banner564

Şu vatandaşlık Konusu 

İki üç gazetenin ortak manşetiydi dün YDP milletvekili Bertan Zaroğlu’nun İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ı verdiği vatandaşlıktan dolayı eleştiren sözleri.
Çok değil bundan bir yıl önce Bertan ile Ayşegül Hanım Meclis’te pek çok kez karşı karşıya geliyor, Bertan verilmeyen vatandaşlıklar üzerinden Ayşegül Hanımı sert bir şekilde eleştiriyordu.
Ayşegül Hanımın yaptığı bir vatandaşlık üzerinden Bertan yine yükleniyordu. Verse vay vermese vay…
Ama olayın tabi iç yüzü öyle değil! Bertan geçen defada haklıydı bu seferde haklı. Şöyle ki;
Dörtlü hükümet döneminde vatandaşlık hakkı yasal olmasına rağmen insanlar alamıyordu. Bertan bu durumu Meclis’ten defalarca eleştirmesine rağmen Ayşegül Hanım bildiğini okuyordu.
UBP-HP hükümeti döneminde her Bakanlar Kurulu toplantısında birileri sessiz sedasız vatandaş yapılıyordu. Üstelik bu vatandaşlıklar HP’nin isteği ve talebi doğrultusunda yapılıyordu. 
HP’nin etkinliklerine katılıyor olmak vatandaşlık için yetiyordu. Yasa dışı suçlarına bakılmaksızın, etkinliklere katılıp bayrak sağlayan dünkü gazetelere yansıyan örnek gibi birçok kişi vatandaş yapıldı son birkaç ayda.
Üstelik vatandaşlığın en doğal yolu olan “Evlilik” müessesi üzerinden vatandaş olmayı bekleyen onca kişiye rağmen yapıldı tüm bunlar.
Sadece benim etrafımda en az 10 kişi var yasal süreyi geçmesine rağmen evlilikten ötürü vatandaşlık hakkını alamayan. Bizzat benim İçişlerine götürüp işini takip ettiğim ama HP’ye oy vermez kaygısı ile evlikten ötürü hak kazandığı vatandaşlığı alamayan…
Dolasıyla Bertan’ın “vatandaşlık” üzerinden İçişleri Bakanına bu kez “neden verdin” diye yüklenmesi de en az neden vermedin diye yüklenmesi kadar doğaldır ve bir haktır….. 

O mektup Ayşegül Hanıma 
Geçen gün bu köşede bir mektuptan bahsetmiştik. Eşi tarafından mağdur edildiğini iddia eden birisi, bu durumu Bakan olan eşine mektup ile dile getirmiş ve o mektupta çok ama çok önemli iddialarda da bulunmuştu.
Mektup elimizde, ilerleyen günlerde buradan sizlerle paylaşacağız.  Ancak şuan bu mektubun içeriğinde yazılanların doğru olup olmadığı konusunda ki araştırmalarımız devam ediyor. 
Bu konu ile ilgili olarak yapacağımız bir iki görüşme daha var. Bunların da tamamlanması ile o mektubu daha fazla bekletmeden sizlerle paylaşacağız. 

Bir doğru, bir yanlış
Avrupa Parlamentosunda Güney Kıbrıs adına görev alan Niyazi Kızılyürek, twitter’da şunları yazdı; 
“Tufan Erhürman ve Cumhurbaşkanı Akıncı’ya tavsiyem seçimden sonra hemen Brüksel de ofis açmaları, AB yetkilileri ile direk temaslar kurmalarıdır. KKTC temsilciliğinden bahsetmiyorum. Federal çözümü geliştirmek, işbirlikleri kurmak için açılacak bir ofisten bahsediyorum”
Niyazi Hoca’nın attığı twitte bir doğru bulduğum bir de yanlış bulduğum husus var. 
Doğru Olan: Seçilecek olan Cumhurbaşkanı AB’nin kalbinde Brüksel’de ofis açmalıdır. AB yetkilileri ile direk temaslar kurmalıdır. 
Yanlış Olan: Sadece iki aday değil bence tüm adayların ortak vizyon ve görevi olmalıdır bu öneriler. O yüzden iki aday üzerinden öneri yapılmasını yanlış buldum. 

