banner564

Varoluşun ebediyetinde

‘Kimsin sen?’ diye sordu bir an kendi kendine. Sonra dönüp aynaya baktı. Bir hiç kimseydi aslında o, ama her şeydi de aynı anda. Bilmiyordu sadece bunu. Her aynaya baktığında gördüğü bir yüz ve o yüze yüklenilen anlamlar vardı. Kendi tanımlamıştı aslında bu kişiliği. Ama gerçeklikle ala-kası yoktu. Bunu bilmiyordu. Kör olmuştu. Her aynaya baktığında, gördüğü yüze yüklediği  anlamlarla boğuşuyordu. 
 Sonra bir gün bir mucize gerçekleşti. Yine aynaya baktığı ve anlamlar yüklediği bir anda, ayna ona konuştu. ‘Bir daha bak’ dedi. ‘Ama bu kez gerçekten görmek için bak, yüzüne değil sadece gözlerinin içine uzunca bir süre bak’ dedi. ‘Sadece gözlerine kilitlen’ dedi. O da duyduğu sesin söylediklerini aynen yaptı. Bir süre sonra ayna yine konuştu. ‘Hala daha aynı anlamları yükleyebiliyor musun gördüğüne, yoksa anlamlar kaybolmaya mı başladı?’ diye sordu. Cevap veremedi. Çünkü aslında cevap verebilecek olan ortadan kaybolmaya başlamıştı. Sadece bakıyordu. Zihni susmuştu ilk defa. Tek gördüğü tanımı olmayan, kelimelere sığmayan bir şeydi. Adı yoktu gördüğü şeyin, yaşı, inançları yoktu, çocukluğundan beri taşıdıkları yoktu. Orda bir hiçlik vardı. Ama bu hiçlik dünyanın en anlamlı hiçliğiydi. O sadece bir farkındalıktı. Farkındalığın kendisi olmuştu. İzleyici olmuştu. Gören ama gerçekten gören olmuştu. Tüm hayal kırıklıkları, tüm 
kızgınlıkları anlamını yitirmişti. O kendisinin sandığı bir kişilik değildi. O bir kişilik değildi. Artık baktığı yerde bir kişilik bile kalmamıştı. Yavaş yavaş bedenini belirleyen sınırlar bile kaybolmaya başlamıştı. Baktığı aynayla bir bütün olma ve aynayla iç içe geçme halini deneyimlemeye 
başlamıştı. Kendisinden ayrı diye ayırt ettiği şeylerin içine doğru sızmaya başlamıştı. Artık aynanın içerisindeydi. Bedeninin sınırları kaybolmuştu. Bir bütündü o etrafında gördüğü her şeyle. Hayret etme duygusu bile yoktu. O sadece her şeyle var olandı. Varoluşun ebediyetinin içindeki 
deneyimdi; her şeyle birlikte, her şeyle bir bütün olarak. Bir okyanusun içindeki minicik damla 
olarak algılıyordu her zaman kendisini, şimdi ise okyanusun ta kendisi olduğunu deneyimliyordu. Artık bir başlangıcı da yoktu, bir sonu da. O hep varolan ve hep varolan olacaktı. Bunu ilk defa biliyordu. Aniden her şey yavaş yavaş değişmeye başladı ve bir şey onu geri çekercesine tekrardan küçülmeye başladı. Bedenini ve bedenin oluşturduğu sınırları, aynayı ve aynadan ayrı oluşunu hissetmeye başladı. İşte yine aynanın dışında ayrı bir varoluştu. Bir yüzü, bir bedeni vardı. Ama ar-tık hiç bir şey eskisi gibi değildi. O varoluşun ebediyetindeydi. Sır açığa çıkmıştı ve o artık tamamen özgürdü.

YORUM EKLE

banner471

banner473