banner564

Kendi gerçekliğimize uyanmak

  Günümüzde, içinde yaşadığımız toplumların bizden bekledikleri ve bizim kendimizden beklediklerimiz arasında çelişen hayatlar sürmekteyiz. Toplumun parçası olma arzumuz ve kendimiz olma arzumuz arasında gidip gelen düşünce ve duygu yoğunluğuyla çoğunlukla farkında olmaksızın yolumuza devam etmekteyiz. Toplumun bir parçası olma ve kabul görme arzumuzun yoğunluğundan, kendimizden vazgeçmeyi seçebiliyoruz. Bu durum, toplumların bugünkü en zorlu araştırılması ve geliştirilmesi gereken konuları arasındadır. Peki, bizleri toplumun bir parçası olma ve kabul görme uğruna kendimizden vazgeçirecek kadar en derinlerimizde hissettiğimiz en güçlü duygumuz nedir? Korku. Nedir bizi bu kadar kendimiz olmaktan vazgeçirecek kadar korkutan? Yalnızlık mı acaba bu korku? 

   Davranış biçimlerimizi ve yaptığımız seçimlerimize bakacak olursak şu an iç sesimizin bir yerlerden evet dediğini duyar gibiyim. Peki, en büyük korkumuz yalnızlıksa, en büyük arzumuz ‘Biz’ olabilmek midir acaba? Peki bizler bu kadar ‘Biz’ olma olgusunu ararken neden birbirimize karşı sevgi ve saygı yoksunluğuyla davranmayı seçiyoruz? Ben ‘Sen’i ararken ‘Sen’ beni ararken ve aslında ‘Biz’ ‘Biz’ i ararken neden bunun aksi yönünde davranmayı seçiyoruz? Bunu bize yaptıran hangi parçamızdır? Eğer bu kadar çelişki içinde davranabiliyorsak, ‘Ben’ olgusuna geri dönüp içimizde olup bitenleri anlamamız doğru bir hareket olmaz mı? Eğer sen kendinle yüzleşemiyorsan ve kendine en büyük korkunu itiraf edemiyorsan, dışarıya karşı ne kadar gerçek bir insan olabilirsin? Senin en büyük kaygın kabul edilmekse ve sen bu kaygıdan hareket ediyorsan gerçekten kendini tanıyor olabilir misin? Sen korkularından hareket ederek seçimler yaparken, sevgiyi ve kendi gerçekliğini nasıl yaratabilirsin? Kendimizi tanımadan gerçek bir ‘Biz’ olgusu yaratmak büyük bir illüzyondur.
    Korku temelinde hareket eden bireylerin yani; kendi içsel barışını, gerçekliğini ve huzurunu bulamamış bireylerin bütüncül düşünebilen ve bütüncül hareket edebilen toplumlar yaratması mümkün değildir. Korku ve sevgi aynı anda var olmayacak kadar birbirini nötürleyen iki duygudur. Sen korkuyu hissettiğin an artık sevgide değilsin, ayni şekilde sevgiyi hissettiğin an korkuda değilsin. Bunun aksinin tartışılabileceğini düşünmüyorum. Bazı gerçeklikler mutlaktır. 
   Sevgi güvenir, anlar, kabul eder, hoş görür, saygı duyar, bencilik içinde bütüncül olmayı bilir. Korku bunların yoksunluğunda var olandır. O zaman gelin işe korkusuzca ‘Ben kimim’ sorusunu sorarak başlayalım. Çünkü bu soru kişinin kendisiyle yüzleşmeye başladığı ve kendi gerçekliğine doğru adım atmayı seçtiği ilk andır. Sizce kendini tanıyan ve kendi gerçekliğine uyanmış bireyler nasıl toplumlar oluşturur?  

YORUM EKLE

banner471

banner473