banner564

Özgecan, Mustafa… Charlie Hebdo, Boko Haram!

Çok kısa tutacağım bugünkü makaleyi…
Kendi içimdeki gel-gitleri anlatmaya çalışacağım sadece… 
Öfkemizi, sevincimizi, hüznümüzü bile bizim değil, bir başkalarının nasıl yönlendirdiğini gördüm… 
Ve düşünürken üzüldüğüm, üzülürken sorguladığım bir makale…
Kadınlarımızın Selimiye Camisi’nde verdiği sese ortak olup ofisteki bilgisayarın başına geçince kendi kendime sorduğum soruyla başladım…
Gerçekten gündemimizi biz mi belirliyoruz?..
Duygularımıza biz mi yön veriyoruz? 
Yoksa bir rüzgarla savrulup gidiyor muyuz?..
Son dönemde birkaç örnek var ki; bunu düşünmemde büyük rol oynadı…
Sondan başlayalım…
Özgecan Aslan cinayeti… Çok acı, insan olduğumuzdan utanacağımız bir olay…
Burada mikro milliyetçilik yapacak değilim, ama Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde çok daha kötüsünü yaşamadık mı? 
Öz babası tarafından defalarca tecavüze uğrayan, daha sonra da öldürülüp çöplüğe atılan minik  Mustafa vardı…
Anımsadınız mı?.. 7 yaşındaydı…
Unuttuk değil mi? 
Şöyle bir zorlayın kendinizi…
O zaman da öfke kusmuştuk, klavye başında neler yazmadık ki sosyal medyada!
Ama birkaç kişinin mahkemede gösterdiği tepkiyle kaldık, küllü suyu gibi oturduk…
Olay unutulup gitti!
Özgecan Aslan’a ses verdik dün… 
Gerçi onda da başarılı olamadık ya, neyse…
50-60 kişi toplanabildi topu topu…
Kadına şiddete “hayır” dedi…
Ama yine de ses verdik ya o da iyiydi…
Oysa o 50-60 kişi bile toplanmamıştı minik Mustafa için…
Aynen Fransa’nın göbeğinde karikatür dergisine yapılan saldırıda ölenlerde olduğu gibi…
Anımsadınız değil mi? 
Nasıl da sürüklendi dünya…
Canlı yayınlar… Günlerce süren tartışmalar…
Hepimiz Charlie Hebdo olmuştuk…
Oysa yanı başımızda Suriye’de her gün öldürülen yüzlerce kadın erkek çocuk… UMURSAMADIK!
Ayni gün Boko Haram’ın katlettiği binlerce masum insan haber bile olmadı!
Ayni Minik Mustafa gibi…
Öfkelerimizi, duygularımızı hatta sevinçlerimizi bile yönlendiren bir mekanizma içerisinde nasıl özgür olmaktan bahsedebiliriz ki?..
YORUM EKLE

banner608

banner474