Herkesin dilinde “lobicilik” diye bir şey dolaşıyor. Yurt dışında harcanan kaynakların gerekçesidir lobicilik! Başlıca sorunumuz ve hedefimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıtmaktır ya; bu uğurda yapılan tüm geziler, harcanan tüm kaynaklar mübahtır…
Ne var ki her iş gibi lobiciliğin de biraz da olsa akıl karıştırılmış sağduyu ile yapılması gerekiyor. Zamanınızı ve kaynaklarınızı getirisi olabilecek işlere tahsis etmeniz gerekiyor. “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” anlayışı ile hareket ederseniz lobiciliğe para yetişmez.
Son günlerde önemli bir örnek yaşadık… İngiltere’nin Manchester kentinde iyi bir çevresi olan Ziya Emir’in gayretleri sonucunda Cumhurbaşkanı Tatar iki kez Manchester’e gitti, Emir’in çevresiyle güzel bir ilişki kurdu. Orada geliştirilen ilişkilerin bir sonucu olarak Pakistan kökenli Rusholme Milletvekili Afzal Khan, Ercan’a inen bir uçakla Kuzey Kıbrıs’ı ziyarete geldi.
Khan’ın Kuzey Kıbrıs’ta akrabaları da varmış… Çok yakını; amcasının oğlu, Kıbrıslı Türk bir kadınla evlidir ve Çatalköy’de galericilik yapıyor… Pakistanlılar KKTC’de bir de dernek kurdular zaten… Geçtiğimiz günlerde de bağımsızlık günü kutlaması bile yaptılar… İngiltere’deki Pakistan kökenlilerle ilişkileri geliştirmek her açıdan yararlı olacaktır.
Khan, mensubu olduğu İşçi Partisi içinde Türkiye ile ticareti geliştirmekle de görevlendirilmişti. İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Rumların KKTC ziyaretine sert bir şekilde itiraz etmeleri üzerine Türkçeye “Türkiye Ticaret Elçisi” olarak çevrilen bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Khan, bize doğru bir adım attı ama yaralandı… Kıbrıslı Rumlar dişlerini gösterme olanağı buldular ve bu gibi hareketlere tevessül edebilecekleri de korkutmuş oldular.
Bu durumda bize düşen, nerede hata yaptığımızı samimi olarak değerlendirmektir. Cumhurbaşkanı Tatar, mesaisini harcadı ve iki kez Manchester’e gitti. Ziya Emir, parasını harcadı, zaman ayırdı; bağlantılarını bu amaçla kullandı. Masrafları karşılayanlar da para harcadılar. Ama kazanmadık; kaybettiğimiz bile söylenebilir. Başta Cumhurbaşkanı Tatar olmak üzere kimilerimiz, “Rumların dostumuz olmadığını” bir kez daha söyleme fırsatı yakaladılar; o kadar!
Sırf bunun için değer miydi?
Khan ile gelişen ilişkiler daha iyi yönetilse, geleceğe daha iyi bir yatırım yapılmış olmaz mıydı?
Ercan yerine Larnaka’dan gelinseydi İşçi Partisi yönetiminin baskılarından kurtulmak mümkün olmaz mıydı mesela?
Bunları düşünmesi gereken veya Rum tarafının saldırılarını hesaplaması gereken Khan değil, onun ziyaretinden yarar uman Kıbrıslı Türk siyasilerdi. İşlerini ustalıkla yapmak zorundaydılar!
Bu ayrıntıları düşünmediğimiz sürece lobicilik muharebelerini de kazanamayacak ve bu savaştan da mağlup olarak çıkacağız…
Lobicilik bir günlük iş değildir ama… Bu defa yapılan hatalardan ders alabilirsek gelecek defalarda harcayacağımız zamanın ve kaynağın karşılığını alma olasılığımız artacaktır.
Lobicilik savaşında da mı mağlup oluyoruz?
Paylaş