banner564

Kime ve neye göre etik?

Sadece Kuzey Kıbrıs’ta değil tüm dünyada, gazetecilikte her geçen gün daha da önem kazanan etik konusu, neyin doğru ve neyin yanlış olduğunun değerlendirilmesidir... 
Bu bağlamda basın etiği de günümüzde sık sık tartışılan konuların başında gelmektedir... 
‘Etik’ konusunda gerek okuduğum yazılarda gerekse yaşadığım olaylarda ‘temel’ doğruların birbirinden farklılık gösterdiğine tanıklık ettim.... 
Çünkü ‘Etik’ göreceli bir kavram... 
Kime ve neye göre ‘Etik’ sorusuna bugüne kadar ortak bir cevap verilememiştir... 
Bir taraf toplum için etik derken, diğer taraf, okurun bilgi alma hakkını öne çıkararak, gazeteciliğe etik adı altında ‘anayasa’ gibi kurallar getirilemeyeceğini savunuyor. 
“Kalıplaşmış ‘doğruları’ gazetecilerin önüne ‘Etik’ olarak koymak başlı başına bir etik sorunu olarak görülüyor... 
Herkesin aynı doğrulara göre gazetecilik yapması mümkün mü? gibi karşı duruşlar büyük bir kesimden kabul görüyor... 
***
İşte bu noktada, gazetecilikte karşılaşılan etik ve diğer sorunlara, ‘evrensel’ değil yerel değerler üzerinden bakılması zaruriyeti doğuyor... 
Bana göre; kişisel hak ve özgürlüklere yönelik yapılan haberler, toplumda kutuplaşma yaratan haberler, insanlar arasında ayrımcılık doğuran haberler, siyasi taraf olarak okuyucuya empoze edilen haberler, çocuk ve kadınlara yönelik cinsel istismarı içeren haberler gazetecilikteki hem etik hem de genel sorunların başında geliyor.  
Kuzey Kıbrıs’ta son dönemlerde ‘Etik’ değerlendirme sadece (Adliye, cinayet, cinsel istismar, kaza, intihar) haberleri üzerinden yapılıyor. 
Medya alanında, tam örgütlü ve bağımsız bir yapı olmadığı için değerlendirmelerde belli bir kısır döngü içerisinde kalıyor. 
Örneğin; adliye, cinayet, cinsel istismar, kaza ve intihar haberlerindeki etik sorunların üzerine giden basın örgütleri, siyasi alandaki etik ihlalleri konusunda aynı cesareti gösterememektedir. Bundaki en önemli neden de maalesef, Kuzey Kıbrıs’ta hala siyasi partilere göbekten bağlı olan ve yaşamlarını siyasi kaynaklardan alarak yayın hayatını devam ettiren gazetelerin olmasıdır. 
Yine bir Kuzey Kıbrıs gerçeği de siyasi partilerin yayın organlarında görev yapan, yani siyasi olarak taraf olan veya olmak durumunda bırakılan gazetecilerin, basın örgütlerinde görev almasıdır. 
Sivil toplum örgütlerinde ülkedeki tüm basın mensupları adına görev alan bu kişiler, zaman zaman tarafsızlık ilkesini yitirerek, mensubu olduğu siyasi akımın etkisi altında kalabiliyor, yanlı değerlendirmelerde bulunabiliyor. 
Bu da esas ‘denetleyici ve not verici’ konumdaki okur gözünde gazetecilik mesleğinin güven yitirmesine neden oluyor.  
Buna daha net bir örnek vermek gerekirse, Kuzey Kıbrıs’ta, bir gazetecinin oturduğu yerden, çalıştığı siyasi parti gazetesinin yayın çizgisi doğrultusunda karşı siyasi partiye veya toplumun gözünde kutsal bir değere sahip kurumun başındaki kişiye karalama yapması hoş karşılanırken, bütün gün dışarıda koşturan muhabirin topladığı bilgileri içeren haber, etik değerlendirmede bulunan ve bunu kamuoyuna duyuran kurul tarafından sakıncalı görülüyor. 
İşte bu noktada haklı olarak sormak durumunda kalıyorsunuz...
Kime ve neye göre etik değerlendirme yapıyorsunuz? 
YORUM EKLE

banner471

banner473