banner564

Erhürman’ın şifreleri…

Ana muhalefet partisi CTP, 2020 Cumhurbaşkanı adayını önceki gece açıkladı. Açıklama Genişletilmiş Parti Meclisinde olduğu için dün akşamki açıklamayı yerinde izleyemedim ama basından ve haberlerden takip edebildim.
Bayrak
Öncelikle aşırı bir kalabalık yoktu ama salon da boş değildi. Salonda KKTC ve Türkiye bayraklarının olmadığı bana söylendi ama bu kadar sığ bir eleştiride bulunacak değilim. Olsa iyi olmaz mıydı? Elbette iyi olurdu, neticede CTP bu ülkenin bir partisi ve bu ülke için hizmet ediyor. Dolasıyla koskoca salonun bir köşesinde pekâlâ KKTC bayrağı olabilirdi. 
Eski başkanlar
Erhürman’ın adaylığının ilan edildiği toplantıya bugüne kadar CTP’de Genel Başkanlık yapmış tüm isimler davet edildi. Mehmet Ali Talat, Ferdi Sabit Soyer, Özkan Yorgancıoğlu, Ömer Kalyoncu gibi isimler en ön saflardaki yerini alırken salonun bir köşesine de CTP’ye başkanlık yapmış kişilerin resimlerin olduğu afiş asıldı.
Kalyoncu konuşmadı
Eski genel başkanlardan Mehmet Ali Talat, Ferdi Sabit Soyer, Özkan Yorgancıoğlu salonda birer konuşma yaptılar. Eski genel başkanlardan Ömer Kalyoncu’nun konuşma yapmaması ise dikkatlerden kaçmadı.
Kırmızı
Salonda bulunan CTP’lilerin ellerinde tek tip bayrak vardı. Uzun yıllar CTP’nin kullandığı yeşil bayraklar gitmiş eski kırmızı bayraklar yerine gelmişti. Salonda tek tip bayrak olması önümüzdeki seçimlerde CTP’nin sahalara kırmızı bayrakla ineceğinin işaretiydi. Peki, arabalardaki “yeşil mantiniler” ne olacak? 
Çözüm vurgusu
CTP’nin ana sloganı haline gelen çözüm “çözüm” Erhürman’ın konuşmasının başında birkaç kez tekrarlandı ve mevcut sıkıntıların sebebinin bir kez daha çözüm olmamasına bağlanması geleneğini sürdürdü Erhürman konuşmasında. 
Kıbrıs konusunda yeni bir şeylerden konuşmanın da gerektiğini söyleyen Erhürman, çözüm ile yeni politikalar belirlenmesini aynı şapkanın içerine soktu adeta.
Gençlere mesaj
CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erhürman, konuşmasının büyük bir bölümünü ise gençlere ve ülkede yaşanan sıkıntılara ayırdı. Gençlerin ülkede bir gelecek görememesinden bahsetti ve bu konuda Cumhurbaşkanı olması halinde bu işlere daha fazla eğileceğinin sinyallerini verdi. Dolasıyla Erhürman’ın ilk seçim vaadi gençlere oldu. 
Çalışan Saray
Erhürman, konuşmasının devamında seçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığında eğitimden spora, sanata kadar birçok alanda daha aktif olması için kadrolar açacağının da sinyallerini verdi. Oysa zaten hali hazırda Cumhurbaşkanlığı Sarayında birçok alanda birçok danışman görev alıyor ta Denktaş’tan bu tarafa. 
Erhürman’dan zaman vurgusu
Son dönemde Türkiye’nin de sürekli dile getirdiği “yeni bir müzakere olacaksa ucu açık olmamalı, belli bir süre konulmalı” tezini CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erhürman da seslendirdi ve yapılması olası bir müzakere sürecinin sonu açık değil, süreli olması gerektiğini söyledi. 
Adalı mesajı
Konuşmasında her kesimden oy talep eden Erhürman, Ahmet Okan’ın bir şiirinden dörtlük okudu ve Ada’da yaşayan herkesin Adalı olduğunu söyledi. Kısacası Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımından ziyade daha bütünleştirici bir ifade bulan Erhürman “Adalı” demeyi seçim stratejileri arasına almış durumda. 
Tansiyonu düşürdü
Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden tansiyonu düşürecek bir yol haritası olacağını önceki akşam yaptığı konuşmadan anladık. Erhürman “Kimse ile kavgamız yok, kimse bizim ötekimiz değil. Biz kavga için gelmiyoruz” diye ısrarla vurgulaması, daha seçim startının resmen başlamadan artan tansiyonu düşürmeye yönelik hamlesi olarak algıladım.
Ve şifreler…
Ana muhalefet partisi CTP 2020 Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’ın adaylığının ilanından konuşmasına kadar geçen bölümü sizlere madde madde anlattıktan sonra son olarak da Erhürman’ın Saray’a gitmek için kullanacağı yolun şifrelerini verelim.
Birincisi: Erhürman ne olursa olsun bu seçimlerde “en yapıcı” aday pozisyonunda olacak. Muhtemelen rakipleri kavgaya girecekken arayı bulan ağabey rolünde olacak.
İkincisi: Kesinlikle ayrımlaştırma üslubunu kullanmayacak ve sağ kesimden gelecek oylar için Adalı ifadesi ile ilerleyecek. 
Üçüncüsü: Bu seçimler için gençleri ön planda tutmayı ve gençlerden oluşan bir seçim ekibi ile yola çıkmayı düşünüyor. Gençlerin daha ön planda olduğu bir kampanya süreci izleyeceğiz. 
Dördüncüsü: Türkiye ile aynı dili kullanmaya çalıştığını ve Türkiye ile uyumlu bir Cumhurbaşkanı adayı olacağının sinyallerini şimdiden vermeye başladı bile. 
Beşincisi: Partinin küskünlerini kazanmak için zaman harcayacağına, o enerjiyi partiye ve kendisini desteklemeyi ilk kez deneyecekler için harcamaya meyilli olarak gördüm. 

