banner564

“Kendi halinde olmak güzeldir... Bu kadar hal bilmezin arasında...

Kırlangıçların akşamüstleri büyük bir coşku ile kanat çırpıp adeta dans ettiklerini izlediniz mi hiç?
Ne zaman kırlangıçları görsem bilirim ki bahar gelmiştir, yaz mevsimi de kapıda bekliyordur.
Bu sene uzun bir süre yağan yağmurlardan sonra, baharı pek anlamış olmasak bile, doğanın eşsiz güzelliği her şeyin bereket ve rahmet içerisinde, kendi ahenginde olduğunu bize hissettiriyor.
Özellikle sabah saatlerinde ve akşamüstlerinde, kırlangıç ve diğer canlıların seslerini dinlemek, sanırım insana gelen en iyi ilaçtır diye düşünüyorum. Doğanın güzellikleri bu şekilde, devam edip dursun, biz insanların ahengi ise maalesef, ancak ta herkesin ne yaptıkları ile ilgilidir.  Kimse artık kendi ile ilgilenmek, kendini geliştirmek derdinde değil. Varsa yoksa onun bunun ne yaptığı, ne ettiği derdindedir…
Başkalarının mutsuzluğu, üzüntüsü insanların içten içe sevindiği,
Başkalarının sıkıntısı, hüznü insanların içten içe acıyıp, bununla birlikte, bu duruma da sevindiği dönemlerden geçiyoruz…
Başkalarının kederlerine, sıkıntılarına, mutsuzluklarına sevineceğiniz yerde, bilakis böyle bir durumdaki insanlara, arkadaşlarınıza “acaba nasıl yardım edebilirim, nasıl faydam dokunur” diye düşünsek, çok mu zor olurdu?
Bugün başkasına olan, yarın size de olabilir. İnsanları hiçbir zaman yargılamadan anlamaya çalışmalıyız. “Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan daha güç” demişti Albert Einstein...
Hepimizin içinde iyi ve kötü tohumlar vardır. Biz hangi tohumu beslersek o tohum yeşerir.
Önyargı ile yaklaştığımız her insan ve olay, ileride bizim de aynı şekilde karşılaşacağımız bir durum olacaktır. Kime incitecek söz söylemişseniz, aynısını yaşarsınız. 
Kırdığın yerden kırılırsın… Kırdığın her ne ise, seni acıtmadan, seni üzmeden hesabını kapatmayacaktır. Ve acı da olsa yaşattığını bir gün, sen de yaşarsın… Gerçekte bunun manası bilinseydi, ağızdan çıkan sözlere, davranışlara daha çok dikkat edilirdi.
Dilimizin önünde dudaklarımız var, söyleyeceklerimizi düşünerek süzerek söyleyelim diye… Tabii ki insanız ve hata bize mahsustur, her an karşımızdakini, içerisinde bulunduğumuz ortamda istemeden de olsa, düşünmeden kırabiliriz. Birisi hakkında dedikodu yapabiliriz. Veya kızgınlıkla, öfkeyle o andaki ruh durumumuz yüzünden isteyerek veya istemeyerek, daha sonradan pişmanlık duyacağımız şeyleri de söyleyebiliriz.
Ben mesela, kendimden örnek vermek gerekirse, aklıma geldikçe gün içerisinde, içimden şunları geçiririm, “Bugün bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek, farkında olmadan, bir kızgınlık veya üzüntü anında, birini üzdüysem, kalbini kırdıysam, yanlış anlamalara yol açtıysam, af diliyorum…” 
Bu günlerde, insanlık zor ve ağır zamanlardan geçiyor. Tam da bu dönemde, sahip olduklarımıza, elimizdekilere her yönden, daha da sıkıca sarılma zamanı, şükretme zamanıdır. Çevremizin, ülkemizin ve dünyanın, yüreği samimi, merhameti ve vicdanı sızlayan, pişmanlık duyabilen, utanan, yüzü kızaran, özgüveni arsızlıkla karıştırmayan, özü sözü bir insanlara ihtiyacı vardır. 
Kırlangıçların akşamüstleri büyük bir coşku ile kanat çırpıp adeta dans ettiklerini izlediniz mi hiç? Tüm kargaşaya rağmen, doğanın eşsiz güzelliği her şeyin bereket ve rahmet içerisinde, kendi ahenginde olduğunu bize hissettiriyor. Halini ve haddini biliyor doğadaki tüm canlılar... 
“Kendi halinde olmak güzeldir... Bu kadar hal bilmezin arasında...” Sadi Şirazi…

YORUM EKLE

banner608

banner473