banner564

İtiraf ediyorum

2015-2017 arasında KIB-TEK’in de bağlı olduğu Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın Basın Danışmanlığını yapan bir kişi olarak diyorum ki EL-SEN grevinin perde gerisinde çok ama çok başka işler var.
Daha o yıllarda bu işi duymuştum, yeni santral alınması ile ilgili olarak. Falanca girecek ihaleye, filancalar da bu işten şu kadar avanta alacak diye. 
O gün bakan koltuğunda oturan Sunat Atun’a bu dedikoduları anlattığımda “Ben burada olduğum sürece bu santral alınmayacak” demişti. 
KIB-TEK’ten başka diğer elektrik üreticisi olan AKSA için de Sunat Atun “Sözleşmesi bittiği gün bu Ada’daki işi bitmiş olacak” diye çok net ve keskin bir ifade kullanmıştı.
Atun, görevde kalmaya devam etseydi bugün Türkiye ile kablo ile elektrik getirilmesi anlaşması çok daha ilerlemiş, belki de hattın çekildiği günleri görüyor olacaktık.
Neyse, bunları bir başka sefer daha uzun uzadıya anlatırım artık. Biz gelelim esas meselemize.
KIB-TEK Yönetim Kurulu gazetelere ilan verip münhal açtı mı? Açtı…
Şuan ülkede elektrik eksiği var mı (Üretim kaynaklı)? Yok.
Ee o zaman bu grevin gerçek sebebi ne?
Madem şuan ülkede herhangi bir elektrik sıkıntısı yok ise neden illa da yeni bir santral alınmasını istiyor ki sendika ve bazıları?
Size şöyle anlatayım;
Şuan sürmekte olduğunuz bir araç var. Sizi istediğiniz noktaya götürüp getiriyor. Herhangi bir mekanik arızası da yok. Şuan bütçeniz de belli. Birileri zorluyor diye arabanızı satıp sıfır kilometre bir jeep alır mısınız bu krizin içinde?
Bugün bu santrali devlete satacak olan kişi 2015’ten beri bu işi pişiriyor. Zaman zaman medyaya ödüyor, zaman zaman siyasilere, zaman zaman da başka başka kimselere. 
Çünkü bu işin içinde milyonlar var. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali bir bakıyoruz birileri çıkıyor yeni santral de yeni santral diye tutturuyor. 
Her kim yeni santral diye tutturuyorsa bilin ki bu işin perde gerisinde “mamacık” var. Hem de öyle az buz değil. Sana da bana da ötekine de yetecek kadar… 

Tatar Londra’da
Başbakan Ersin Tatar “gidemez” denilen yere yani İngiltere’ye gidiyor. İngiltere’de bir gün kalıp ülkeye geri gelecek. Sırf birilerinin ağzı kapansın diye gidiyor Londra’ya.
Bakalım Londra dönüşünde Ersin Tatar için başka ne söyleyecekler? Çünkü her söyledikleri bir bir çürüyor bir bir yıkılıyor. Hadi bakalım şimdi başka senaryolar üretmeye başlayın.
Eski defterleri açın, sağı solu kurcalayın, bulacaksınız bir şeyler. Bulamazsanız bana haber verin. Ben size yardımcı olurum. 

Bu kaçıncı yahu
Tamam, doktorlarımız büyük özveri ile zor şartlar altında çalışıyorlar. İşleri hiç de kolay değil. Ama doktor olmayı kendileri istediler, kendileri o kadar yıl boyunca bu eğitimi aldılar. Kimse zorlamadı, kimse baskı yapmadı.
Ama bu kalp krizi işinde her seferinde aynı şeyi duymaktan artık sıkılmadık mı?
Bağlayın beytambal kalsın ya…
2008 yılında Mehmet Pars ağabeyimizi kaybettiğim günden bu güne kadar kaç kişi aynı sebepten dolayı aramızdan gitti?
“Gazın var eve git dinlen de bişeyciğin kalmaz” denilerek evine gönderilen kaç kişi var etrafınızda. Benim çok rahat 20’den fazladır.
Son olarak da 10 yaşındaki Atlas Rüstemoğlu hastanede “Gaz sıkışmasıdır” denilerek eve gönderildiği iddia edildi. Evinde tekrar rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Atlas, diğer yitirdiklerimiz gibi kurtarılamadı.

