banner564

Hare Ergen

 Giderken Biz...
İnsan bazen yürür ve gider... Ardına bakmadan...
Sahi niye ardına bakmaz ki insan giderken? 
Siz o ardına bakmayanlardan mısınız? Yoksa bakanlardan mısınız?
Ardına bakmayanlar der ki; “ Belki göz göze gelirim, dayanamam diye başımı geriye çevirmeden öylece giderim…” 
Ardına bakanlar ise der ki; “ Belki göz göze gelirim ve dayanamayıp geri dönerim diye başımı geriye çevirip bakarım…” 
Bazen fazla duygusal davranır insan,  o an yapılacak en iyi şeyin sadece gitmek olduğuna karar verir ve gider. Bir anlamda da vazgeçer. Belki de anlık bir öfke, belki de anlık bir hüzün veya burukluk... Sebebi ne olursa olsun, bazen sevdiğiniz için gidersiniz, bazen her şeyin bittiğine inandığınız için gidersiniz. Nasıl ki bazen tükendiğinizi hissedersiniz, ilişkiler de tükenir. 
Sebep her ne olursa olsun,  öylece tası da, tarağı da toplar gidersiniz.
Sahi bir de şu vardır, şimdi düşündüm yazarken, tası tarağı toplayanlardan mısınız giderken? Yoksa hiç bir şey almadan gidenlerden misiniz?
Galiba o işler öyle bildiğimiz gibi olmuyor. Her ne kadar hemen karar verilip de uygulanmış bir hareket gibi görünse de,  belki de günlerce, belki de aylarca, kim bilir belki de yıllarca insan o anı düşünmüştür hep. 
Ama kalmıştır, kalır insan... Belki bir şeylerin değişeceğini umduğundan...
Kalmıştır... Belki, küçük te olsa bir umut olabilir diye, yarım bırakılmak istenilmeyen...
Sonra o an gelir,  sanki hiç düşünülmemiş gibi gözüken kurşun gibi ağır bir hava eşliğinde, bazen sessizce, bazen ağlayarak, bazen öfkeyle gidersiniz.
Bir gün bana bir arkadaşım demişti ki “ ben iyi giderim,”
“Gitmenin de iyisi olur mu?” diye şaşırıp sormuştum. 
Meğer ardında iz bırakmadan gitmek, hiçbir söz söylemeden, hiçbir sorumluluk almadan gitmek, (bence bir nevi kaçmak) ona göre “ iyi gidişmiş...”
Şaşırdım ben. Gitmesine gidersin de, öyle paldır güldür mü insan çekip gider? Vicdan nerede? O gönül sözü nerede? 
Biz hangi arada bu kadar vicdansız ve umursamaz olduk ki? O yüzden insanlar artık korkar oldu, o yüzden insanlar artık hiçbir ilişkiye adım atamayacak kadar yorgun ve ürkek oldular.
“Yeni birisiyle tanışmaktan, o kişiye güvenmeye çalışmaktan, o insana hayatını özetlemekten, o insanın, özetin içindeki kırılgan noktalardan bizi vurmasından, güven duygumuzun körelmesinden ve bu kısır döngüden o kadar çok yorulduk ki, artık yeni bir insanla tanışmaya tenezzül bile etmiyoruz…”  
İnsanlar buna rağmen “bu defa inşallah olacak” diyerek, birbirini anlamak için yüzeysel değil de daha içten olmak adına derinlere daldıkça çoğu zaman; ya nefesler tükenip boğuldular ya da dipte kalıp vurgun yediler.
Cemil Meriç “Artık hiçbir hayale kucak açamayacak kadar yorgunum...” cümlesi yaşadığımız yüzyılın karmaşasını özetliyor.
Hayatımız yol misali, gidiyoruz gündüz, gece... Yolunu sev, sana sabretmeyi, sevmeyi, şükretmeyi öğretti. Sadece seni seveni değil Yaradan’dan ötürü seni sevmeyeni de sev... Vardır onun da yaratılmasının bir hikmeti... Ne kadar çabalasan da bir insanın fıtratında neyse olan odur. Akrep sokar çünkü fıtratı bu. Sen yine de hiç vazgeçme, çünkü senin de fıtratında da vazgeçmek yok, umut fakirin ekmeğidir ve biz ekmeğimizi çok şükür kazanırız.  

YORUM EKLE

banner608

banner474