MESAJLAR
Ersin TATAR:  Kayseri gezisini bir gün daha uzatmanızın perde gerisinde çok başka şeyler olduğu, İstanbul üzerinden Ada’ya dönüş yapacağınız konuşuluyor. İstanbul’da önemli bir temasınız olacakmış 
Erhan ARIKLI: Seçimler için bir kahve içmeye geliyoruz demişsiniz. Anlaşılan bu seçim süreci epeyce kahve tüketeceksiniz. Umarız da bu kadar çok kahve, size sağlık yönünde olumsuz bir etkide bulunmaz. 
Hasan SUNGUR: Kıbrıs Türk İşverenler Sendikası meğerse Güney Kıbrıs ve AB’nin tanıdığı enden kuruluşlarımızdan bir tanesiymiş. Ama bu konuda bugüne kadar biz değil çoğu kimsenin bir bilgisi yoktu.
Mustafa GENÇ: Tamda Metehan’ın oraya yeni bir mağaza açmak için yoğun bir çaba sarf ediyormuşsunuz. Bir gatsavida dahi almak için Güney’e geçmeye çalışanlara inat bu memleket adına son derece önemli bir misyon sizinkisi. Tebrik ediyoruz. 
Cengiz ERÇAĞ: Son günlerde bakıyoruz da sürekli doğal sebze tüketime yöneldiniz. Hayırdır, yaz öncesi sıkı bir diyete mi girdiniz? Ama valla şuan enginar ve limonun yerini hiçbir şey alamaz. 
Osman Şan OŞAN: Hastanede devam eden çalışmaları geçen gün bizzat gidip yerinde görmüşsünüz. Bu arada gerçekten çok önemli bir sınav verdi Mapfree sigorta. Hastaneyi çok kısa sürede yeniledi resmen.
Ayşegül BAYBARS: Vatandaşlık konusunda hem de mektup konusunda sizleri dinlemek isteriz, eğer tabi sizde uygun görürseniz. Veya bu konuda bir açıklama yapmak isterseniz de köşemizde seve seve yayınlarız. 
Mustafa AKINCI: Valla bir insanın seçim becerisi yanında biraz kısmeti de olacak. Anlaşılan siz bu konuda hayli şanslısınız. Zira diğer adaylar yanlış üstüne yanlış yaparken siz yolunuza devam ediyorsunuz. 
Metin ORAL: Oral aile şirketlerini ve kalitesini tescillediğinizi duyduk. Gerçekten fotoğrafçılıktan güvenlik işine ve alüminyum işlerine kadar tümünde kaliteyi onaylatmanızdan ötürü sizi tebrik ediyoruz. 
 Polat ALPER:  Geçen akşam bizim evde lahmacun partisi vardı. Epey de kalabalıktık ama herkese yetecek ve hatta artacak kadar lahmacun vardı. Kesenize bereket diyoruz ama bu defa sizi de yemeğe bekliyoruz. Şu tavla ne güzel şeymiş ya…
Naim PINAR: Nazım Hocanın  “Kıbrıslı Türk Siyasi Tarihi kitabını iyi okuyun. Bir döneme ışık tutuyor hocanın eseri. İleride belki ikincisini de biz yazarız. Ne dersiniz elimizde onca konu varken bizde yazmaz mıyız bir kitap? 
Mesut GENÇ: Bu aralar sizi çok tebrik ettiğimizin farkına vardım. Bu kadar çok kimseyi son zamanlarda tebrik etmemiştim oysa. Alışkanlık olmasından derin endişelerim var. 
Osman ÇİFTÇİ: Urfalı Osmanbey Konağında dün gece tam bir sıla gecesi yaşatmışsınız bazı dostlarınıza. Bol açılı çiğ köfte eşliğinde hem Urfa şarkıları söylenmiş hem de bol bol siyaset konuşulmuş mekanda. 
Özlem GÜRKUT: Yaptığınız çağrının üzerinden üç tam gün geçmesine rağmen tek bir siyasiden açıklama yapılmaması ne üzücü değil mi? İşte memleketin gerçek sorunu bu, yanan hastane yapılır ama aidiyet duygusu giden toplum nasıl geri kazandırılır?  

YORUM EKLE

banner608

banner474