MESAJLAR

Kubilay ÖZKIRAÇ: Kara kışın ortasında bu grev de neyin nesi. İstediğiniz kanalda istediğiniz kişiyle canlı yayında konuşalım isterseniz. Bu tür kararlar yüzünden halkın sendikacılara bakış acısı maalesef zarara uğruyor. 

Erhan ARIKLI: KIB-TEK komitesi kurulsun önerisinden hemen sonra bence gelen bu grev de komitenin araştırmasına dahil edilmeli. Sizin kararınızdan hemen sonra aniden grev kararı çıktı. 

Sunat ATUN: Bize düşmez ama bu konuda bu ülkedeki bilgili kişilerden bir tanesi olarak en kısa zamanda bir televizyon programına çıkıp bazı gerçekleri kamuoyu ile paylaşmanız gerekiyor diye düşünüyorum. 

Gürcan ERDOĞAN: Yıllarını kurum içinde vermiş ve kurumun en üst mertebesine yükselmiş birisi olarak artık siz de suskunluğunuzu bozsanız ve bazı şeyleri kamuoyu ile paylaşsanız. Ne kadar daha susacaksınız? 

Fazilet ÖZDENEFE: Komitelerde çok uzun saatler çalışınca sizde aynı Kutlu Evren gibi belinizden sakatlanmışsınız. Bence bu konuda artık vekiller olarak başkanın kapısını çalmanın vakti gelmedi mi? 

Teberrüken ULUÇAY: Önce Kutlu Evren dün de Fazilet Özdenefe. Komitelerde çok uzun mesai harcayan vekiller teker teker rahatsızlanmaya başladı. Şu komitelerdeki sandalyeleri bugün bir yoklayın bakalım. 

Dr. Ali PİLLİ: Atlas Rüstemoğlu için araştırma başlatılması güzel ama giden geri gelmeyecek. Bence bundan sonra benzeri vakaların bir daha olmaması için bir şeyler yapılmalı vakit geçirilmeden. 

Vakkas ALTINBAŞ: Yurt dışı izni alıp dün gece Ada’dan ayrılmışsınız. Bugün mahkeme ara emri başvurusunu değerlendirecekmiş. Bir kulağınız yine buralarda olacak demek ki. 

Ersin TATAR: Bakalım Londra dönüşünde size nasıl çamur atacaklar? Londra’ya gidemez diyenlerin ağızları bir süreliğine kapansa da çok uzun süreceğini tahmin etmiyoruz şahsen. 

Ayşegül BAYBARS: 28 belediyenin 20’sinin durumu çok kötü, bu nedenle de reform zorunlu. İyi de bu reform ne zaman nasıl yapılacak? Bu konuda artık daha somut şeyler söylemenin zamanı geldi de geçiyor bile. 

Hasan SUNGUR: Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği’nin yasası meclise gelmiş ama yanlış komiteye gidince gündeme bir türlü alınamamış. Bu aralar meclisi boş bırakmayın deriz. 

Mine GÜRSES: Yılbaşı süslemesi için Lefkoşa Merit’te çalışmalar başlamış. Yılbaşı ağacı da her zamanki gibi yerini almış. Bu arada yılbaşı yemekleri için de çoktan rezervasyonlar yapılmış bile. 

Ali ÇOMUNOĞLU: Sonunda reklam yıldızı da oldunuz ya tamamdır artık. Nisan ayında KKTC’de çekilecek bir filmde de şimdiden oynamanız için teklif gelmiş bile. Yakında Haluk Bilginer gibi Emmy Ödülü de alırsınız artık. 

Dilek KIRICI: Uzun kış akşamları başlayınca artık evdeki börek çörek işleri başlamış. Dizileri izlerken çay ile yaptığınız börekleri götürüyormuşsunuz. Demek ki akşamları size uğramadan eve gitmeyeceğiz.  

YORUM EKLE

banner471

banner473