Basın Özgürlüğü
2017 yılında yazdığımız bir yazıdan ötürü meslek hayatımda ilk kez mahkemelik oldum sevgili okurlar. Üstelik beni mahkemeye veren de daha birkaç gün önce meclis kürsüsünde “basın özgürlüğü” adı altında konuşma yapan CTP Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya idi.
Bir insanın kendini ifade edebilmesi son derece önemlidir. Daha ana karnından doğduğu anda insan evladı iletişime geçer. Ağlayarak annesinden süt istediğini anlatmaya çalışır insan evladı.
Biz de bu köşede her gün kendimizi ifade edebilmek, düşüncelerimizi paylaşabilmek için yazılar yazıyoruz. Bazen sert oluyor, bazen de çok magazinsel. 10 yılı aşkın bir süredir her gün yazı yazıyorum. 
Yüzlerce olayı belki de ilk kez bu köşeden okudunuz veya hiç bilmediğiniz bir şeyi buradan bilgi edindiniz. Hep en iyisi için uğraşıp duruyoruz. Ve hiçbir yazımızda art niyetimiz bugüne kadar hiç olmadı. Ne rengimizi sakladık ne de başka bir şeyi. Zaten sürekli oyucularımız bu durumu bilirler. 
Hemen her kesimden binlerce okurumuz var. Her gün her yazdığımız konu ile ilgili onlarca telefon alıyoruz. Kimisi çok beğeniyor kimisi de yerden yere vuruyor. Bu işin doğasında var. Hepsini aynı tonda dinlemeyi kendime bir ilke edindim. Daha bugüne kadar birisi çıkıp da yaptığı eleştiri için benden küfür falan yediğini iddia edemez.
Neyse gelelim Doğuş Derya ile ilgili olan meselemize. Doğuş Derya’nın KKTC Meclisi Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’nin başında olduğu bir dönemde yazdığım bir yazı maksadını aşmış olmalı ki bu konuda Doğuş Derya hakkını hukuk yolunda arama yoluna gitti. 
Dün ilk kez mahkemede bu dava için karşı karşıya geldik. Ben, Doğuş Derya, avukatı Mine Atlı ve beni savunması için desteğini istediğimiz avukat Mustafa İnan. 
Duruşma öncesi küçük bir konuşma yapmaya karar verdik ve basın özgürlüğünü savunduğumuz bu ortamda bu davanın çok da etik olmadığı konusunda anlaştık. 
Ben bir konuyu anlatmaya çalışırken, anlaşılan yanlış bir yerden örnek vermişim ve Doğuş Derya’yı istemeden de olsa farklı bir noktaya çekmişim. Kendisi bunu anlatınca hak verdim açıkçası.
Avukat Mine Atlı’nın da duruşma öncesi tüm iyi niyeti ve samimiyeti ile bir orta yol bulup dava başlamadan bitmesi yönünde karar aldık. Bu vesile ile bu köşeden sebep olduğum sıkıntılar için Doğuş Derya’dan özür diliyorum ve gerçekten basın özgürlüğü konusunda samimiyetini gösterdiği için de bir gazeteci olarak teşekkür ediyorum.
Keza aynı şekilde avukatı Mine Atlı’ya da teşekkür etmek istiyorum. Birçok kez duruşma öncesi karşı karşıya geldik ama en ufak bir sevgisizlik hissettirmediği için.
Bu davanın benim için önemi çok büyük, basit bir mahkeme olarak görmüyorum. Zira 10 yıldan bu yana her gün yazı yazan ama ilk kez mahkemelik olan birisi olarak gerçekten bu durumu kabullenmek biraz zor. 
Kimseyi kırmak, kimseye zarar vermek istemiyorum. Ben gazeteciyim, haberi paylaşıyorum, paylaşırken de kendi yorumlarım ve üslubumu kullanıyorum.
Bu süreçteki en büyük kazanımım ise Avukat Mustafa İnan. Davanın en başından düne kadar her buluştuğumuzda kendisinden bir şeyler öğrendim. 
Kitap gibi adam derler ya, aynen öyle. Yılların yaşanmış tecrübeleri, sevgi, saygı ne ararsan var. Her duruşma öncesi verdiği öğütleri kafama kazıdım.
Hukuk Fakültesini 3. sınıfta bırakıp, gazetecilik okudum. Şimdi niyetim yarım kalan bu eğitimi tamamlayıp Avukat Mustafa İnan’ın yanında staj yapmak, ama avukat olmak için değil. Hayatı, saygıyı ve sevgiyi öğrenmek için…  

YORUM EKLE

banner471

banner473