölgesinden yardıma gelen insanların, gelen helikopterlerin, uçakların yardımları, bu kül olan tabiat ananın içerisinde yeşeren umut fidanlarının serpilmesine vesile oldu. Hem de öyle bir umut fidanları serpildi ki, adeta tüm insanlığa ders verdi. Larnaka'dan adanın kuzeyine İngiltere'den geçmek için gelen, akrabalarım, Güneye tatil amaçlı gelenler, öncelikle yangın helikopter ve uçaklarının, Mersinlik, Tatlısu bölgesine yardıma koşmak için seferber olan kişilerin çırpınışlarını gördüler. Burada siyasetin pis yüzü yoktu, önce insan vardı, tabiat ana vardı, içerisinde yaşayan habitat, çaresiz hayvanlar vardı. Böylesi bir ulvi görevi yerine getiren herkese binlerce kez teşekkür ediyorum.
Gelin bu binlerce dönüm topraklara umut fidanlarını birlikte dikelim ve bunlar barış fidanları olsun. Önce insan olduğumuzu hatırlayalım. Bu küçücük ada hepimize yeter.
Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliği'nin yapamadığını Tabiat Ana bizlere ders vererek yaptı. Bu yaşanan trajedi karşısında daha güzel Güven Artırıcı veya Yaratıcı önlemler platformu olamazdı.

Tam da her şey bitti derken yüce Allah'ın merhameti.
Cuma akşamı saat dokuz buçuk civarı GAÜ Turizm ve Konaklama işletmeciliği uygulamalı sosyal tesisleri Camelot'ta deniz içerisinden şimşekler çakmaya başladı, ılgıt ılgıt esen yeller, fırtınaya dönüştü ve GAU kurucu rektörümüz, vekilimiz Sn. Serhat Akpınar “İsmet Hocam rüzgâr doğudan batıya doğru esmeye başlar ise bu iş biter kavruluruz” dedi. Çaresizlik içerisinde arabalarımıza bindik. Ancak evlerimize gidene kadar kopan fırtına ile yağmur sel olup akmaya başladı. Bu yağan yağmur, Allah'ın bizlere merhametinden başka bir şey değildi. Yazın göbeğinde yağmur değil, gökyüzünden merhamet yağıyordu adeta.
Bütün gece yağan merhameti gözümden yaşlar gelerek, büyük bir sevinçle karşılayarak onlara hoş geldiniz dedim. Tıpkı binlerce Kuzeyli Türk, Güneyli Rum Kıbrıslı gibi…

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.