Diyalog Gazetesi
2016-02-28 08:38:45

KKTC ve Su Yönetimi (2)

Hasip SEPETCİOĞLU

28 Şubat 2016, 08:38

Dünyamızın dörtte üçü sudur. Ancak, bu suyun %98’ini okyanuslar ve iç denizler oluşturmaktadır. Dünya’daki suların %2’si tatlı sudur ki, bu tatlı suyun da %80’lik oranı buzullarda, toprakta ve yeraltı sularında bulunmaktadır. Yeryüzündeki canlı yaşamının devamı için önemli olan tatlı suyun yönetimi artan canlı popülasyonu için her geçen gün daha da önemli hale gelmektedir. Bundan dolayıdır ki, “Su Politikası” kavramı, ilk kez Amerikalı öğretim görevlisi John Waterbury tarafından, 1978 yılında ortaya atıldı ve bu tarihten itibaren dünya gündeminden hiç düşmüyor.
Dünya’da su sorunları ve politikalarıyla yakından ilgilenen bir kuruluş var: Stockholm Uluslararası Su Enstitüsü (Stockholm International Water Institute - SIWI). Bu kuruluşun Nisan 2010 yılında yaptığı saptama;
“Sınır aşan sular; yaşam kalitesi, yaşanabilir çevre ve uyum ortamı yaratması bakımından önemlidir. Yeter ki iyi bir su politikası bulunsun; işletme ve yönetme sorunları asgariye indirebilsin; su konusunda yeni plan ve projeler geliştirilebilsin. Su, enerji bağlantısıyla birlikte ele alınabilsin. Kalkınma fırsatları ile sınır aşan suları işletme ve elektrik üretme arasında sıkı bağlantılar kurulmalıdır. Nüfus artışı ve ekonomik gelişme, elektriğe olan gereksinimi arttırır. Fazla talep, yeni su kaynaklarına ulaşmayı elzem kılar.”
Yine SIWI’ın yaptığı diğer bir önemli saptama ise suyun tarıma yönelik kullanımı ile ilgilidir; 
“Bölgenin su kaynaklarının tarıma yoğunlaştırılması, enerji israfı anlamına gelir. Çünkü tarımda kullanılan elektrik maliyeti ile üründen elde edilen kazanç arasındaki dengede, masraflar daha fazladır. Bu yüzden ülkeler, ekonomik faaliyetlerini elverdiğince çeşitlendiriyorlar. Suyu tarımda heba etmek yerine daha kaliteli ve değerli şeylerde kullanıyorlar.”
Geçitköy’deki barajın açılışından ve Mersin’deki Dragon Çayı’nın Geçitköy’e aktarılmaya başladığı günden itibaren bizde de tartışmalar başladı. 
Suyu kim yönetecek? 
Daha önceleri çalışılması gereken fakat hiç gündemde yer almayan veya bilinçli bir şekilde gündeme getirilmeyen “TC Hükümeti İle KKTC Hükümeti Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin Anlaşma” metnini her gün yerel medyamızda konuşur olduk. SIWI’ın değerlendirmeleri ışığında anlaşma metnini ele alırsak, Türkiye’nin oluşturmaya çalıştığı su politikası, jeopolitik olarak daha da anlaşılır olmaktadır. Anlaşma metninde yer alan bazı ifadeler;
Madde 5: Türkiye’den gelen su üzerinden üçüncü ülkelere su satış hakkı münhasıran (özellikle) Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir.
Madde 6: Temin edilen su, öncelikle içme-kullanma, sonra sulamaya tahsis edilir.
Madde 9: İçme-kullanma suyu, atık su ve yağmur suyu işletmesi ile zirai sulama işletmesi hakları, KKTC mevzuatı çerçevesinde ayrı ayrı yapılacak iki “Yap İşlet Devret” ihalesiyle işletmecilere devredilir.
Belirtilen maddelerden de anlaşılacağı gibi Türkiye’nin coğrafyamız üzerinden oluşturmaya çalıştığı su politikası, SIWI değerlendirmeleri ile örtüşmektedir. Kıbrıs Türk Toplumu oluşturulan su politikasının neresinde yer almaktadır? Kısaca hiçbir yerinde… 
Su temini anlaşması, şu anki hali ile Kıbrıs Türk Toplumu’nun, iki toplumlu görüşmelerdeki pozisyonunu da zayıflatmaktadır. Kıbrıs Türk Toplumu’nun ada coğrafyasındaki varlığını, oluşturulacak politikalar belirleyecektir. Politikalar oluşturulurken dün, bugün ve yarın düşünülerek oluşturulmalıdır.
Kıbrıs Türk Toplumu’nun çocukları yarını, yetişkinleri bugünü, yaşlıları dünü yaşayabilmeli Kıbrıs adasında. Yarının temeli çocuklar sağlıklı gelişebilmeli, çocuk ve yaşlı nüfusun yükünü çeken yetişkinlere bugün iş imkânları yaratılabilmeli, geride kalan yaşantısını özlemle anmak isteyen yaşlılarımız huzur bulabilmeli coğrafyamızda. Herkese iyi pazarlar…
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.