banner564

Türkiye’den kaynak akışı


Daralan bir ekonomide en önemli şey “dıştan kaynak” bulmaktır.  Türkiye çıkardığı devlet tahvilleri veya IMF gibi dış unsurlar vasıtası ile bu kaynak arayışını bulabilmekte. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ise böyle bir imkan maalesef yok. Tek çare dış kaynak olarak Türkiye Cumhuriyeti’nden gelecek olan finansman bizim ihtiyaçlarımıza yanıt verebilir.
İki yıldır bu finansman Türkiye tarafından KKTC’ye sağlanmıyor. Kendi öz kaynaklarımızla bugünlere kadar geldik. Ancak hali hazırda ne bir yol projesi ne de bir bina projesi ilerlemiyor. Hepsi durmuş durumda ve kaynak bekliyor.
Dün akşam TC Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleşen görüşme işte bu yüzden çok önemli. En azından devam eden projelerin tamamlanması (Yol projeleri, merkezi cezaevi projesi gibi) için bir kaynak akışının sağlanması adına önemli bir görüşmeydi.
Edindiğimiz bilgilere göre; Türkiye devam eden projelerin tamamlanması için para musluğunun vanasını yeniden açacak. Ancak yıllardır Ekonomik Protokolleri bizim yazıp yani bizim tarafımızdan uygulanmayan maddelerin uygulanması konusunda Ankara eskiye göre daha temkinli. 
Belli ki sütten ağzı yanan Ankara artık KKTC’de yoğurdu üfleyerek yemenin derdinde. Buna göre protokolde yer alacak her bir madde için bir kaynak konulacak. Yani özerkleştirmeler yapılınca kasaya şu kadar para yatacak diye tanımlamalar olacak.
Evet, bazı kesimler buna “dayatma” deseler de daralan ekonomimizi yeniden canlandırabilmenin başka bir seçeneği yok gibi gözüküyor.

Ne kadar da önemliymiş
Malum Başbakan Ersin Tatar kritik Ankara ziyareti öncesi Mersin’i ve oradaki yaylada bulunan “çift uyruklu” vatandaşlarımızı ziyaret etti. Bu ziyaretten hem Tatar hem de orada bulunanlar ziyadesi ile hoşnut oldular.
Erdemli’de belediyenin yaptığı basit bir hata ise KKTC’de iki gündür gündem olmayı başardı. Efendim Kurucu Cumhurbaşkanımızın adı tabelaya yanlış yazılmış. Neden kimse fark etmemiş, neden hemen düzeltilmemiş.
Oysa kimse Erdemli Belediyesi’nin bu ince düşüncesi için teşekkür etmedi. Türkiye’de inanılmaz bir KKTC ve onun liderlerine sevgi saygı var. Çok yakında Yalova’da Girne Caddesi ve Rauf Raif Denktaş anıtı açılışı olacak. Ve bu anıtı da Başbakan Ersin Tatar gerçekleştirecek.
Bakın çok kısa bir süre önce Ankara Belediyesi bir park yapmak ve bu parka adını vermek istemişti de neler neler yapmıştık adamlara. Ne bize bir eser kazandırılmasına tahammül edebiliyoruz ne de bizim adımıza Türkiye’de bir yere bir eser yapılmasına. 
Bir tabela için edilmeyen küfürler kalmadı sosyal medyada. Ve ne kadar da üzüldü o güzel işi yapmak isteyen insanlar. Hatta Başbakan Ersin Tatar’dan bile daha üzgünler ortaya çıkan bu durum karşısında.
Çok uzun uzun yazıp anlatmaya bile değmeyecek bu durum için tek şey söylemek gerekiyor, bu kadar hoşgörüsüz, bu kadar kibirli olmayı ne ara başardık toplumca?

İpin ucu
Eskiden beri bir rahatlık var bizde. Nasılsa siyasi istikrar yok memlekette o yüzden devlete olan borçlar konusunda rahatız. Ama işin rengi artık değişiyor. Hem yaşanan maddi sıkıntılar hem de bu konularda uzman isimlerin arka arkaya Maliye Bakanlığı koltuğuna gelmesi ile artık ciddi mali politikalar ülkede hakim olmaya başladı.
İşin şakası yok,
Son olarak Maliye Bakanlığı koltuğuna oturan Olgun Amcaoğlu başta Ercan Havalimanı işletmecileri olmak üzere devletin alacağının kaldığı işletmelere göz açtırmayacağının sinyalini verdi ve devletin alacakları için gerekli işlemleri başlattı.
20 yıldır DAÜ ile devlet mahsuplaşamıyordu, Amcaoğlu bu sorunu ilk iş olarak halletmişti. Şimdi KIBTEK ile bunu yapmak istiyor ama sendika buna yanaşmak istemiyor, diretiyor. Ama nereye kadar?
Devlet artık alacağının vereceğinin peşine düştü, bu; devlette yeniden ciddiyeti getirecektir, kurum ve kuruluşlara yeniden bir devlet ciddiyeti gelecektir, alan da veren de sorumluluğunu bilmesi gerektiğini yeniden hissedecektir.
Bir de şu batık kooperatiflere ve o paraları cebine indirenlere yönelik bir operasyon başlarsa bu süreç tam da istenilen noktaya gelecektir.

Yatırım karşılığı vatandaşlık
Rum kesimi ile Türkiye Cumhuriyeti özellikle Arap ülke vatandaşlarına belli bir miktarda ev ve arazi alma koşulu ile vatandaşlık dağıtıyor. 
Malum Türkiye’deyiz ya geçenlerde burada eski bir dostum ile karşılaştım. Cebinde Rum kimlik kartı var. Güneyden aldığı ev ve yaptığı iş karşılığında almış. 
İşin düşündürücü boyutu ise aynı kişi Lapta’da yapsat işine girmiş ama KKTC makamları yatırımları olmasına karşın kendisine vatandaşlık vermemişti. 
Adamın cebinde şimdi Rum kimliği var ve Güney ile ticaret yapmanın hesabında. Çünkü paranın ne milletti var ne de ırkı ne de cinsiyeti. Ticaret, artık küresel bir dünyada herkesle her koşulda yapılabiliyor. Yeter ki alıcı ile verici bir araya gelmek için uygun ortamı bulsun.

Tartışılabilir...
Halkın Partisi Milletvekili Gülşah Sanver Manavoğlu Diyalog TV’de katıldığı programda Türkiye’de değişen sistem nedeniyle artık Elçilik ve Kalkınma Ofisi gibi aracıların aradan çıkmasını, neticede tek imzaya kalan para aktarımının Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buradaki siyasi otorite ile yürümesi gerektiğini söylemiş.
Manavoğlu, “Bu aracılar Kıbrıslı Türklerin aleyhine bilgiler aktarıyor ciddiye alınmamalı” ifadelerini kullanmış. Bence bu fikir kulağa hoş geliyor. Üzerinde tartışılabilir bir konu. Bu tarz önerileri tartışmak kimseye bir şey kaybettirmez.
Hatta yıllar önce önermiştim, bu tip işleri kovalayacak, büyükelçilik görevlisi dışında hükümetlerin siyasi bir ataması ile Ankara’da hükümetin adamı da olmalı.   

YORUM EKLE

banner608

banner473